Mesajı Okuyun
Old 05-03-2008, 13:49   #2
Av.Nilay TOPRAK

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 1999/620
Karar: 1999/3137
Karar Tarihi: 22.04.1999
ÖZET: İlk davada davacının üyeliğin tespiti yönünde bir isteminin bulunmaması, kararda davacının üye olmadığı konusunda bir hüküm bulunmamasına göre ortada bu dava için kesin hüküm taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar vermek gerekir.
(1086 S. K. m. 74) (1163 S. K. m. 16)
Dava: Taraflar aras
ındaki davanın İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 04.11.1998 tarih ve 1998/607-1998/1887 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyası için Tetkik Hakimi A. O. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili; müvekkilin davalı kooperatife 1989 yılından beri üye olduğunu, 1991 yılında ihraç edilmesine karar verilip 09.09.1991 tarihinde ihraç kararının tebliğ edildiğini ancak, karar rağmen müvekkilden aidat tahsil edilip genel kurullara çağrılmak suretiyle üyeliğe zımnen kabul edildiğini, üyeliğin başlangıcı aşamasında müvekkile tahsis edilen konutun bilahare dava dışı Ş. Ç.'e tahsis edildiğini, konutun kesinleştiğini, mahkeme kararında dahi müvekkilin kooperatif üyeliğine zımnen kabul edildiğinin belirtildiğini, kesinleşen karar uyarınca davalı kooperatife yapılan başvuru üzerine kooperatifçe müvekkilin 09.09.1991 tarihinde ihraç edildiği ve kooperatif üyesi olmadığının söylendiğini ileri sürerek; müvekkilin davalı kooperatif üyesi olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece; İstanbul 8. Ticaret Mahkemesi'nin 1995/667 Esas sayılı kesinleşen dava dosyasının konusunun kooperatif üyeliğinin tespiti ile tahsisi edilen konutun tescili istemine ilişkin olup, reddedilerek kesinleştiği ve derdest dva için kesin hüküm oluşturduğu, üyeliğin zımnen kabul edildiği iddiasının da ihraç kararı kesinleşinceye kadar davacının üyelik yükümlülük ve haklarının devam edeceği hakkındaki Kooperatifler Yasası 16/son maddesi uyarınca geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava; davacının, davalı kooperatife üye olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece; davacının kooperatif üyesi olmadığı daha önce açılan başka bir davadan karar bağlanıp kesinleştiği gerekçesiyle kesin hüküm nedeniyle dava reddedilmiştir.

Davacı tarafından İstanbul 8. Ticaret Mahkemesinde açılan ve reddedilip kesinleşen 1995/667 Esas 1996/373 sayılı dava dosyası incelendiğinde; davacının; kooperatife ilk üye olduğu zaman kendisine tahsis edilen konutun, bilahare davalı kooperatifçe diğer davalı Şerafettin'e tahsis ve teslim edildiği ileri sürülerek, tahsis kararının iptali istenmiştir. Davalı kooperatif açıkça davacının üyeliğini inkar etmemiş, mahkeme kararına uyacaklarını bildirmiştir. Mahkemece; gerek davacının gerekse davalı Ş.'in kooperatif üyesi olduğu, ancak, konutun davalı Ş.'e tahsisinde önceliği bulunduğu gerekçesiyle dva reddilerek kesinleşmiştir.

Yukarıda özet olarak açıklandığı üzere, kesinleşen davada davacının kooperatif üyesi olduğunun tespiti yönünde bir talebi olmadığı davalılarında, davacının kooperatif üysei olmadığı konusunda açık bir savunmalarıda yoktur. Kaldı ki; mahkeme kararında gerek davacının, gerekse davalı Ş.'in kooperatif üyesi olduğu belirtilmiş ancak davalı Ş.'e yapılan tahsisin haklı olduğu belirtilmiştir. Durumun aksi düşünülse dahi, davacının ilk davadan kooperatif üyesi olduğunun tespiti istemi bulunmamasına rağmen, bu konunun mahkemece irdelenip bir karar verilmesi de açıkça HUMK.'nun 74. maddesinde belirtilen hakimin tarafların talepleri ile bağlı kalacağı ilkesine aykırılık oluşur. O halde; ilk davada davacının üyeliğin tespiti yönünde bir isteminin bulunmaması, kararda davacının üye olmadığı konusunda bir hüküm bulunmamasına göre ortada bu dava için kesin hüküm taraf delilleri toplanıp sonucuna göre karar vermek gerekir iken, yazılı gerekçeyle kesin hüküm nedeniyle davanın reddi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.04.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************