Mesajı Okuyun
Old 08-02-2009, 23:54   #14
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

Somut olayı hatırlamak gerekirse, muhafaza ve satış işlemini yapan icra dairesi “derece kararını ben yaparsam, size para vermem. Çünkü alacaklılar farklı”, diğer icra dairesi ise “ben derece kararını yapacağım diyerek para istemem” diyordu. Bu noktadan sonra, olayın nasıl geliştiğini bilmiyoruz. Soru sahibi, belki gelişim konusunda katkıda bulunmak ister. Belki de, olay sayın arbitrator'un belirttiği gibi sıra cetveline şikayet tarzında gelişmiştir. Ancak, yine de sıra cetveline şikayet yerine, itiraz davası olması gerektiğine ilişkin görüşümü biraz daha açıklayayım.

Cevabımda, hacizler arasında sıra ve öncelik ilişkisi olmadığını belirterek, olaya uygulanabileceğini düşündüğüm emsal kararı eklemiştim.

Soruya bakılırsa, icra dairesi zaten son derece doğru biçimde problemi görmüş ve çözüm yolunu da açmıştı, en önemlisi sıra cetveli yapılmasını kabul etmişti, tersi de olabilirdi. O takdirde, sayın İcra39 un belirttiği gibi sıra cetvelinin düzenlenebilmesi için memur muamelesini şikayet etmek gerekecekti. ( İİK m.16-22 )

O noktadan itibaren, icra dairesinin sıra cetvelini yaptığını ve önceden belirttiği gibi diğer haciz sahibine pay ayırmadığını varsayalım. ( Kaldı ki, pay ayırsa zaten açık bir çelişki oluşturacaktı. ) Bu durumda, icra müdürünün işleminde takip hukuku hükümlerine aykırı olan nedir ? Çözümü gereken problem, icra dairesinin herhangi bir işleminden değil, borçlu temsilcisinin ya da borçlunun hatalı davranışından kaynaklanmaktadır. Alacaklılardan en az birisinin takibine karşı, istihkak iddiasında bulunulması gerekirken, bulunulmamış olması nedeniyle icra dairesinin bir kusuru olmaması gerekir.

Olayda kendisine pay ayrılmayan alacaklı, pay ayrılan alacaklı ve alacağa itiraz edecektir. Çünkü pay ayrılan alacaklı ve alacağının, satılan mahçuzun maliki borçludan olmayıp, bir başka borçludan olduğu iddiasındadır. Yasal tanımla, “esasa taalluk eden” bu iddia, sıra cetveline şikayetin değil, itiraz davasının konusunu oluşturması gerekir.

Dikkat edilecek olursa, somut olay açısından uygulanabileceğini belirttiğiniz kararda dahi olay bu doğrultuda çözümlenmiştir. Karar metninde belirtildiği gibi dava “şikayet” olmayıp, “sıra cetveline itiraz davasıdır.”

Kaldı ki, şikayeti dava olarak nitelemek doğru da olmayacaktır. Zira, şikayet teknik olarak bir dava değildir.

Öte yandan, 1996 yılında İcra Tetkik Merciileri henüz İcra Mahkemesi olmamıştı. Bu itibarla, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi'nin Tetkik Mercii'nin bakacağı şikayeti, mahkemenin bakacağı sıra cetveline itiraz davası olarak nitelendirmeyeceği de dikkate alınmalıdır.

Son olarak, itiraz yolu “şikayet” olmayıp, “sıra cetveline itiraz davası” olunca, ispat yükü davalıdadır.

Saygılarımla.

Not : ekli kararda "şikayet" ve "sıra cetveline itiraz davası" konuları birlikte değerlendirilmektedir.

T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi

Esas: 2008/1385
Karar: 2008/3452
Karar Tarihi: 04.04.2008

ÖZET: Somut olayda şikâyet eden, şikayet edilenlerin hem sırasına, hem de borcun sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiği iddiası ile alacağının esasına itiraz ettiğinden, genel mahkemenin görevli olduğu dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekir.

(2004 S. K. m. 142) (1086 S. K. m. 7, 27)

Dava: Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Karar: Şikayet eden vekili, 3. sırada olan müvekkili ile 2. sırada alacaklı olan davalının takiplerinin aynı gün kesinleşmesi nedeniyle alacağın garamaten paylaştırılması gerektiğini, borçlunun gayrimenkulün satış tarihinden önce ölmesi nedeniyle borcun sigorta şirketi tarafından karşılanmasının zorunluluk olduğunu, banka alacağının karz ipoteği olmasına rağmen bu bedelin dışına çıkıldığını, bankanın yaptığı takibin kesinleşmediğini belirterek sıra cetvelinin iptalini istemiştir.

Mahkemece, sıra cetvelinin doğru olduğu belirtilerek şikayetin reddine karar verilmiştir.

Şikayet eden vekili kararı temyiz etmiştir.

İcra ve iflas Kanunu'nun 142. maddesinin 1. fıkrasına göre, <Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel mündericatına itiraz edebilir.> Bu hükümle, sıra cetvelinde yer alan bir alacaklının diğer alacaklıların alacağının esas ve miktarına itiraz etmeleri düzenlenmiştir. Aynı maddenin 3'üncü fıkrasında ise, alacağın esas ve miktarına ilişkin olmayıp, sadece sıraya dair itirazlarda şikâyet yoluyla icra mahkemesine başvurulacağı belirtilmektedir.

Somut olayda şikâyet eden, şikâyet edilenlerin hem sırasına, hem de borcun sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiği iddiası ile alacağının esasına itiraz ettiğinden, genel mahkemenin görevli olduğu dikkate alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 04.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)