Mesajı Okuyun
Old 10-04-2007, 12:25   #28
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Şok töre savunması tartışılıyor

Alıntı:
Şok töre savunması tartışılıyor


Türk Hukuk Sitesi'ne üye avukatlar, Diyarbakır'da çeyiz sandığı içinde saklanırken kalaşnikofla taranarak öldürülen Gülistan Gümüş'le ilgili davada "bu kadın masum değildi, burada töre cinayeti işlemek vatan, Allah aşkı gibidir" türünden "şok edici" cümlelerle müvekkilini savunan Avukat Zeki Yaşlı'nın savunmasını tartıştı.


Ölen kadın masum değil


Tartışma bir avukatın şu sorusuyla başladı:

"Avukatın yaptığı savunma açısından müvekkile özdeşleşme yasağı ihlal edilmiş midir? Kadınlara karşı öldürme eylemi meşru sayılmış ve bir şekilde öldürme eylemi övülmüş müdür? CEDAW (Kadınlara karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) ve diğer temel hak anlaşmaları sadece hükümetleri mi bağlar,avukatlar CEDAW aykırı savunma yapma hakkına sahip midir?"

Ve diğer avukatlar tartışmaya şöyle katıldı:

BİR KADIN VE AVUKAT OLARAK ÇOK İNCİNDİM

Değerli meslektaşlarım. Nedir namus, namuslu olmanın ölçütü nedir ve bu ölçütü kim, neye göre belirliyor? Namus kavramının anlamını bilmeyerek sadece kadının taşıması gerekli bir haslet olduğunu sanan,bir kadının kadın olarak dünyaya gelmekle en büyük günahkar olduğunu düşünen kişilerden oluşmuş ülkemizde bu düşünce biçimi canımı acıtıyor. Hayata at gözlükleriyle bakan, topluiğne başı kadar bile ufku olmayan insanları toplumda her statüde görmek üzücü.Sanık müdafii avukat meslektaşımın şahsını tenzih etmekle beraber savunmasında kullandığı cümleler bir kadın ve avukat olarak beni çok incitti.

TÜM AİLE CEZALANDIRILMALI

Bence bu tür davalarda, Danimarkalıların yaptığı gibi (Orada yaşayan Türk aile, namus cinayeti diye bilinen suçu işlemişti) bütün aileye ceza verilmeli ki kanunun caydırıcılık özelliği ortaya çıksın. Aksi halde, namus cinayeti altında, ailenin en küçüğünün hapse girip beş on yıl yattıktan sonra çıktığı yönündeki haberleri daha çok okuyacağız.

BÖYLE SIĞ BİR SAVUNMA OLAMAZ

Belirtilen ilkelerin tümünün ihlal edildiğini düşünüyorum. Evet; bir olguyu anlatmanın yolu bu olmamalı.Özellikle hakların savunulmasını bir iş olarak icra eden bizlerin en başta konusu "yaşam hakkı" olan bir davada meselenin ortaya konulmasında bu kadar dar kapsamlı, sığ bir yaklaşım olamaz.Olmamalı. Maddi yaşamdan ayakları kopmuş törelerin hala töre olarak ortaya konulması, üstelik hukuk kurallarınca belirlenmiş alanların her nedense hala törelerle düzenlendiğinin ifade edilmesi ve en önemlisi en temel doğal haklarımız içinde olan "yaşam hakkı" üzerinde bu denli sorumsuzca laflar edilebilmesine son verilmesi gerekmektedir.

AVUKAT SAVUNMASINDA ÖZGÜR OLMALI

Konunun özellik arzetmesi ve aydınlanmacı kadınların töre ve namus cinayetlerine ilişkin tepkilerini doğru bulmakla beraber sanıklar avukatının da savunma hakkına saygı duyulması gerekir düşüncesindeyim.Avukat savunma hakkını özgürce kullanabilmelidir.Avukatın savunmasının içeriğini özgürce belirleyebilmelidir. Ayrıca kusur avukatın savunmasında aranacağı yerde şu noktalarda aranırsa daha köklü çözümler üretilebilir:

-olayda öldürülen kadın ailesi ve aile bireyleri tarafından öldürülmüştür. Bir ailenin böyle bir karar vermesi ve uygulamasının o aile için de büyük ızdırap kaynağı olacağı değerlendirilmelidir.

