Mesajı Okuyun
Old 02-04-2010, 08:22   #2
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Sayın akarsu;

Finansal kiralama sözleşmesinin kendiliğinden veya fesih suretiyle sona ermesine ilişkin sunduğum kararları incelemenizi öneririm. Saygılarımla..

YARGITAY 19 HD. 12.07.1995 tarih ve 1995/3332 E. 1995/6465 K.
  • finansal kiralama sözleşmesi ( Kiracının İflası Halinde Malın Tefrikine İflas Memurunca Karar Verilmemişse Malın Masadan Ayrılmasının İstihkak Prosedürüne Göre Olması )
  • KİRACININ İFLASI ( finansal kiralama sözleşmesinde Kiracının İflası Halinde İflas Memurunun Büro Teşkilinden Önce Sözleşmeye Konu Malların Tefrikine Karar Vermesi )
  • İFLAS MASASI ( İflas Edenin Tefrik Talebinin Reddedilmesi Halinde İstihkak Davası Açması İçin Yedi Günlük Süre Verilmesinin Gerekmesi )
  • GÖREV ( İflasta İstihkak Davası İcra Mahkemelerinde Açılacağından Genel Mahkemede Açılan Davanın Reddinin Gerekmesi )
  • İFLASTA İSTİHKAK DAVASI ( Mülkiyete Dayalı İstihkak İddiası Sıra Cetvelinde Yer Almayacağından Dava Açma Süresinin Yasa Hükmüne Uygun Yapılan Tebliğden İtibaren Başlaması )
  • SIRA CETVELİ ( İflasta Mülkiyete Dayalı İstihkak İddiasının Sıra Cetvelinde Gösterilmemesi )
  • İSTİHKAK DAVASINDA SÜRE ( Mülkiyete Dayalı İstihkak İddiası Sıra Cetvelinde Yer Almayacağından Dava Açma Süresinin Yasa Hükmüne Uygun Yapılan Tebliğden İtibaren Başlaması )
ÖZET :
finansal kiralama Kanununa göre "kiracının iflası halinde iflas memuru, büro teşkilinden önce finansal kiralama konusu malların tefrikine karar verir. Bu karara karşı yedi gün içinde itiraz edilebilir." Kiracının iflası halinde finansal kiralama konusu malın akibetini düzenleyen maddede malın iflas memuru tarafından tefrik edilmesi kararına karşı gidilebilecek yol belirtilmiş, malın tefrikine karar verilmemesi halinde hangi yola başvurulacağı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. finansal kiralama konusu malın mülkiyeti kiralayanda kaldığından ve bu konuda özel bir düzenleme bulunmadığından malın iflas memurunca tefrikine karar verilmemesi halinde, malın masadan ayrılması talebinin İcra İflas Kanununda düzenlenen istihkak prosedürü dışında düşünülmesi mümkün değildir. Bununda yöntemi İİK.nun da belirtilmiştir. Kiralayanın iflas masasından malın tefrikini talep etmesi ve iflas idaresince bu talebin reddedilmesi veya reddedilmeyip bu talebin ikinci alacaklılar toplantısında reddedilmesi halinde kiralayana istihkak davası açması için yedi günlük bir süre verilmesi gerekir. Yapılacak tebligatta istihkak davası açılması için yedi gün süre tayin edildiğinin belirtilmesi zorunludur. Bu nedenle mülkiyete dayalı iflasta istihkak davasında dava açma süresi mülkiyete dayalı istihkak iddiası sıra cetvelinde yer almayacağından, sıra cetveli ve ret kararının ilan tarihinden değil, yasa hükmüne uygun yapılan tebliğ tarihinde başlar. İİK.nun 228.maddesinde açıkça iflasta istihkak davasının İcra Tetkik Merciinde açılması gerektiği belirtildiğinden davanın genel mahkemede değil, Tetkik Merciinde açılması gerekir. Mahkemece görev yönü düşünülmeksizin işin esasının incelenerek hüküm kurulması hatalıdır.

