Mesajı Okuyun
Old 17-08-2012, 10:47   #14
üye7160

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 1989/1012
K. 1989/2375
T. 2.3.1989
• SOYADININ DEĞİŞTİRİLMESİ
743/m.38
ÖZET : Nüfustaki sicil kaydının değiştirilmesine mahkemece karar verileceğinden, soyadı değişiklik isteminin haklı olup olmadığının araştırılarak değerlendirilmesi gerekir.

Haklı nedenin varlığı durumunda soyadının değiştirilmesi olasıdır.

DAVA VE KARAR : Dava dilekçesinde "Kunter" olan soyadının "Üsmen" olarak tashihi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:

Soyadının değiştirilmesine ilişkin bu davanın dayanağı, 21.6.1934 gün ve 2525 sayılı Kanunun 10. maddesinin de yollamada bulunduğu Medeni Kanunun 26. maddesidir.

Bu maddeye göre haklı sebebin varlığı halinde ismin ( soyadının ) değiştirilmesi mümkündür. 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 46. maddesinin 2. fıkrasında da yazılı olduğu üzere Medeni Kanunun 38. maddesi gereğince sicil kaydının değiştirilmesine mahkemece karar verileceğinden ad ve soyadı değişiklik isteminin haklı olup olmadığı tahkik ve takdir edilecektir.

Hangi hallerin haklı sebep teşkil ettiği konusunda bir yasal düzenleme bulunmadığından ve esasen bu konuda bir kıstas belirlenmesi de söz konusu olmadığından, haklı sebebin var olup olmadığı, her bir davadaki özel koşullara göre mahkemece belirlenecektir. Bu belirleme yapılırken objektif koşullardan çok, değiştirme isteminde bulunanın mahkemeye sunacağı özel nedenlerin dikkate alınması gerekir. Bu özel, kişiye özgü nedenler; istemde bulunanın kişiliği, sosyal statüsü, aile ilişkileri ve mahkemeye yansıyan ruhsal durumu dikkate alınarak hakim tarafından değerlendirilmelidir.

İsim ( öz veya soy ) kişiliğin ayrılmaz bir öğesidir. Kişi bununla anılır ve tanımlanır. İsmin bu işlev niteliği onun sahibi olan kişi tarafından benimsenmesi ile anlam ifade eder. İsmini benimsemeyen, kişiliği ile özdeşleştiremeyen kişinin, ismini değiştirmek en doğal hakkıdır. Kişi genellikle belli bir soyadı ile doğar ve doğar doğmaz da ailesi tarafından konan bir isimle anılır. Bu kişi büyüyüp ergin oluncaya kadar öz veya soy ismini benimseyememiş onunla kendisini özdeşleştirememiş olmasına rağmen onu bu isimle veya soy ismiyle yaşamını sürdürmeye zorlamada hiç bir toplumsal yarar olamaz. Hal böyle olunca da, isim değiştirme istemlerini içeren davalarda davacının tercih ve arzusunun ön planda tutulması, onun öncelikle dikkate alınması gerekir.

Medeni Kanun’un öngördüğü "haklı sebep" bu kapsam içinde değerlendirildiğinde hakimin bu konudaki takdiri ileri sürülen sebebin ve yeni alınmak istenen isim veya soy isminin makul, toplum değerlerine ters düşmeyen ve özellikle başkalarına veya çevreye zarar vermeyen, incitmeyen nitelikler bulunduğunun saptanmasıyla sınırlı olmalıdır.
Önümüzdeki davada davacı, soy isminin değiştirilmesi konusunda iki nedene dayanmıştır. Bunlardan ilki, hiç görmediği, kendisi ile hiç ilgilenmeyen, kendisini baba diye tanıtmayan bir kişinin, ölmüş babasının, adını taşımaktan duyduğu sıkıntı; ikincisi de, dava tarihine kadar tanıdığı ve benimsediği bir soy ismiyle ( ismen soyadıyla ) çağırılmak için duyduğu istektir.

Kan bağının, duygu bağıyla tamamlanmadığı, onunla pekişip gelişmediği durumlarda tek başına bir sevgi-saygı ilişkisinin doğmasına yeterli olmadığı bilinen bir gerçektir. Davacının hiç tanımadığı, görmediği, baba diye bilmediği ve olanak bulunduğu halde kendisi ile ilgilenmediği, görmek istemediği ve kendisini sevmediği, umursamadığı kanaatini taşıdığı kişi ile kendisini duygusal açıdan baba-oğul ilişkisi içinde görmemesi nedeniyle, onun soy ismini taşımakta sıkıntı çekmesinin makul ve hayatın olağan akışı içerisinde anlayışla karşılanabilecek nedenleri olabilir.

Davacının doğduğu günden itibaren içinde büyüdüğü ailenin soy ismini benimsemesi ve bununla tanınmış olması nedeniyle bunu kendisine soy adı olarak seçmesinin bir sakıncası olmamak gerekir. Mahkemece bu konuda bir duraksama bulunduğu takdirde, bu gibi davaların kamu düzeniyle ilişkili olmaları nedeniyle hüküm veren hakimin re'sen tahkikat ve inceleme yapma yetkisi olduğu dikkate alınarak, gerekirse davacının almak isteği soy adı ile aynı soyadını taşıdığı anlaşılan şahıslar dinlenerek bu konuda bir sonuca ulaşılmalıdır.

Davacının, nüfus kütüğünde babası hanesine kayıtlı olduğu ve soyadının değişmesiyle nesebinde de değişiklik sözkonusu olmayacağı cihetle mahkemece, ileride miras bakımından karışıklık çıkabileceği konusunda ileri sürülen sakınca da varit değildir.

Yukarıda belirtilen nedenlerle, davanın kararda yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.’nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), peşin ödediği temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine oybirliğiyle karar verildi