Mesajı Okuyun
Old 19-03-2018, 18:31   #1
imsel

 
Varsayılan Manevi tazminat,istekten aza hükmetmek hukuki yarar yokluğuna engel midir?

Yargıtay 22.Hukuk Dairesi 2015/ 22-1530 Esas 2015/1530 Karar
"...Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının sağladığı imkanlardan yararlanarak dava açılabilecek; şayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir. Oysa kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği prensibi gereği, anılan maddeyle kısmi davaya ilişkin düzenleme yapıldığı düşünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmi dava açılabilecektir.

BU NOKTADA ŞU DA AÇIKLIĞA KAVUŞTURULMALIDIR Kİ, ŞARTLARI BULUNMADIĞI HALDE DAVA DİLEKÇESİNDE DAVANIN BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK AÇILDIĞI DURUMDA DAVACIYA HERHANGİ BİR SÜRE VERİLMEDEN HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN DAVANIN REDDİ YOLUNA GİDİLMELİDİR. ÇÜNKÜ, ALACAĞIN BELİRLENEBİLMESİ MÜMKÜN İKEN, BÖYLE BİR DAVANIN AÇILMASINA KANUN İZİN VERMEMİŞTİR. BÖYLE BİR DURUMDA, BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇMAKTA HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN DAVA REDDEDİLMELİ, EK BİR SÜRE VERİLMEMELİDİR. ZİRA, BURADA TALEP AÇIKTIR, BU SEBEPLE 6100 SAYILI KANUN'UN 119/1-Ğ MADDESİNİN UYGULANARAK SÜRE VERİLMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR; ASLINDA AÇILMAMASI GEREKTİĞİ HALDE BELİRSİZ ALACAK DAVASI AÇILMIŞ OLDUĞUNDAN, BU KONUDAKİ EKSİKLİK DE SÜRE VERİLEREK TAMAMLANAMAYACAĞINDAN, DAVA HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN REDDEDİLMELİDİR. BURADAKİ HUKUKİ YARAR, SONRADAN TAMAMLANACAK NİTELİKTE BİR HUKUKİ YARAR DEĞİLDİR. ÇÜNKÜ, DAVA AÇILDIĞINDA O SIRADA MEVCUT OLMAYAN HUKUKİ YARAR, BUNUN DA AÇIKÇA MAHKEMECE BİLİNDİĞİ BİR DURUMDA, TAMAMLANACAK BİR HUKUKİ YARAR DEĞİLDİR. AKSİNİN KABULÜ, ASLINDA AÇIK OLAN TALEP SONUCUNUN SÜRE VERİLEREK DAVACI TARAFINDAN DEĞİŞTİRİLMESİ VE BULUNMAYAN HUKUKİ YARARIN SAĞLANMASI İÇİN DAVACIYA EK İMKAN SAĞLANMASI ANLAMINA GELECEKTİR Kİ, BUNA USUL BAKIMINDAN İMKAN YOKTUR. BÖYLE BİR DURUM TARAFLAR ARASINDAKİ EŞİTLİK İLKESİNE DE AYKIRI OLACAKTIR (H. Pekcanıtez/O. Atalay/M. Özekes, Medeni Usul Hukuku, 14. Bası, Ankara 2013, s. 454). Bunun yanında, şayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmişse ve bunun alacağın bir bölümü olduğu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduğu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanunun 119/1-ğ maddesinin aradığı şekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiş olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliği açıkça anlaşılamıyorsa, talep muğlaksa, aynı Kanunun maddesi gereğince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduğunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. EĞER TALEP, DAVACI TARAFINDAN BELİRSİZ ALACAK DAVASI ŞEKLİNDE AÇIKLANMIŞ OLMAKLA BİRLİKTE, GERÇEKTE BELİRSİZ ALACAK DAVASI ŞARTLARINI TAŞIMIYORSA, O ZAMAN YUKARIDAKİ ŞEKİLDE HAREKET EDİLMELİ, HUKUKİ YARAR YOKLUĞUNDAN DAVA REDDEDİLMELİDİR. Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası şartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın şartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir (Dairemizin 31.12.2012 tarih 2012/30463 esas 2012/30091 karar sayılı kararı).
"6100 sayılı HMK.’nun belirsiz alacak davasının düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır. Başka bir deyişle,manevi tazminatın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değildir. Ancak hukuki nitelendirme hakime aittir. SOMUT OLAYA BAKTIĞIMIZDA, HER NE KADAR DAVACI TARAF MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİ BELİRSİZ ALACAK DAVASI OLARAK AÇMIŞ İSE DE DAVA DİLEKÇESİNDE HER BİR DAVACI İÇİN TALEP EDİLEN MANEVİ TAZMİNAT OLARAK BİR MİKTAR BELİRTİLMİŞ OLUP, DAVA EDİLEN BU MİKTARLAR YÖNÜNDEN DAVA; KISMİ DAVA OLARAK DEĞERLENDİRİLEREK NETİCELENDİRİLMESİ GEREKİRKEN, yazılı şekilde hatalı değerlendirme ile davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir." 17. Hukuk Dairesi 2014/20174 E. , 2017/4309 K.
1-Yukarıdaki kararlar birbirleriyle çelişkili midir?
2-Buna göre manevi tazminat davası 2 davalıya karşı ayrı ayrı 4 er bin lira toplam 8 bin lira müştereken tahsili konusunda tam da 107 deki ifadeler kullanılarak "alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin mümkün olduğu anada arttırılarak..." şeklinde açıldı.Biz hukuki yarar yokluğundan Yargıtay 22.Hukuk Dairesi 2015/ 22-1530 Esas 2015/1530 Kararında olduğu gibi davanın reddini istedik.Hakim toplam müştereken ve müteselsilen 2500 tl manevi tazminata hükmetti.Sizce karar doğru mudur?manevi tazminatın bölünemezliği ilkesine aykırılık yok mudur?burada takdir edilen miktarın istene miktardan az olması manevi tazminatın belirsiz alacak davası olarak açılmasına cevaz vermiş midir?İstinafa götürmeyi değer mi?saygılar.