DAVA :
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket hakkında düzenlenen 15.11.1990 tarihli finansal kiralama sözleşmesi uyarınca çeşitli tipte dört adet makinanın davalıya verildiğini, kira bedelini ödemeyen davalının iflas ettiğini, iflas idaresinin malları davacıya vermediğini ve bu yöndeki talebi reddettiğini ileri sürerek finansal kiralama sözleşmesinin feshedildiğinin tesbiti ile makinaların davacıya teslimine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı iflas idaresi cevabında, İİK.nun 184.maddesi uyarınca iflas açıldığı zaman müflisin bütün haczi kabil mallarının masaya gireceğini, makinaların tesliminin istenemeyeceğini, davacının bu yöndeki talebinin ikinci alacaklılar toplantısında reddedildiğini ve bu karara karşı istihkak davası açılmadığından bu davanın dinlenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre taraflar arasındaki sözleşmenin finansal kiralama Kanununun 22. maddesi uyarınca kendiliğinden sona erdiği, davacı şirketin finansal kiralama konusu malın iadesini aynı yasanın 24. maddesi uyarınca talep edebileceği gerekçesiyle finansal kiralama sözleşmesinin feshedildiği hususunun tesbitine, finansal kiralama konusu malların davacıya teslimine karar verilmiş, hüküm davalı iflas idaresi tarafından temyiz edilmiştir.
finansal kiralama Kanununun 19. maddesine göre "kiracının iflası halinde, iflas memuru, İcra ve İflas Kanununun 221. maddesinin birinci fıkrası hükmüne göre büro teşkilinden önce finansal kiralama konusu malların tefrikine karar verir. İflas memurunun bu kararına karşı yedi gün içinde itiraz edilebilir." Kiracının iflası halinde finansal kiralama konusu malın akibetini düzenleyen bu maddede malın iflas memuru tarafından tefrik edilmesi kararına karşı gidilebilecek yol belirtilmiş, malın tefrikine karar verilmemesi halinde hangi yola başvurulacağı konusunda bir düzenleme yapılmamıştır. finansal kiralama konusu malın mülkiyeti kiralayan ( leasing veren ) da kaldığından ve bu konuda özel bir düzenleme bulunmadığından malın iflas memurunca tefrikine karar verilmemesi halinde, malın masadan ayrılması talebinin İİK.nun 228.maddesinde düzenlenen istihkak prosedürü dışında düşünülmesi mümkün değildir. Bununda yöntemi İİK.nun anılan maddesinde belirtilmiştir. Kiralayanın ( leasing veren ) iflas masasından malın tefrikini talep etmesi ve iflas idaresince bu talebin reddedilmesi veya reddedilmeyip bu talebin ikinci alacaklılar toplantısında reddedilmesi halinde kiralayana istihkak davası açması için yedi günlük bir süre verilmesi gerekir.
Yapılacak tebligatta istihkak davası açılması için yedi gün süre tayin edildiğinin belirtilmesi zorunludur. ( İİK.nun mad.228/2 ) Bu nedenle mülkiyete dayalı iflasta istihkak davasında dava açma süresi mülkiyete dayalı istihkak iddiası sıra cetvelinde yer almayacağından, sıra cetveli ve ret kararının ilan tarihinden değil, anılan yasa hükmüne uygun yapılan tebliğ tarihinde başlar. Her ne kadar İstanbul 4.İcra Tetkik Mercii Hakimliğinin 22.5.1992 tarihli, 1992/701 Esas, 1992/711 Karar sayılı kararında davanın süresinde açılmadığı kabul edilmişse de, istihkak talebinin reddedildiği ve yedi gün içinde dava açılması gerektiği bildirilmeden mülkiyete dayalı istihkak davası açılması için öngörülen dava açma süresi başlamayacağından ve dosyada usulüne uygun tebligat yapıldığına dair belge bulunmadığından davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir ve daha önce verilen ve kesinleşen İcra Tetkik Merciinin anılan kararı kesin hüküm olarak kabul edilemez.
Ancak, İİK.nun 228.maddesinde açıkça iflasta istihkak davasının İcra Tetkik Merciinde açılması gerektiği belirtildiğinden davanın genel mahkemede değil, Tetkik Merciinde açılması gerekir. Mahkemece görev yönü düşünülmeksizin işin esasının incelenerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ :
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine 12.7.1995 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI :
Ekonominin durgunluk dönemlerinde bir yandan üretilen üretim mallarına pazar bulma, üretim malına gereksinim duyan ve fakat yatırım sermayesi kısıtlı işletmeciye bunu finanse olanağını, diğer yandan para sermayesi mevcut finans kurumuna da kapitalini paranın kiralanmasından "kredi verilmesinden" daha fazla getiri sağlayacak biçimde kullanılmasını sağlayıp, bu suretle ekonomiyi hareketlendirmesi beklenen leasing müessesesi, bu üç ekonomi ünitesinin çıkarlarını bağdaşlaştırmayı amaçlar.
