Mesajı Okuyun
Old 24-06-2007, 00:34   #8
halit pamuk

 
Varsayılan

Merhaba,

Sayın Av.gzm,

Kadastro Kanunun 33. maddesinde;

"
Bu Kanunun zilyede tanıdığı haklar, kadastrosuna başlanan bölgede zilyedin leh ve aleyhine açılan davalarda iddia ve def'i olarak ileri sürülebilir. Bu hükümler henüz kesinleşmemiş davalarda da uygulanır."

Aleyhinize açılan bu davada kadastro kanunun hükümlerini ileri sürebilirsiniz.



Kadastro Kanunun 13. maddesinde;

"
b) Zilyet, taşınmaz malı, kayıt malikinden veya mirasçılarından veya mümessillerinden tapu dışı bir yolla iktisap ettiğini, onların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut tanık sözleriyle ispat ettiği ve ayrıca en az on yıl müddetle çekişmesiz, aralıksız ve malik sıfatıya zilyet bulunduğu takdirde zilyet adına,"

demektedir. Yani, taşınmaz malı tapu dışı yolla iktisap ettiğinizi elinizdeki belge ile ispat etmeniz gerekecektir.Yani mahkeme 13.B-b'yi uygulaycaktır. Aşağıdaki içtihatın sonuç bölümünü dikkatlice okumanızı öneririm.




T.C.

YARGITAY

1. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/1024

K. 2004/1742

T. 25.2.2004

• ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL ( Davacıların Miras Bırakanları Adına Kayıtlı Altı Parça Taşınmazı Haksız Biçimde Davalının Kullandığını İleri Sürerek Elatmının Önlenmesi ve Ecrimisil İsteminde Bulunmaları )

• ZİLYETLİĞİN VERDİĞİ HAKLAR ( Kadastro Kanunu'nun Zilyede Tanıdığı Hakların Kadastrosuna Başlanan Bölgede Zilyedin Leh ve Aleyhine Açılan Davalarda İddia ve Def'i Olarak İleri Sürülebilmesi ve Bunun Henüz Kesinleşmemiş Davalarda da Uygulanması )

• REHİN SENEDİ BAŞLIĞI ( İçeriğinde Taşınmazların Borç Karşılığı Belli Bir Süre Kullanımına İmkan Tanıdığı Görüldüğünden Bunun Satış Senedi Biçiminde Değerlendirilmeleri Olanağı Olmaması )

• KADASTRO KANUNUNDA ZİLYETLİK ( Bu Kanunun Zilyede Tanıdığı Hakların Kadastrosuna Başlanan Bölgede Zilyedin Leh ve Aleyhine Açılan Davalarda İddia ve Def'i Olarak İleri Sürülebilmesi ve Bunun Kesinleşmemiş Davalarda da Uygulanması )




ÖZET : Davalı, savunmasında, taşınmazları davacıların miras bırakanlarından haricen satın aldığını ve zilyedi bulunduğunu söyleyerek üç adet senet ibraz etmiştir. Bu senetlerden ikisinin "Rehin Senedi" başlığını taşıdığı, içeriğinde taşınmazların borç karşılığı belli bir süre kullanımına imkan tanıdığı görülmekte olup satış senedi biçiminde değerlendirilmeleri olanağı yoktur. Bunun yanında "satış vaadi ve zilyetliği devir senedi" başlıklı belgenin ise satış senedi biçiminde düzenlendiği şüphesizdir.
3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 33/son maddesinde "Bu Kanunun zilyede tanıdığı haklar, kadastrosuna başlanan bölgede zilyedin leh ve aleyhine açılan davalarda iddia ve def'i olarak ileri sürülebilir. Bu hükümler henüz kesinleşmemiş davalarda da uygulanır" hükmü yer almaktadır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları adına kayıtlı altı parça taşınmazı haksız biçimde davalının kullandığını ileri sürerek; elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişler, sonradan bir parça taşınmaz yönünden davadan feragat etmişlerdir.
Davalı, taşınmazları davacıların miras bırakanlarından 1975 ve 1977 yıllarında haricen satın aldığını, kullanımının haksız olmadığını ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tapulu taşınmazın harici senetle satışının geçerli bulunmadığı, davalının elatmasının keşfen saptandığı gerekçesiyle feragat edilen taşınmaz dışındaki diğer taşınmazlara elatmasının önlenmesine ve kısmen ecrimisile karar verilmiş, feragat edilen taşınmaz bakımından ise dava reddedilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Murat Ataker'in raporu okundu, düşüncesi alındı, dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazların 1962 yılında 4753 Sayılı Yasaya göre yapılan dağıtımında davacıların miras bırakanları adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Davalı, savunmasında, taşınmazları davacıların miras bırakanlarından haricen satın aldığını ve zilyedi bulunduğunu söyleyerek üç adet senet ibraz etmiştir. Bu senetlerden ikisinin "Rehin Senedi" başlığını taşıdığı, içeriğinde taşınmazların borç karşılığı belli bir süre kullanımına imkan tanıdığı görülmekte olup satış senedi biçiminde değerlendirilmeleri olanağı yoktur. Bunun yanında "satış vaadi ve zilyetliği devir senedi" başlıklı belgenin ise satış senedi biçiminde düzenlendiği şüphesizdir.
Bilindiği üzere, 3402 Sayılı Kadastro Yasası'nın 33/son maddesinde "Bu Kanunun zilyede tanıdığı haklar, kadastrosuna başlanan bölgede zilyedin leh ve aleyhine açılan davalarda iddia ve def'i olarak ileri sürülebilir. Bu hükümler henüz kesinleşmemiş davalarda da uygulanır" hükmü yer almaktadır.

SONUÇ : Hal böyle olunca; öncelikle bölgede kadastro çalışmalarının başlayıp başlamadığının merciinden sorulması, daha sonra satış vaadi ve zilyetliği devir senedi başlıklı belgenin mahallinde uygulanması, çekişmeli taşınmazlardan hangilerini kapsadığının açıklığa kavuşturulması, bölgede kadastro çalışmaları başladığı takdirde kapsadığı taşınmazlar bakımından Kadastro Yasası'nın 33/son maddesi hükmünün yollamasıyla aynı Yasanın 13/B-b maddesinin dikkate alınıp değerlendirilmesi, henüz kadastro çalışmaları başlamamış ise senetteki bedel üzerinden davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.2.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.