Mesajı Okuyun
Old 24-09-2009, 17:15   #1
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan Hukuk Mahkemesinden yazışma için "masraf" isteyen Bankalara "dur" diyen karar

Sevgili meslektaşlar,

Bazı bankalar, bilirsiniz, taşıdıkları çeşitli sıfatları (örneğin) "Türkiye'nin en büyük bankası", "güven kurumu" vs. gibi sıfatları yeterli görmezler ki "bizlere bu sıfatların yanında bir de 'Deli Dumrul' deyin" ısrarı ile bir uygulamadır ki sürdürürler...

Nedir bu uygulama?

Mahkeme örneğin miras davası için sorar banka genel müdürlüğüne:
-Ey banka! Araştır bakalım, şu bizim murisin sizin şubelerinizde hesabı parası parası pulu var mı?

Bazı "saf" bankalar kuzu kuzu yapar araştırmasını (araştırma dediysem, abartmayın...alt tarafı bir ekrandan isim TC no veya baba adı vs. girer ve sonucu birkaç saniye içinde görüp çıktısını alır) ve mahkemeye kuzu kuzu cevabını verir.

Amma bazı "uyanık" bankalar vardır ki, şöyle en bilgiç tavrı ile

Alıntı:

"angarya yasağı efendi!
Anayasa var!
Hem sen biliyor musun; bu sorunun yanıtını bulmak için bin küsur şubem ile yazışma yapmam lazım. Ekran mı? Yok ekram mekran! Ben ekrandan anlamam, yazışma yaparım.

Eeee... bin küsur x 5 TL'den... eee siz şöyle bir iki bin lira felan gönderin, ben size (bir kaç ay içinde) cevap vereyim.

E işinize gelirse! Angarya yasağı var kardeşim!"


der.

Dikkatli gözlere not:

Bu uyanık bankalar, bu tavrı, her nedense sadece hukuk mahkemelerine sergileyebiliyorlarmış. CMK'nın 332. miymiş neymiş bir maddesinden ötürü ceza mahkemelerine ve savcılıklara bu şekilde yanıt vermeyi pek göze alamıyorlarmış. (Söylenti bu ya...)


Derken, adalet.org sitesinden tanıdığımız bir yargıç; Saim KÖROĞLU çıkmış ve demiş ki:

TC
GÜMÜŞHACIKÖY
ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
İdari Yaptırım Kararı
ESAS NO : 2009/15 D.İş
KARAR NO : 2009/21

HAKİM : SAİM KÖROĞLU 41843
KATİP :

KABAHATLİLER : 1-D. A
2- T K
3- E U
4-Türkiye İş Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğü İş Kuleleri 34330 Levent/İstanbul
VEKİLLERİ : Av. ....
KABAHAT TARİHİ : 05/05/2009
KARAR TARİHİ : 21/07/2009

Karar başlığında adı geçen kabahatliler hakkında kabahat eylemleriyle ilgili olarak yapılan inceleme tamamlanmakla TÜRK MİLLETİ adına karar veren mahkememizce aşağıdaki karar veridi:

KABAHAT OLUŞTURAN EYLEM: Mahkememizin 2009/28 Esas sayılı 02.04.2009 tarihli yazısıyla, Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzük'ün 4. maddesine göre çocuk mallarının korunması amacıyla alınacak önlem olup olmadığının tespiti bakımından ilgili şahsın banka hesabı olup olmadığı ilçede şubeleri bulunan diğer banka şubelerinden olduğu gibi İş Bankabı şubesinden de sorulmuş, İş Bankası Genel Müdürlüğünün 11.5.2009 tarihli cevap yazısında Anayasanın 18. maddesi, HUMK'un 414 ve 415. maddeleri, İİK.'nın 59. maddesi ve TTK'nın 22. maddesine göre toplam 210,00 TL ücretin ödenmesi halinde cevap verileceği belirtilmiştir.
Bunun üzerine yine aynı bankanın Gümüşhacıköy şube müdürlüğüne 15.4.2009 tarihli tekit müzekkeresi yazılmış ve istenen bu ücretin yasal olmadığı ve ücret istenilmesine dayanak olarak gösterilen maddelerin de konuyla ilgili bulunmadıkları bildirilmiş, cevap verilmemesi halinde suç duyurusu yapılacağı ihtar edilmiştir. Buna rağmen İş Bankası Gümüşhacıköy Şubesinden ve genel müdürlükten duruşma tarihi olan 5.5.2009 tarihinden evvel bir cevap verilmediği için bu duruşmada suç duyurusunda bulunma kararı verilmiş, suç duyurusu üzerine Cumhuriyet savcılığının 2009/329 sr. sayılı dosyası üzerinden eylemin 5326 sayılı kanunun 36. maddesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek dosya mahkememize gönderilmiştir. Böylece bu eylemin Kabahatler Kanununun 32. maddesinde düzenlenen yaptırımı gerektirdiği kanaatine varılmıştır.