Olayımızla ilgisi gözönüne alındığında, bu üç ekonomi ünitesinden finans kurumu üzerine durmak gerekecektir. Bazı ülke uygulamalarında görüldüğü gibi, para sermayesi genellikle küçük tasarrufların birikiminden oluşan finans kurumu sermayesini yatırıma yönlendirirken, bu sermayenin yatırıldığı zamandaki değeri ile geri dönmesini sağlamayı amaçlayacaktır. Bunun için de doğrudan kredi vermek yerine leasing sözleşmesi yapmayı tercih edecektir. Böylece işletmesine yeni yatırım yapmayı veya mevcut yatırımını yenilemeyi ve genişletmeyi amaçlayan işletmeci, istediği yatırım malını üreten firma ile kuracağı temas sonucu satım şartlarını saptayacak finans kurumuna bu malı temin ile kendisine kiralamasını önerecek kurumda anılan yatırım malını işletmecinin deneyimi, pazardaki yerini vesaireyi inceleyip üretime geçildiğinde getireceği getirisini araştırıp, belli bir dönemde yatırılan para sermayenin aynen dönüşünü sağlayacak biçimde taksitlendirmeyi hesap ile yatırım malını üretici firmadan satın almak veya başka suretle temin borcunu yüklenerek işletme ile bir leasing sözleşmesi yapacaktır. Kurum, verdiği para sermayenin de aynen dönüşünü sağlamak için leasing ödemelerini saptarken, leasingli nesnenin finansmanı için kullanılan kapitalin iadesi+bu kapitalin faizi+kurumun bu işlem için yaptığı giderler+ kurumun bu kapitalin kullanılmasından beklediği kar unsurlarını göz önünde tutarak taksitlendirme yoluna gidecektir. Görüldüğü gibi, getiri, para sermayenin kredi olarak verilmesinin getireceğinden fazla olacaktır. Ancak, bu yatırımın aynen dönmesini sağlayacak bir garantinin daha alınması gerekecektir. Zira, anılan bu kurumlar ellerindeki para sermayeyi bu şekilde yatırıma dönüştürdüklerinden, aynen dönmemesi halinde kurumun öz kaynağı tükenecek, en azından aşınacaktır. Bunun sonucu olarak da ekonomiyi bu müessese kanalı ile canlandırması düşünülen leasing sistemi çalışamaz hale gelecektir. İşte bu nedenle anılan finans kurumları para sermayeyi doğrudan kredi olarak vermek yerine, bu sermayeyi aynileştirerek üretim malını işletmeciye sağlayıp, üretici işletmecinin özellikle o üretken maldan sağladığı gelirden ödeyeceği taksitlerle koyduğu sermayenin o zamanki değeri ile para sermaye olarak geri dönmesini amaçlar. Kurum, kapitali aynileştirmek suretiyle üretim malının mülkiyeti kendisinde kaldığı içinki, bu teminat amaçlı mülkiyettir-sözleşmenin garantisini de sağlamış olacaktır. Mülkiyet hakkının kurumda kalmasının nedenlerinden biri de, üretim malının elden çıkmasının önlenmesi, böylece o malın üretiminden elde edilen gelirlerle taksitleri ödeme olanağının sağlanmasıdır. Bu nedenledir ki, FKK'nın 4. maddesinde sözleşmeye konu üretim malının-leasingli nesnenin-zilyetli işletmeciye bırakılmasından, yine 9. maddesinde mülkiyetinin finansman kurumuna ait olacağından bahsedilmiştir. O kadar ki, yasada leasing sözleşmesinin düzenlenme şeklinde noterlikçe yapılacağı ve taşınır mala dair sözleşmenin özel sicile, taşınmaz mala ilişkin sözleşmenin tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh edileceği öngörülmüş ve tescil ve şerhten sonra üçüncü kişilerin o mal üzerinde ayni hak iktisap etmelerinin kiralayana karşı ileri sürülemeyeceğini belirterek, Medeni Kanunun 901. maddesine göre, zilyetliğin mülkiyete karine olmasından yararlanan üçüncü kişilerin iyiniyeti bertaraf edilmiştir. Diğer yandan, FKK'nın 15. maddesi, kullananın leasing sözleşmesinin doğurduğu kullanma hakkını bir başkasına devrini önlemek suretiyle bu ilişkinin, kiracının niteliği açısından finans kurumu için taşıdığı kişiselliğini açık bir biçimde ifade etmiştir. Gerçekten öyledir ki, finans kurumu ayni sermayeye dönüştürdüğü nakit sermayesini kullanan için tahsise karar verirken, onun iş deneyimini, pazar durumunu vesaireyi araştırıp taksitlendirmelerini ona göre belirlemiştir.
