Mesajı Okuyun
Old 26-12-2017, 10:37   #3
Av.MustafaCOŞKUN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
Kesinleşen kadastro tespitlerine karşı Kadastro K.m.12/3'deki 10 yıılık hak düsürücü içinde Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açılabilir. Husumet Hazine ile birlikte mera köyde ise Köy Tüzel kişiliğine, Belediye sınırları içinde ise Belediye Başkanlığına yöneltilir.

Meralar devletin hüküm ve tasarrufundaki yerlerdendir. Zilyetlikle kazanılmsı ve özel mülkiyete konu teşkil etmesi mümkün değildir. Ancak taşınmaz mera niteliğinde değilse ve zilyetlikle kazanılabilecek tarım arazilerinden ise Kadastro K.madde 14,TMK.713/1 maddelerindeki şartların oluşması halinde zilyedi adına tescil edilebilir.

Bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi için ya "mera tahsis kaydı"nın bulunması ya da eskiden beri mera olarak hayvanların otlatılıp otundan yararlanılması maksadı ile kulllanıldığının belirlenmesi gerekir. (Açılacak davada bunun aksinin ispatı gerekir.) Bunun için öncelikle mahkeme yerel bilirkişi,teknik bilirkişi ,tanık dinler. Taşınmazın toprak yapısını incelettirir.Mera tahsis kaydı ve haritasının olup olmadığını araştırır. Civar parsel ve dayanak kayıtları getirtilerek uygulanır. Kayıtlarda sınırın mera olarak gösterilip gösterilmediği araştırılır. Mera değilse kazandırıcı zaman aşımı koşullarının davacı lehine gerçekleşip gerçekleşmediği vs.üzerinde durulur.Aşağıdaki kararda yazılı olduğu gibi işlem yapılır.

T.C.
Yargıtay
17. Hukuk Dairesi
E: 2003/1903 K: 2003/1324
K.T.: 27.02.2003


Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası üzerine yapılan yargılama sonunda: Davanın reddine ilişkin verilen hüküm davacı Hazine tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı tapu kaydına ve kadastro öncesi sebebe dayanarak genel kadastro sonucu davalılar adına oluşan tapu kaydının iptal ve tescili isteği ile dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, hazine tapusunun oluşturulduğu tarihe kadar taşınmaz üzerinde davalı taraf yararına 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 46/1 maddesindeki koşulların gerçekleştiği görüşüyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Davacı hazinenin dayanağını teşkil eden ve 4753 ve 5618 sayılı yasa hükümlerince oluşturulan kaydın taşınmaza uygunluğu uygulamayla saptandığı gibi, bu yön mahkemenin de kabulündedir. İddia, savunma ve aşamalardaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre uyuşmazlık, davada 3402 Sayılı Kadastro Yasasının 46/1 maddesinde öngürülen taşınmaz edinme koşullarının davalılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediği yönündedir. Tapunun dayanağı belirtmelik tutanağında taşınmazın hali ve mer’a ya elatmak suretiyle elde edildiğine yer verilmesine karşın bu yönde yöntemine uygun bir mer’a araştırması yapılmamıştır. Her nekadar yerel bilirkişi taşınmazda davalıların ve babasının hazine tapusunun oluşturulduğu güne kadar 20 yılı aşan zilyetliğine değinmiş ise de, davalı tanıklarınca davalıların ve babasının zilyetliğinin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi konusunda kesin ve inandırıcı bir bilgi verilmemiştir. Yine belirtmelik bilirkişilerinin sağ olup olmadıkları araştırılmamış, usule aykırı olarak taşınmazın başında dinlenmesi gereken tanık Ahmet de duruşmada dinlenilmiştir.

Eksik inceleme ile hüküm verilemez. O halde, öncelikle taşınmazın bulunduğu yöre ile ilgili olarak mer’a tahsis kaydı yada kararı olup olmadığı merciinden sorulup, olduğunda tutanak ve haritaları getirtilmeli, belirtmelik tutanağındaki açıklama karşısında taraflardan komşu köylerden yaşlı tanık göstermeleri istenmeli, aynı yöntemle bir yerel bilirkişi temini yoluna gidilmeli, belirtmelik bilirkişilerinin sağ olup olmadıkları araştırılmalı, daha sonra önceki keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklarla tutanak bilirkişileri ve hayatta bulunmaları halinde belirtmelik bilirkişileri ve taraflarca gösterilecek tanıklar eşliğinde yerinde yeniden keşif yapılarak taşınmazın öncesinin kadim ve geleneksel şekilde kullanılan mer’a olup olmadığı, değilse kimden kaldığı davalılar ve babasının zilyetliklerinin başlangıç tarihi, süresi ve sürdürülüş biçimi, olaylara dayalı olarak bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı sorulup saptanmalı, olduğunda mer’a haritası yada kaydı yerine uygulanmalı, taşınmazın öncesinin mer’a olduğunun belirlenmesi durumunda kamu orta malı niteliğindeki bu tür yerlerin zilyetlikle kazanılma olanağı bulunmadığı düşünülmeli, komşu parsellere ilişkin olarak verilip kesinleşen kararlar bulunup bulunmadığı araştırılarak olduğunda getirtilip davaya etkisi üzerinde durulmalı, fen bilirkişisine önceden olduğu gibi raporlu kroki düzenlettirilmeli, ondan sonra toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Davacı Hazinenin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA 27.02.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Yücel Bey kıymetli bilgileriniz için teşekkürü borç bilirim.
Yalnız kafama takılan bir kaç husus var.

1. Öncelikle mera vasfının iptali için dava açıp, sonrasında sonuca göre ek bir dava ile tapu iptal ve tescili istemek mümkün müdür ? Zira mera vasfının iptali talebiyle birlikte tapu iptal ve tescili istemem durumunda çok daha yüksek karşı vekalet riski var diye düşünüyorum; ama yanılıyor muyum bilmiyorum.

2.Mera vasfının iptali ve tapu iptal ve tescili birlikte isteme zorunluluğunun olduğunu farz edersek arsanın bir kısmının dava konusu yapılması mümkün müdür ?.

Her iki sorumda da karşı vekalete mahkum olma riskini nasıl azaltabileceğime ilişkin bir yol, yöntem aramaktayım. Saygılarımla.