SAVUNMA: Kabahatlilere ve banka tüzel kişiliğine savunma imkanı tanınmış, bu amaçla duruşma açılmış, hepsinin ortak vekili Av. İ B.. bankanın ve banka görevlilerinin bu uygulamasının yerinde olduğunu duruşmalara katılarak ifade etmiş, ayrıca kabahatliler T... ve E... 23.6.2009 tarihli yazılı savunmalarını sunmuşlardır.

MAHKEMEMİZİN İSTEĞİNİN YASAL DAYANAĞI: Mahkememizce Türk Medeni Kanununun 352. ve 360. maddeleri ile Türk Medeni Kanununun Velayet, Vesayet ve Miras Hükümlerinin Uygulanmasına Dair Tüzük'ün 4. maddesine göre çocuk mallarının korunması amacıyla alınacak önlem olup olmadığının tespiti bakımından araştırma yapılmak istenilmiştir. Bu dava, resen araştırma ilkesine tabi davalardandır. TMK’nın 352 ve 360. maddesi ile 4787 sayılı kanunun 6. ve zikredilen tüzüğün 4. maddelerinde mahkememizin resen araştırma yapması gerektiğine ilişkin hükümler mevcuttur. Dolayısıyla mahkememizin resen her türlü araştırmayı yapması ve gerekli belgeleri ilgili yerlerden isteme görev ve yetkisi vardır.
Taraflarca hazırlama ilkesine göre yürütülen davalarda dahi HUMK’un 334. maddesinde “Üçüncü şahsın yedinde bulunan vesikanın ibrazını talep eden kimsenin delaili sübütiyesini beyan ettiği sırada işbu vesikalar münderecatını tayin ve tasrih etmesi lazımdır. Talebi kabul olunursa hakim üçüncü şahsa istenilen vesikayı ibraz etmesini emreder.” denilmek suretiyle hakimin gerektiğinde üçüncü kişilerdeki belgelerin gönderilmesini isteyebileceğine hükmedilmişken resen araştırma ilkesine tabi davalarda mahkemenin bu yetkisinin fazlasıyla olacağı açıktır.
Öte yandan öğreti ve yargısal kararlara göre usül hukukunda kıyas yolu açık olduğundan, CMK’nın 332. maddesi kıyasen uygulandığında mahkememizin istediği bilginin verilmesinin zorunlu olduğu sonucuna varılmaktadır.
Dolayısıyla mahkemenin hukuka uygun bir isteğinin hukuk devletinde ticari faaliyet gösteren ve önemli bir kurum olan muhatap banka tarafından yerine getirilmesi mecburiyeti, aksi davarınışın da yaptırımı gerektirdiği kabul edilmelidir.