Nihayet sözleşme bitiminde, kullanana kullanımı terk edilen leasingli nesne; sözleşmede kullanılan tarafından satın alınma opsiyonu yok ise, kiralayan finans kurumuna dönecektir. Kurum, onu adi bir kira ile verip, yine gelir sağlayacak ya da satıp yine paraya çevirecek ve kurumun nakit havuzu idame olunacaktır. Bu sistemin bu mekanizma içinde işlemesi ile ekonominin canlanması, yine bu sistem sayesinde hızlı teknoloji değişimi karşısında yatırım mallarını sık sık değiştirmek zorunda olan işletmecinin bu ihtiyaç duyduğu yatırım malını işletme dışı fonlardan karşılamak suretiyle karını sağlaması, ondan elde edilen artı değer o nesnenin sağladığı kazanç ile taksitlendirmelerini finanse etmesi mümkün olacaktır. Şu halde, leasing sözleşmesinin bu ekonomik amacı gözönüne alındığında, işletmelerin ihtiyaç duyduğu yatırım malının işletme dışı fonlardan finansmanı ve kurumun sağladığı bu kredinin ayni bir teminatla güvence altına alınması gibi iki ana unsurun varlığı görülmektedir. Klasik anlamda verilen krediler için alınan rehin ve ipoteklerin beraberinde göterdiği sorunlar ve zaman tüketimi, böylece yerine daha kolay bir sistemin ikamesini zorunlu kılmış ve bu sistemle güvence olarak leasingli nesnenin mülkiyetinin kiralayan kurumda kalması esası benimsenmiş, üçüncü kişilerin ayni hak kazanmaları halinde onların iyiniyet savunmasını bertaraf edecek önlemler de-sicile kayıt vesair ile alınmıştır. Giderek yasa koyucu 19. maddesinde İİK'nun sisteminden ayrılarak kiracının iflası halinde, iflas memurunun büro teşkilinden önce finansal kiralama konusu malın tefrikine karar vermesini emretmiştir. Bu hükmün gereği leasingli nesne müflisin aktifine girmeyecek, aksine aktifin dışında bırakılacaktır. Bu aktiften dışarda bırakma işlemi, hacze girişilirken icra memurunun haczi gerçekleştirmesini, mal üzerinde istihkak iddia eden var ise haczi uygulamakla beraber, ihtihkak prosedürünü izlemesini emreden İİK'nun getirdiği yöntemin tersi olup istihkakta borçlu elinde haczedilen mal için istihkak iddiacısı dava açacağı halde anılan yasanın 19.maddesi düzenlenmesinde memurun vermek zorunda olduğu aktiften çıkarma kararına karşı, mal sahibi görünen-sicilde-kişi yani finans kurumu değil, alacaklılar şikayet edeceklerdir. Böylece haciz işleminde, mal borçlu elinde ve dolayısıyla bunun mülkiyetine karine olduğu için aktif olmak zorunda olan istihkak iddiacısı buradaki işlemde pasif duruma getirilmiş karara karşı alacaklılara şikayet yolu açılmıştır. Memurun vermeye zorunlu olduğu bu kararı, buna rağmen vermemesi ve netice olarak malı masanın aktifine dahil etmesi halinde çözüm nasıl alacaktır.
