Konu: Ölümler
Mesajı Okuyun
Old 28-11-2020, 07:06   #40
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

11.

HEDİYE

“Bilmiyorum ne diye, adımı koymuşlar Hediye!”

Yeni tanıştıklarına ismini söylerken mutlaka aynı espriyi yapardı çocukluk arkadaşım. Pratisyen doktordu. Zora gelemezdi, bu yüzden uzmanlık sınavına girmemişti bile. Ellili yaşlarına kadar Anadolu'nun çeşitli yerlerinde çalışmış, sonunda memleketimiz İzmir'e tayin olmuştu. O gelir gelmez, hiç olmazsa arada bir görüşmek için fırsat olur diye aile hekimimi değiştirmek için başvurmuştum. Formu doldururken “Buldun dev gibi doktoru, tabii bana gelirsin. Bu kiloyla iki doktor sayılırım ben.” demişti. Evet, şişmandı ama bunu kabul etmekten hiç çekinmezdi. Kendisiyle barışıktı. Her konuda olumlu, hayatın cilvelerini espriyle karşılayabilen bir insandı. Örneğin, hiç evlenmemiş olmasını “Aradığım erkeği bulamadım. Kesinlikle korkusundan benden saklanıyor olmalı.” diye açıklar, ağız dolusu kahkaha atardı.

Konak'daki Kız Lisesi'nde aynı sınıfta okumuştuk. O, İstanbul'a gidip tıp okumuş, bense evlenip iki çocuk doğurmuştum. Yıllar boyu telefonla, sonra çağın icadı internet üzerinden görüşmüş, bağımızı hiç koparmamıştık. Her fırsatta gelmişti İzmir'e; çocukluk günlerimizdeki gibi Kordon'da yürümüş, bazen kadehleri tokuşturmuş, bazen de Kızlarağası Hanı'nda kahvelerimizi yudumlamıştık. Ve hiç susmamış, herşeyimizi ama herşeyimizi birbirimize anlatmıştık. Hem iyi bir dinleyici, hem de tam bir filozoftu Hediye. Hangi zorlukla karşılaşırsam karşılaşayım, farklı bir bakış açısı sunar, sihirli bir şekilde rahatlamamı sağlardı.

Boşanma dönemimde tam da böyle olmuştu. Ben anlattıkça dinlemiş, ne yapacağımı bilmez halde debelenmeme birkaç cümle ile son vermiş, gülümsememi sağlamıştı: “Güzelim, geçenlerde Migros'a gidip hayatın kullanma kılavuzunu sordum; yoktu. Demem o ki, yaşamı bir uçurum olarak kabul edersen, düşerken kaşın gözün yarılır, sonunu bile göremezsin. Oysa hayat bir orman. Sağa gitsen dere, sola gitsen göl, her yönde bir güzellik bekliyor seni. İstersen olduğun yerde dur, kafanı kaldır, ağaçların arasından görünen bulutlara bak. Yeter ki gözlerini kapatma. Hadi bırak zırlamayı da, gidip balık yiyelim.”

Son yemeğimizdi o, bilmiyorduk. Zorlu günlerden sonra dinlenmeyi hakettiğimi düşünüp çocuklarla bir haftalığına tatile gitmiştim. Dönüş yolunda öğrendim depremi. Telefonlar çalışmıyor, yol bitmek bilmiyordu. Otobüsteki televizyonda haberler, kentin çeşitli yerlerinde yıkılmış binaların görüntüleri vardı. Saatler sürdü İzmir'e varmak. Hemen Hediye'nin evine gittik, bina sağlamdı ama kapıyı açan yoktu. İletişim normala dönmüştü fakat O'nun telefonu hep kapalı görünüyor, ortak arkadaşlarımız da nerede ve nasıl olduğunu bilmiyordu. Üçüncü güne kadar bir haber alamadım.

Neredeyse bizimle yaşıtmış İlyas Bey Apartmanı. Alttaki dükkanları birleştirip, market yapmışlar. Söylentiye göre, tadilat sırasında ortadaki 2 kolonu kesmişler. Depreme alışveriş yaparken yakalanmış Hediye. Tam 28 saat sonra bulmuşlar. Yıkılan çelik raflar arasındaki boşluk başını korumuş ama belden aşağısı betonların altında kalmış. Yanıbaşına düşen meyva sularını içmiş zavallı dostum, kırılmış kavanozlardan zeytin yemiş. AFAD görevlisi kendisini bulduğunda “İyi misiniz?” sorusuna “İyiyim de, böyle boğazımdan geçmiyor bunlar, bari bir çay olsaydı.” deyip gülümsemiş. Hastaneye kaldırmışlar ama kan kaybına dayanamamış bedeni...

Kimsesi yoktu, cenaze ile ben ilgilendim. Kurtarma ekibinden günler sonra öğrendim yaşananları. Aklımda anılarımız, sık sık ağlama krizleri ile kesilen yürüyüşler yaptım O'nunla dolaştığımız yerlerde. Belki çocukça ama mezar taşına şöyle yazdırdım:

“Dostlarına armağan ol diye, adını koymuşlar Hediye.”


(2020)