ÜCRET İSTENİLİP İSTENİLEMEYECEĞİ: Adı geçen bankadan sorulan husus basit bir sorgulamayla ve basit bir cevapla halledilebilecekken Anayasa’nın 18. maddesine göre ücret ödenmeden bu bilginin verilmesinin angarya sayılacağı İş Bankası tarafından kabul edilmektedir. Oysa Anayasanın 18.maddesi angarya yasağını düzenlemektedir. Angarya, zorla ve ücret verilmeden yapılan iş demektir.(TDK Türkçe Sözlük, Ankara, 1998, 9.Baskı, 109. sayfa) Bir hukuk devletinde, hukukun sağladığı güven ortamında faaliyet gösteren bankanın bağımsız yargı organı olan mahkemenin sorduğu hususa cevap vermesinin angarya olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi bu yöndeki algılamanın hukuka sagyı eksikliğinden doğduğu değerlendirilmektedir.
Diğer bankalar aynı yazıya cevap vermiş olup, benzer bir talepte bulunmamışlardır. Ücret ödenmesi için, gerekçe olarak gösterilen maddelerin konuyla ilgili olmadığı ve bankanın talebinin yasal dayanağının olmadığı görülmüştür. Örneğin ücret istemine dayanak olarak gösterilen HUMK.'un 414 ve 415. maddeleri bilirkişi ve tanık masrafıyla ilgili olup, konuyla ilgilisizdir. Yine İİK.'nın 59. maddesi İcra Dairelerinde takip masraflarıyla ilgilidir. TTK.'nın 22. maddesi ise tacirin yaptığı iş karşılığında ücret istemiyle ilgili olup, mahkememizin sorduğu husus ticari bir faaliyet olmayıp, bankaca yapılacak işlem, de isme veya vatandaşlık numarasına göre yapılacak basit bir sorgulamadan ibarettir. Kaldı ki bu banka kendisinin talep sahibi ve davacı olduğu dosyalarda istenen bilgiler için böyle bir ücreti istememktedir. Dolayısıyla adı geçen bankanın keyfi davranıdığı, sonucuna varılmıştır.
Esasen ücret ödenip ödenmeyeceği mahkememizin ve yargılamanın dışında bir olaydır. Banka ücret istiyorsa mahkemenin emrini yerine getirdikten sonra Adalet Bakanlığı’ndan yaptığı iş için ücret talep edebilir. Adalet Bakanlığı ise bu istemin yerinde olmadığını düşünüyorsa yargı yoluna gidebilir, uygun buluyorsa ödemeyi yapar. Buna rağmen adı geçen banka işin başında ücret ödenmesini şart koşarak mahkeme müzekkeresine cevap vermemekten kaçınmıştır.

MAHKEMEMİZİN MÜZEKKERESİNE CEVAP VERMEMENİN YAPTIRIMI: Mahkememizin bilgi istediği banka özel hukuk tüzel kişisidir. Bu durumda kamu görevlisi olma şartını arayan TCK'nın 257. Maddesinin uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır. Zaten, yapılan suç duyurusu üzerine Cumhuriyet savcılığı TCK'nın 257. maddesinden kamu davası açılamayacağını belirterek görevsizlik kararıyla dosyayı mahkememize göndermiştir.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre mahkeme müzekkeresine cevap verilmemesi 765 sayılı Kanunun 526. maddesine aykırılık kabul edilmektedir. Örneğin Yargıtay 2.CD’nin 1980/6934 E, 1980/8046 K sayılı kararında “Hukuk mahkemesinde bakılan bir davada yerinde bulunan vesikayı ibraz etmesi zımnında HUMK.nun 326/3 ve 334/2. Maddelerine istinaden mahkemece verilen buyruğu yerine getirmediği anlaşılan sanığın TCK.nun 526/1. Maddesiyle cezalandırılmasında bir isabetsizlik bulunmadığından temyiz itirazının reddiyle hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA”, Yargıtay 4. CD’nun 2000/4198 E, 2000/5045 K sayılı kararında “Ancak; Özel bir banka şubesinde görevli olan sanıkların Ceza Kanunu Uygulamasında memur sayılmayacakları ve bu sebeple eylemlerinin TCY.nın 526.maddesine uyduğu gözetilmeden, yalnız memur sayılanlar tarafından işlenebilen görevi savsama suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmesi,” 4.CD’nin 2000/1568 E, 2000/2556 K sayılı kararında “Ancak; bir özel hukuk tüzel kişi olan A.. T.A.Ş.nin Gazipaşa Şubesi Müdürlüğünde görevli şef yardımcısı sanığın, ceza uygulamasında memur sayılmadığı ve bu sebeple mahkemece yazılanlara cevap vermemesinden ibaret eyleminin TCY.nın 526. maddesine giren suçu oluşturduğu gözetilmeden, TCY.nın 230/1.madde ve fıkrasıyla hükümlülüğüne karar verilmesi”, aynı dairenin 1998/4317 E, 1998/5480 K sayılı kararında “ Ancak; 15/2/1995 ve 8/6/1995 tarihli yazıların İstanbul 3. Asliye Ceza Mahkemesince bankaya gönderilip gönderilmediği ve bu yazıların banka yetkililerince alınıp alınmadığı araştırılarak sonucuna göre, TCY.nın 526. maddesi açısından sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik soruşturma ve yetersiz gerekçeyle karar verilmesi” şeklindeki içtihatları bunu göstermektedir.
765 sayılı yasanın 526. maddesinin günümüzdeki karşılığı 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32. maddesidir. Zaten maddenin 3. fıkrasından da bu husus açıkça anlaşılmaktadır. Kabahatler kanununun 7. maddesindeki “Kabahat, icraî veya ihmali davranışla işlenebilir. İhmali davranışla işlenmiş kabahatin varlığı için kişi açısından belli bir icraî davranışta bulunma hususunda hukukî yükümlülüğün varlığı gereklidir.” şeklindeki hüküm gereği bu kabahat ihmalen de işlenebilmektedir. Bu durumda adı geçen bankanın mahkememizin müzekkeresine cevap vermemesinin yaptırımının Kabahatler Kanununun 32. maddesinde düzenlendiği açıklığa kavuşmaktadır. Bu maddeye göre 765 sayılı yasanın 526. maddesinden farklı olarak yaptırım kararını bilgiyi isteyen makam olarak mahkememiz verecektir.