Sayın çoğunluk, FKK'nın 15. maddesi uyarınca tefrikine karar verilmemesi halinde yasada izlenecek bir yol gösterilmemesi nedeniyle İİK'nun 228. maddesine dayanılarak istihkak talebi ile malın masadan ayrılmasının mümkün olacağı sonucuna ulaşmıştır. Oysa memurun, anılan 19. maddenin emredici kuralına uymaması halinde izlenecek yolun gösterilmemesi, İİK'nun 228. maddesindeki istihkak prosedürünün uygulanmasını gerektirmez. Anılan madde İİK'daki istihkak prosedürünün başlangıcına ters bir yön getirerek, diğer bir deyişle, memurun leasingli nesnenin masaya kaydını doğal görüp, İİK'nun 228. maddesine atıf yerine, bu prosedürü bertaraf etmiştir. Okadar ki, sicile kayıt nedeni ile üçüncü kişilerin ayni hak iktisaplarında iyiniyet kurallarını dahi bertaraf eden yasa koyucu, alacaklılar kadar borçluyu da temsil eden masanın leasingli malın mülkiyetinin kuruma aidiyetinin tam bilgisinde olduğunu farz ile aktiften tefrikini, buna ancak alacaklıların şikayet hakkını düzenlemiştir. Diğer bir ifadeyle, özel siciline kayıtlı leasing sözleşmesi ile o nesneyi iade borcu olan borçlunun iflas masasının bu malı İİK'daki istihkak prosedürü içinde düşünerek sonuç olarak borçlunun malı gibi masanın aktifine sokmasının düşünülemeyeceğini farz eden yasa koyucu, aksi hali düzenleme gereğini duymamıştır.
Aksi görüşün kabulü, leasingli nesnenin maliki kurumu, yasanın bu nesneyi güvenceye alan 8 ve 9. maddelerine rağmen ve yararına 19. maddede bir düzenleme olduğu halde, şu veya bu şekilde bu kurala uymayan memurun eylemi sonucu kullanımı hak düşürücü süreye bağlı İİK'daki istihkak davasını açmaya zorlayacak, sürenin geçirilmesi halinde ve rehin ipotek güvencesi yerine seçtiği leasing sözleşmesinin, leasing müessesesinin sağladığı teminat amaçlı mülkiyetine sahip olduğu nesneden onu mahrum kılacak, böylece müessesesinin işlemesi engellenecek ondan beklenen ekonomik amaç gerçekleşemeyecektir.
O halde yasanın amacı ve anılan maddeleri hükümleri karşısında, memurun 19. maddeye aykırı işlemi halinde yasanın açık hükmüne aykırı işlem olduğundan, şikayet hakkının süreye bağlı olmaksızın kullanılması, merciice olumsuz karar verilmesi durumunda temyiz halinde olayımızda olduğu gibi Yüksek 12. Hukuk Dairesinin temyizi kabil kararlar cümlesinden saymayarak istemin reddi durumunda çözüm yolu adi istihkak davasıdır ki, davacı da bu yolu seçmiş, mahkemece her ne kadar olayı istihkak prosedürü içinde inceleyen ancak yazılı gerekçe ile süre geçmediğinden talebi yerinde gören ve fakat hem istihkak prosedürü içinde inceleyip, hem merci yerine mahkemece karar verilmesini bu prosedür içinde nasıl bağdaştırdığını açıklamayan bilirkişi raporuna göre talep yerinde bulunmuş ve davanın kabulüne karar verilmiş olmakla, sonucu itibariyle doğru olan mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle onanması görüşündeyim.
ÜYE
Nail SUCU

--------------------------------------------------------------------------

YARGITAY 19 HD. 28.03.2020 tarih ve 2001/5068 E. 2002/2302 K.
  • MALIN İADESİ DAVASI ( finansal kiralama Yöntemiyle Kiralanan Malın Kirasının Ödenmemesi Nedeniyle )
  • finansal KİRA sözleşmesiNİN FESHİNİN SONUÇLARI ( fesih Halinde Kiracının Malı İade ile Birlikte Vadesi Gelmemiş Finansan kiralama Bedellerini de Ödemesinin Gerekmesi )
  • VADESİ GELMEMİŞ finansal kiralama BEDELLERİ ( finansal Kira sözleşmesinin Haklı Olarak Kiralayan Tarafından Feshedilmesi Nedeniyle )
ÖZET :
Sözleşmenin kiralayan tarafından feshi halinde kiracı malı iade ile birlikte vadesi gelmemiş finansal kiralama bedellerini ödemek yükümlülüğü altındadır.

