Mesajı Okuyun
Old 16-11-2007, 10:09   #38
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan mntopcu
Sayın Ö.Erol Yavuz
Tümüyle hesap sahibinin kontrolünde ve tasarrufunda olan bir mevduat nasıl sahibinin zilyetliğinde sayılmaz? Adı üstünde "tevdi edilmiş-emanet edilmiş" bir para sözkonusudur, banka emaneten ve müşterisi namına paraya zilyettir. Evet para üçüncü şahıs elindedir, ancak borçlunun zilyetliği devam etmektedir. Banka gerçekte "emanet" olan para üzerinde üstün bir hak iddia etmiştir. Bu durumda istihkak prosedürünün uygulanması son derece normaldir. Kanaatimce bu konuda yanlış düşünüyorsunuz.

Bizim olayımızda tam da mahkeme bu hususa dikkat çekti ve kanuna karşı açık bir hilenin önüne geçti. Zira taşınır bir malın rehnedilebilmesi ancak zilyetliğin rehin alana geçirilmesi ile mümkündür. Kıyasen para ve kıymetli evrak da aynı hükme tabidir. Eğer hesap üzerinde müşterinin kullanım hakkı kısıtlanmış olsa mesela müşteri bu hesaptan para çekemese belki şartın gerçekleştiği kabul edilebilir. Fakat müşteri banka hesabını hiçbir kısıtlama ve takyit olmadan kullanmakta. Önceki mesajımda bahsettiğim üzere hesaptan defalarca çek keşide etmiş, EFT yapmış ve hatta motorlu taşıtlar vergisi ödemiş. Müşteri bu hesabı istediği zaman istediği gibi kullanacak, biz devreye girince banka "dur bakalım hesap bana rehinli" diyecek? Bu durum bankanın müşterisini koruma amacıyla başvurduğu açık bir hiledir. Mahkeme bu hileyi görmüş ve cevaz vermemiştir.

Özetle bankanın rehin iddiası aslında bir istihkak iddiasıdır. Çünkü geçerli bir rehnin şartları oluşmadığı halde para üzerinde öncelikli ve üstün bir hak iddia edilmektedir. Olayımızda mahkeme bu hususu iki kere (birincisi bizim icra dosyasına yaptığımız itiraz, ikincisi bankanın açtığı dava) incelemiş ve her ikisinde de bankayı haksız bulmuştur. Uygulamanın İİK.96-97 çerçevesinde yapılması bence doğrudur.

Sayın Topçu'nun tarafı olduğu davada verilen karar mahiyeti itibariyle 21. Hukuk Dairesi'nce incelenmiş ve bankanın bu iddiasının "istihkak davası prosedürü" içerisinde çözümlenmesi gerektiğine işaret edilmiştir.

Oysa ki, bankaların bu "rehin iddiası", 12.Hukuk Dairesi'nin yerleşmiş görüşüne göre "haciz ihbarnamesine itiraz" niteliğindedir ve ancak 89/4'e göre bu itiraza karşı dava açılabilir.

Gerçi Sayın Topçu'nun olayına ait bir önemli nokta da, bankaya gönderilmiş olan yazının 89-1 haciz ihbarnamesi değil, haciz müzekkeresi olmasıdır. Haciz müzekkerelerine karşı bankanın itirazının ne şekilde çözümleneceği ayrıca tartışılmayı hak etmektedir.

saygılarımla...