Mesajı Okuyun
Old 12-08-2009, 14:49   #8
av.s_ulusinan

 
Varsayılan

Sayın Güneş, konuya eklenen Yargıtay kararına istinaden ilk iddiasının yüzde yüz doğruluğuna inanarak diğer meslektaşların cevabına imalı bir cevap vermiş Konu hakkında ilk defa cevap vermekle birlikte; ben de başkasınn yerine imza atmak suretiyle parasını çeken failin eyleminin "suç teşkil ettiğine" inanıyorum. Bazı meslektaşlarımın belirttiği gibi her somut olayı kendi koşulları içinde değerlendirmek gerekir. Sahte imza atmak suretiyle evrakta sahtecilik suçu şekli suçlardandır. İlgili Yargıtay içtihadında "mağdurun rızası sonucu zarar verme iradesi ve bilinci bulunmadığı" (kasıt yokluğu) gerekçesiyle suç teşkil etmeyeceği ifade edilmiştir. Oysa suçun oluşması için aranması gereken kasıt unsuru bu olmamalıdır. Kişi başkasının yerine imza atmasının usulsüz bir davranış olduğunu, hukuka aykırı olduğunu biliyorsa (bilmesi gerekiyorsa) ve buna rağmen imza atmışsa amaç ne olursa olsun suç gerçekleşmiştir. Ayrıca burada mağdur kavramı sadece hak sahibi ve fail olarakı dar şekilde yorumlanmamalıdır. Arada banka veya PTT idaresi gibi bir kurum varsa sahte imzanın mağduru arasında bu kurumlar da bulunmaktadır. Tek başına alacaklının rızası yeterli kabul edilemez. Diğer taraftan hukukçu olarak bize öğretilen en temel ilkelerden biri de şudur: "Amaç, aracı meşru kılmaz!" Failin amacı hakkaniyete uygun olsa bile hukuka aykırı yollara girişmişse yaptığının suç olmadığını ileri sürmek mümkün değildir.

Ben bu vesileyle asıl olarak başka bir konuya değinmek isterim: Yargıtay daireleri çok değerli hukukçulardan oluşmakla birlikte her içtihadın mutlak surette hukuka uygun olduğunu ileri sürmek ve kabul etmem mümkün değildir. Zaman zaman aynı konuda farklı dairelerin farklı görüşleri benimseyip ısrarla uyguladıkları hepimizin malumudur. (Ör; ıslahta zamanaşımı ve ıslahta faiz başlangıcı). Yine Yargıtay'ın yukarıdaki içtihadını birkaç yıl içinde değiştirmeyeceğini de kimse garanti edemez. Ama ben dahil bir çoğumuz her yeni davada iddiamızı doğrulayan içtihat arayışına girip bulduğumuz zaman da davayı kazanmış havasına kapılıyoruz. Biraz da mevcut yapı ve sistem bizi bu yöne itmekle birlikte hukukçu olmanın en temel özelliği olan ve bana göre iyi hukukçuları diğerlerinden ayıran hukuki yorum yapma yeteneğini bu körü körüne içtihat saplantımız yüzünden maalesef zamanla kaybediyoruz. Ama ben içtihada rağmen yukarıda yazdıklarımın arkasındayım. Hem de sonuna kadar..