DAVA :
Taraflar arasındaki malın iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince her ne kadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, miktar yönünden bu isteğin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 27.6.1997 tarihli finansal kiralama sözleşmesi uyarınca bir adet paletli iş makinesinin kiralanarak davalıya teslim edildiğini ancak davalının kira bedellerini zamanında ödememesi nedeniyle kendisine ihtarname keşide edilip, ödemelerin yapılmasını aksi takdirde malın iadesinin talep edildiğini, ancak ödemelerin yapılmadığını bunun üzerine İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesine başvurularak makinenin emanete alınmasına karar verildiğini belirterek dava konusu iş makinesinin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermeyip yargılamaya da katılmamıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya içeriğine göre, taraflar arasında imzalanan finansal kiralama sözleşmesi uyarınca bir adet iş makinesinin davalıya teslim edildiği, davalının kiralama bedelini süresinde ödememesi nedeniyle kendisine ihtarname keşide edilip 60 günlük süre verildiği, davalının bu süre sonunda kira borcunu ödemediği gibi iş makinesini de davacıya iade etmediği, bu nedenle sözleşmenin fesih şartlarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulü ile sözleşme konusu bir adet Liebherr 902 paletli Eskravatör iş makinesinin davalıdan alınarak davacıya teslim edilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

SONUÇ :
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle 3226 Sayılı finansal kiralama Kanununun 25. maddesi hükmüne göre sözleşmenin kiralayan tarafından feshi halinde kiracı malı iade ile birlikte vadesi gelmemiş, finansal kiralama bedellerini ödemek yükümlülüğü altında olmasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 28.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--------------------------------------------------------------------------

YARGITAY 19 HD. 22.11.2001 tarih ve 2001/3982 E.2001/7681 K.
  • MALIN İADESİ DAVASI ( finansal kiralama sözleşmesi-Kira Bedelinin Süresinde Ödenmemesi )
  • finansal kiralama sözleşmesi ( Kira Bedelinin Süresinde Ödenmemesi-Dövize Uygulanacak Faiz Oranı )
  • TEMERRÜT FAİZİ ( finansal kiralama sözleşmesi-Kira Bedelinin Süresinde Ödenmemesi )
  • KİRA BEDELİNİN SÜRESİNDE ÖDENMEMESİ ( finansal kiralama sözleşmesinin Feshi )
ÖZET :
Sözleşmeden doğan her türlü borcun verilen 60 günlük sürede ödenmemesi hali fesih için yeterli olduğundan, davacının asıl alacak ve temerrüt faizi alacağının ödenip ödenmediği üzerinde durulmalı ve bu yönde bilirkişiden ek rapor alınarak hüküm verilmelidir.

DAVA :
Taraflar arasındaki malın iadesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. Emel Tezcan ile davalı vek. Av. İsmail Hakkı Gülhan'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR :
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 20.5.1998 tarihli sözleşme ile davalıya bir adet ekskavatör finansal kiralama yoluyla verildiğini, kira borcunun zamanında ödenmemesi üzerine 4.3. 1999 tarihli ihtarla borcun faiziyle birlikte ödenmesinin istendiğini, davalının buna rağmen ihtara 'karşı borcunu ödemediğinden sözleşmenin feshedildiğini, davalının aldığı malı iade etmesi gerekirken, iade etmediğini ileri sürerek sözleşme konusu ekskavatörün iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacının ihtarnamede talep ettiği temerrüt faizinin fahiş olduğunu, döviz bazında %60 temerrüt faizi istenemeyeceğini, ihtarnamede öngörülen borcun, süresinde ödendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre davalının ihtarnamede öngörülen borcu 60 gün içinde ödediği, sonradan muaccel olan taksitlerin ödenip ödenmediği konusunun bu davanın dışında olduğu davacının sözleşmeyi fesihte haklı kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
finansal kiralama sözleşmesinin 35. maddesinde kiralayana iki nedene dayanarak sözleşmeyi fesih yetkisi tanınmıştır. Kiracının kiralama bedelleri ile sözleşmeden doğan borcunu ödemede temerrüde düşmesi ve kendisine 17. madde uyarınca verilen mehil içinde ödemede bulunmaması veya 18. madde uyarınca mükerrer temerrüde düşmesi halinde kiralayan sözleşmeyi feshetmek hakkına sahiptir.
Sözleşmenin 17. maddesi hükmüne göre kiralama bedelinin ödeme planına uygun olarak ödenmesinde ve sözleşmeden doğan her katagori borcun derhal ifasında temerrüde düşen kiracıya kiralayan tarafından verilecek 60 günlük süre sonunda temerrüde konu borç ödenmemişse kiralayan sözleşmeyi feshedebilir.
Hükümde sözleşmeden doğan her türlü borcun verilen 60 günlük sürede ödenmemesi hali fesih için yeterli görüldüğünden, davacının asıl alacak ve temerrüt faizi alacağının ödenip ödenmediği üzerinde durulmalı, bu yönde bilirkişiden ek rapor alınarak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.

