Mesajı Okuyun
Old 12-02-2012, 02:24   #29
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şenol Saltık
Sayın Ergin, konuyu detaylışekilde araştırmış bu anlamda verdiği bilgiler çok değerli. Özellikle AvukatlıkKanunu’nun 166/3. Madde gerekçesinin açıklanması ve konuya ilişkin Sayın HakimMurat Aydın'ın vekalet ücreti isimli kitabından yapılan alıntı düşüncelerimi vegörüşlerimi açıkça teyid ediyor.

Esasında konu gayet açık ve netolduğundan, bu veriler olmasa bile, "Aklın yolu birdir" düşüncesindenhareketle olayın çözümü gayet açıktır. Fakat Sayın Meslektaşlar, belki detartışmanın galibi olmak adına, konuyla direkt ilgisi olmayan açıklamalaryaparak meselenin özünü kaçırmaktadırlar. Ama konu avukatlık meslek ilkeleri vemeslektaşların haklarının korunması olduğunda, daha hassas davranıp sağduyuluyaklaşmamız gerektiğini düşünüyorum.

Gelelim meselenin özüne ;

1- Avukatlık Kanunu'nun 166/3.maddesinin gerekçesinde ; "Bildiriyi alan avukat hakikaten ücretivekalet alacağı varsa ihtiyati haciz veya tedbir yoluyla müvekkilin alacağınatedbir vaz'ettirece kalacağını tahsil imkanına kavuşacaktır. Alacağı yok ise,herhangi bir muameleye tevessül etmesi söz konusu olmayacaktır." hükmünüiçermektedir.

Söz konusu düzenleme, SayınAladağ'ın baştan beri ileri sürdüğü tüm iddiaları tamamen çürütmektedir. Çünkü,kendisi, konuyla ilgili zaten bir icra takibi bulunduğunu bu sebeple, asıl haksahibi avukatın yeni bir hukuki girişimde bulunamayacağını belirtmekteydi.Oysa, yasal düzenlemenin gerekçesi tam aksini söylemektedir. Hak sahibiavukatın alacağını elde etmek için, ihtiyati haciz veya tedbir koyabileceğiniaçıkça öngörmektedir. Kanunun gerekçesi de çoğu zaman uygulanmaya yön verdiğinegöre, meselenin bu yönünün kapandığını düşünüyorum.

Ayrıca Sayın Hakim Murat Aydın,kitabında "borçlu vekilinin bu tebligatın önceki vekile yapılıpyapılmadığını sorması meslek dayanışması açısından da gerekli ve zorunlu olarakdüşünülmelidir"şeklinde görüş belirtmiştir.

Sayın Hakim Murat Aydın'ındüşüncesi, hukuk mantığına uyan son derece akılcı bir görüştür. Neticede, mesleğimizidüzenleyen temel yasa niteliğindeki Avukatlık Kanununa harfiyen riayet etmekdoğal bir meslek ilkesidir. Meslektaşımız bu konuda meslek ilkelerinde birhüküm bulunmadığını iddia etmektedir. Avukatlık Meslek İlkelerinde; “AvukatlıkKanunu'na riayet etmemek meslek ilkelerine aykırıdır”şeklindeki bir düzenlemeyesizce gerek varmıdır? Bu eşyanın tabiatına aykırı değil midir. Aslında, bizhukukçular bunu çok iyi biliriz. Fakat tartışmanın heyecanı nedeniyle bazıgerçekleri gözden kaçırıyoruz.

Burada borçlu vekiline yüklenensorumluluk herhangi bir yükümlülük değildir. Tabi olduğu meslek grubu vevaroluşunu düzenleyen Kanunun emredici bir hükmüne riayet sorumluluğudur.Borçlu vekilinin de bir avukat olduğunu ve meslektaşının haklarını korumakla yükümlüolduğunu unutmayalım. Ayırca, burada kendisine yüklenen sorumluluk, borçluvekili olması hasebiyle değildir, bu edim, bir"AVUKAT" olmasınedeniyle kendisine yüklenmektedir.

Bu olayda borçlu vekili, karşıtaraftaki meslektaşının haklarının çiğnenmesine tanıklık etmektedir. Budurumda, sessiz kalması hem hukuki hem de ahlaki değildir. Ahlaki olmayan vehukuka uymayan bir olgu nasıl olur da meslek ilkelerine uygun olur!

İcra dairesi ve vekalet ücretinitakibe koyan ikinci avukat, bu yasal düzenleme gereği yapılacak bildirimiyerine getirmemişse, borçlu vekili meslektaşımız bu hatırlatmayı yapmalıdır.Kanunen ve ahlaken olması gereken budur.

Konu, mesleki dayanışma,meslektaşların hakları ve etik kurallar olduğunda, duracağımız yeri çok iyiseçmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Avukatın Onur ve Vakarı mesleketiğinde gizlidir.

Madde gerekçesini bir daha okuyun: Gerekçe, benim yazdıklarımı doğruluyor; ilamda adı yazılı avukata borçlu aleyhine yeni bir takip yapma olanağı vermiyor, kendi müvekkili aleyhine işlem yapma olanağı sağlıyor. Aynı ilamla aynı borçlu aleyhine iki ayrı takip yapılamaz zaten.

Bu arada, sorularıma yanıt vermediğinize göre benim açımdan tartışma bitmiştir.