YAPTIRIM KARARI VERME YETKİSİ, MİKTARININ TESPİTİ, TÜZEL KİŞİYE CEZA VERİLİP VERİLEMEYECEĞİ: 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 32. maddesine göre yaptırım kararı verme yetkisi ilgili emri çıkaran makama aittir. Müzekkereyi yazan makam mahkememizdir. Kabahatler Kanununun 24. maddesinde açıkça mahkemelerin de idari yaptırım kararı verebileceğine hükmedilmiştir.
Yine aynı kanunun 7. maddesinde kabahatin ihmali davranışla da işlenebileceği, 8. maddesinde ise tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde görev üstlenen kişinin bu görevi kapsamında işlemiş bulunduğu kabahatten dolayı tüzel kişi hakkında da idarî yaptırım uygulanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Temel ceza belirlenirken 5326 sayılı kanunun 17/7 maddesince kanunun yürürlük tarihinden itibaren geçen her yıl için YDO kadar artırım yapılması gerektiğinden 100,00 Tl olan temel cezaya aradan 2005 yılından sonraki her yıl için YDO kadar artırım yapılmış, 5083 sayılı kanunun 2/son maddesince 1,00 TL’ nin artıkları hesaba katılmayacağından 2009 yılındaki kabahat için Kabahatler Kanununun 32. maddesindeki eylemin karşılığının 140,00 TL idari para cezası olduğu sonucuna varılmıştır.

KANUN YOLU: HUMK’da hukuk mahkemelerinin kararlarına karşı itiraz yolu düzenlenmemiştir. Kabahatler Kanununun 27. maddesinde (idarenin verdiği) idari para cezalarına ve mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımına karşı “başvuru yolu” adıyla Sulh Ceza Mahkemesine başvurulabileceği, aynı kanunun 29. maddesinde ise 2000,00 TL’ yi geçen cezalar için başvuru üzerine Sulh Ceza Mahkemesinin verdiği karara karşı yargı çevresindeki Ağır Ceza Mahkemesine “itiraz” yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Zikredilen kanunun 5560 sayılı kanun ile değişik 27/5. maddesindeki “İdarî yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi halinde, bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir.” hükmünden mahkeme kararıyla verilen idari para cezasına karşı yaptırımı veren mahkemenin yargı çevresindeki Ağır Ceza Mahkemesine itiraz edilebileceği sonucu çıkmaktadır. Zira Kabahatler Kanununun 27. maddesinde “başvuru yolu”, 29. maddesinde ise “itiraz yolu” düzenlenmiş, başvuru yolunu düzenleyen madedede mahkeme kararına karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir denilmiş, itiraz yolu ise 29. maddede düzenlenmiştir. Buna göre tebliğden itibaren 7 gün içinde mahkememize yapılacak başvuruyla Amasya Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olacaktır.