SONUÇ :
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 97.500.000. TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 22.11.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--------------------------------------------------------------------------

YARGITAY 11. HD. 04.10.2001 tarih ve 2001/5558 E. 2001/7412 K.
  • finansal kiralama sözleşmesi ( Özel Bir Yasa İle Düzenlenmesi - Çıkan Uyuşmazlıkların da Varsa Özel Yasadaki Hükümlere Göre Çözümlenmesi Gereği )
  • SÖZLEŞMENİN FESHİ ( finansal kiralama sözleşmesi - Özel Bir Yasa İle Düzenlenmesi Nedeniyle fesih Şartlarının Oluşup Oluşmadığının Bu Yasa Hükümlerince Tespit Edilmesi Gereği )
  • TEMERRÜT ( finansal kiralama sözleşmesi - Borçlunun Kirası Parası Ve Temerrüt Faizini 60 Günlük İhtar Süresi İçinde Ödememesi )
  • ÖZEL YASA İLE DÜZENLEME ( finansal kiralama sözleşmesi - fesih Şartlarının Oluşup Oluşmadığının Bu Yasa Hükümlerince Tespit Edilmesi Gereği )
ÖZET :
Uyuşmazlık, özel bir yasa ile düzenlenen, kendine özgü sözleşme tipinden kaynaklandığına göre, çözümünün de varsa, özel yasadaki hükümlere dayandırılması zorunludur.

DAVA :
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 5.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 11.12.2000 tarih ve 1999/968 - 2000/1304 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 02.10.2001 günde davacı avukatı ile davalı avukatı gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR :
Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan 07.07.1998 tarihli finansal kiralama sözleşmesi ile bir adet ekskavatörün kiralandığını, davalının 22.03.1999 tarihi itibariyle sözleşmeden doğan ( 17.506 ) USD kira borcu ve gecikme faizini ödemeyerek temerrüde düştüğünü, 3226 sayılı Kanun'un 25 nci maddesi uyarınca gönderilen ihtarla tanınan ( 60 ) günlük yasal sürede de ödeme yapılmaması üzerine sözleşmenin feshedildiğini ileri sürerek, malın müvekkiline teslimini veya değeri ( 25.591.100.000.- ) TL.nın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, sunulan kanıtlara ve bilirkişi raporuna dayanılarak, ihtarnamenin tebliğinden sonra davalı borçlunun borcunu süresinde ödediği, sözleşmenin feshi koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan 07.07.1998 tarihli finansal kiralama sözleşmesinden doğan ( 17.506 ) USD muaccel taksit ve ( 558.798.915.- ) TL temerrüt faizinin ödenmesi için 26.03.1999 tarihli ihtarname ile 3226 sayılı finansal kiralama Kanunu'nun 23 ncü maddesi uyarınca tanınan ( 60 ) günlük ödeme süresinin dolduğu 27.05.1999 tarihine kadar ödenmediği savına dayalı anılan Yasa'nın 27 nci maddesi uyarınca finansal kiralamaya konu malın davacıya teslimi veya bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bilirkişiler kurulunca düzenlenen rapora dayanılarak, davalı tarafça ihtarname ile tanınan süre içerisinde üç ayrı tarihte yapılan ödemeyi davacının kabul ettiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık, özel bir Yasa ile düzenlenen kendine özgü sözleşme tipinden kaynaklandığına göre, çözümünün de varsa özel yasadaki hükümlere dayandırılması zorunludur. Bilirkişilerce, ihtarname ile tanınan ( 60 ) günlük süre içerisinde davalı tarafça üçüncü ve son ödemenin yapıldığı 13.05.1999 tarihi itibari ile davalı kiracının bakiye borcunun ( 5.846,25 ) USD olduğu saptanmıştır. Buna karşılık davacı tarafça ihtarnamede istenilen borcun tamamının yasa ile öngörülen kesin süre içerisinde ödenmemiş olması nedeniyle aynı Yasa'nın 27 nci maddesi uyarınca haklı fesih ve malın kiralayana iadesi koşulunun oluştuğu ileri sürüldüğüne göre, uyuşmazlığın 3226 sayılı Yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılarak çözüme bağlanması gerekirken, uygulama yeri bulunmayan borçların sona ermesine ilişkin genel borçlar hukuku ilkelerinden hareketle yazılı olduğu gibi karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ :
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ( 100.000.000.- ) TL duruşma vekillik ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.10.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.