-eğer namus vb kavramlar bazı yörelerde yaşam hakkından önde tutuluyorsa bu durumun sürmesinde bölgedeki aşiretçi feodal yapının kırılamamış olması dikkate alınmalıdır.

-Ayrıca son dönemde tv'lerde aşiret töre içerikli dizilerin izleyicilere bir eğlence olarak sunulması sonra bu dizilerin de etkisiyle meydana gelen üzücü olayların magazinvari bir şekilde -şok- başlıkları altında haber olarak sunulmasının medyanın işleviyle ne kadar bağdaştığı,

-ayrıca batının özünü kavrayamadığı ve anlam veremdiği yöreye özgü bu tür cinayetlerin yine savunmada batının namus kavramına istinat edilmesinin yasaklanması önerisiyle çözülemeyeceğinin,

-yüzyıllardır bu tür üzücü olaylara sahne olmasına rağmen aynı olayların sürgit devam etmesinin ailede namus vb değerlerin bölge kadını tarafından bölge erkeğiyle benzer değerlendirildiği düşünmeden, meseleye sadece aydın kadın bakış açısıyla ve ağır cezalarla çözüm bulunamayacağı kanaatindeyi

ÖLÜMÜ SAVUNMAK ÖZGÜR SAVUNMA MI?

Yaygın ve sürekli olan kadın katliamının nasıl çözümleneceğine ilişkin bir çok tartışma bu alanda yapılmıştır ve devam edecektir. Bu başlıktaki tartışma özel bir konuya değinmektedir.Bu konu da namus suçlarının savunma sırasında haklı görülüp görülemeyeceği ve savunulup savunulamayacağıdır.

Yine savunma hakkının uluslararası hak belgelerinini yok sayarak hatta belgelerde belirtilen temel hakların ortadan kaldırılmasının savunulup savunulamayacağı tartışmamızı oluşturmaktadır. Sorumuzu daha sadeleştirir isek: Müvekkil ile özdeşleşerek yaşam hakkının ve diğer temel hakların ihlalini savunmak savunma sınırları içinde midir?

BEN BU SAVUNMAYI HEP YAPARIM ARTIK

Ben bu savunmayı çok sevdim. Gerçi çok az ceza davası alıyorum ama yeni bir şey öğrendim. "Kabahat ölendedir." Bu savunmayı hep yaparım artık. Mağdur hayat kadınıydı derim; işsizdi, serseriydi derim; evine bakmazdı,kumar oynardı derim. Derim nasılsa savunma kutsal.Hatta hukuk davalarında da kullanılabilir bak. Diyelim borçlu vekiliyim. Zaten alacaklı, karaborsacı kazıkçının tekiydi ödememize gerek yok derim olur biter. Şaka bir yana da, savunmada bence 3 temel hata var.

1- Mağdurun kişiliği suçta etkili olamaz. Yani haketti mantığı hukukta kabul edilemez

2- Meşru olmayan indirim sebepleri kabul edilemez. İndirim sebepleri, yasada belirtilir.

3- İştirak,azmettirme vs. gibi temel hukuk ilkeleri gözardı edilmiştir.

ZENCİLERİ ÖLDÜRMEK SAVUNULABİLİR Mİ?

Elbette savunma hakkı kutsaldır, elbette bir avukat müvekkilinin haklarını savunacaktır. Ancak burada savunulanın müvekillin "hakkı" olduğunu unutmamak gerekir. Savunma kutsallığı kavramı arkasına sığınarak bir avukatın canının (veya müvekkilin canının) istediğini söyleme hakkı olduğunu düşünmüyorum.Daha radikal örneklerden gidelim:

A, B'yi "zenci" olduğu için öldürmüştür. Savunma avukatı savunmasında "zencilerin öldürülmesi gerektiğini" ileri sürebilir mi? Bu tip bir iddia savunma hakkının kutsallığı kapsamında mıdır?

Ve tabii yasal düzenlemeleri de unutmayalım

http://www.hurriyet.com.tr/kadin/6297110.asp?gid=159:

Habere konu olan tartışma:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=14228