Mesajı Okuyun
Old 04-06-2011, 19:47   #70
Nusret

 
Varsayılan Bir avukat nasıl başarılı olabilir ve ayakta durabilir

Bu forum başlığı altında özellikle genç arkadaşların şikayetleri ve serzenişleri epey bir yer tutuyor. Ben ise, kendi deneyimimi yazacağım buraya. Umarım genç arkadaşları ümitlendirmede biraz katkısı olur.

1987 Eylülünde mezun olduktan sonra, yıl sonuna doğru hem staja başlamış, hem de tanıdık bir avukatın Sirkeci'deki bürosunda çalışmaya başlamıştım. Staj dönemi boyunca aldığım ücretin cep harçlığı düzeyinde olduğunu, ama stajdan sonra da devam ettiğim 1 yıllık sürede nispeten iyi bir ücrete anlaştığımı söyleyebilirim. Ama o iyi ücreti o bir yıl boyunca hemen hiç tam olarak alamadım. Büronun hemen her şeyi ben olmama, büronun işleri için neredeyse Anadolu'nun yarısını dolaşmama, İstanbul'un bir ucundan diğerine koşturup durmama rağmen ücretimi hep avans şeklinde, bölük pörçük ve eksik aldım. 1989'un sonlarında başka bir sebepten dolayı o bürodan ayrıldığımda 5 aylık ücretim içerde duruyordu ve gide gele birkaç ay içinde birkaç parça halinde alabilmiştim ödenmeyen ücretimi.

O büroda çalıştığım süre içinde, özellikle 1989'un ikinci yarısından itibaren kendi çevremdeki arkadaşlar ve kişiler için DGM avukatlığı da yaptım ve o bürodan ayrıldıktan sonra neredeyse tamamen DGM ve sair ceza mahkemelerinde ceza avukatlığı yaparak sürdürdüm hayatımı. Bir yandan da yayıncılık yapıyordum. Daha az olmakla birlikte iş dava dosyalarım da vardı.

Bu durum böyle, yayıncılık nedeniyle hakkımda açılan ve DGM'de görülen basın davalarında verilen cezaların kesinleşmesine, gıyabi tevkiflerin çıkmasına kadar, 1994'ün başlarına kadar devam etti. Bu sorun nedeniyle, 1999 yılında basın davaları ve basın cezaları için 3 yıllık şartlı erteleme getiren kanun nedeniyle dava ve cezalarımın düştüğü 2001 yılına kadar sürdü.

2001'in ortalarında özel bir sebepten dolayı artık yapmamda bir engelin de olmadığı avukatlık mesleğine geri döndüm. Kadıköy'de bir handa 18 m2'lik bir büro kiraladım. O 18 m2'lik büro, bu arada boşandığım için, iki kış, yaklaşık 1,5 yıl bana aynı zamanda ev oldu (Bu arada ne zaman uğrasam evini bana ve oğluma açan sevgili dostum aqua'nın ve yine avukat olan karısının yanaklarından öperim). Geceleri tekli koltuk üzerinde uyuyarak geçiriyordum. O zamanlar 10 yaşında olan oğlum bana geldiğinde benimle bu kaderi paylaşıyordu. Bu dönemde CMK vekilliği de yapmama rağmen, artık işlerimin büyük bir çoğunluğu iş davası, azı ceza davasıydı. Yönümü iş hukukuna çevirmiştim, ama iş davasını hiçbir zaman duruşmalara girip çıkma olarak algılamadım. Sendika vekilliği de yaptım ve tam 3,5 yıl boyunca Tuzla tersaneler bölgesinde, Sendika merkezinde her hafta cuma günü öğlenden sonra, bazen geceyarılarına kadar sürecek şekilde işçi toplantıları, hukuki danışma toplantıları yaptım. Birçok tersanede sendikal örgütlenme çalışmasına katıldım. Onun dışında politik yakınlığımızın olduğu arkadaşlar tarafından sanayi bölgelerinde kurulan işçi derneklerinde yıllarca seminerler verdim. Metal, petrokimya, tekstil vb. işkollarındaki hangi fabrikada direniş varsa oraya koşturduk, direnişçi işçilerin yanında yer aldık, onların hak kaybına uğramalarını önlemek için danışmanlık, sonra da davalarında vekillik yaptık. Böyle böyle son 10 yılda birebir görüşme yaptığım işçi arkadaşların sayısı, mübalağa etmiyorum, 6 bini geçmiştir.

Eskiden Kadıköy'de olan büromu son 3 yıldır Kartal'a taşımış bulunmaktayım. Yeni yerimde 3 yıldır ne tabela, ne de kartvizit kullanmadım; ama büromda hiçbir zaman işçi arkadaşlar eksik olmadılar. Şu anda da eski günlerdeki gibi aynı performansla çalışmaya gayret ediyorum; ama yılların etkisi kendisini gösteriyor tabii ki.

Mesleğe 2. kez başladığımda yardımcı olan dostlarımdan, 2 yıl önce bir elektrik kazasında kaybettiğim, nur içinde yatsın, Kamil kardeşim, "Ustam, 10 yıllık avukat gibi çalışıyorsun, ama böyle gidersen 10 yıla kadar pilin biter" demişti. Eh pilimiz bitmediyse de epey yorulduk, ama pes etmedik çocuklar.

Daha önce mesaj yazan avukat arkadaşlardan biri, avukatlık gönül işidir diye yazmış. Gerçekten de öyle, ama meşrebinize uygun bir tarzda yapmanız şartıyla. Aksi halde karşılaştığınız tüm güçlükler üzerinize üzerinize gelir. Çünkü sadece bir meslek olarak icra edilen avukatlık, herhangi bir mesleğin insanlara verdiğinden fazlasını ne verir ne de alır. Ama avukatlığı dünya görüşünüze uygun bir tarzda da yaşıyor ve uyguluyorsanız, o zaman zorlukların üstesinden gelmek için eliniz daha da kuvvetlenmiş demektir.