SONUÇ: Tüm bu açıklamalara göre, mahkememizin resen araştırma esasına göre yürüttüğü bir davada İş Bankası şubesinden istediği bir bilgiye İş Bankası Genel Müdürlüğünün, tüm şubelerde sorgulama yapılması isteniyorsa kişi başına 210,00 TL, sadece Gümüşhacıköy şubesinden sorgulama yapılması isteniliyorsa 105,00 TL ücret yatırılması halinde cevap verileceği, aksi halde, cevap verilmeyeceğinin bildirildiği, yukarıda maddeler halinde açıklandığı gibi, mahkememizce bu ücret isteminin yasal olmadığı ve keyfi olduğu, kaldı ki ücret isteme hakkı olsa bile bunun mahkememize karşı bir ön şart olarak ileri sürülemeyip, istenilen hususun ifasından sonra 2992 sayılı yasa hükümlerince Adalet Bakanlığı’na müracaat edilebileceği, bankanın bu uygulamasının yerinde olmadığı yolunda uyarı yapıldığı ve son olarak yine cevap verilmemesi halinde Kabahatler Kanununun 32. maddesinin uygulanacağı yolunda ihtar yapıldığı halde yine istenilen bilginin verilmediği sabittir. Bu uygulamayı banka politikası olarak İş Bankası Genel Müdürlüğünün yürüttüğü anlaşıldığınıdan ayrıntısıyla gerekçelendirildiği üzere tüzel kişiye ve kabahatlilere ceza vermek gerekmiştir.
Bu cevabı banka genel müdürlüğünün vermesi gerektiği, bu yüzden banka görevlilerine ceza verilemeyeceği düşünülebilirse de Gümüşhacıköy şube müdürü olan kabahatli D H’ın, mahkememiz bu şubeye hitaben müzekkere yazdığı halde ve 15.4.2009 tarihli müzekkereyle ayrıntılı ve ihtarlı olarak cevap istendiği halde duruşmadan evvel olumlu veya olumsuz bir cevap vermemiş olması karşısında; diğer kabahatliler T.. ve E..’in ise yine ihtarlı yazıya rağmen duruşmadan evvel olumlu veya olumsuz bir cevap vermemiş olmaları ve suç duyurusu yapılan 05.05.2009 tarihli celseden (yani suç duyurusundan) sonra 11.5.2009 tarihli yazıyla cevap vermiş olmaları ve 23.6.2009 tarihli yazılı savunmalarında da bankalarının bu uygulamalarını destekleyen savunmalara yer vererek kabahat eylemini bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiklerini göstermeleri karşısında banka görevlisi olan bu şahıslara da idari yaptırım uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR : Açıklanan gerekçelerle;
1- Kabahatliler Türkiye İş Bankası Anonim Şirketi ile TK, E U ve D H’ın 5326 sayılı kanunun 32. maddesince 140,00’ar TL İDARİ PARA CEZASIYLA CEZALANDIRILMALARINA,
Kararın kesinleşmesi halinde AATÜHK’na göre tahsili ve 5326 sayılı kanun 17/5.maddesince sonucundan bilgi verilmesi için bir örneğinin Vergi Dairesi Müdürlüğüne gönderilmesine,
İdari para cezasının kanun yoluna baş vurulmadan ödenmesi halinde 5326 sayılı kanunun 17/6. maddesince cezanın 3/4’ nün tahsiline, (bu durum kanun yoluna baş vurmayı etkilemez. )
Kabahatliler vekilinin yüzüne karşı 5326 SK’nın 29. maddesince tefhimden itibaren 7 gün içinde mahkememize verilecek veya gönderilecek dilekçeyle Amasya Ağır Ceza Mahkemesine itiraz yolu açık olarak karar verildi. 21/07/2009



Bence çok iyi demiş... Deli Dumrullar'a birilerinin dur demesi gerekiyordu.

Uyanık bankalardan olan "kabahatli", tabii ki itiraz etmiş; Ama Amasya Ağır Ceza Mahkemesi klişe gerekçe kullanmaktansa gerçekten gerekçe yazarak itirazı reddetmiş.

(Red kararı elime ulaştığında onu da paylaşacağım)

Yargıç Saim KÖROĞLU'na ve Amasya Ağır Ceza Mahkemesi heyetine AÇIK TEŞEKKÜRLERİMİZLE...