Mesajı Okuyun
Old 01-04-2009, 12:58   #3
Adli Tip

 
Varsayılan

Sayın saglama,


Yetkili Mahkeme İş Mahkemesidir. Ayrıca tespit davası yerine alacak davası açmanız gerektiğini sanıyorum.

Bu arada aramıza ve mesleğimize hoş geldiniz. Başarılar dilerim.

Saygılarımla,

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/1311
K. 2006/9047
T. 15.6.2006
1479/m.Ek.20
ÖZET : Davacının aylıklarından davalı kurumca belli dönemler yönünden SGD kesintisi yapıldığı anlaşılmakta olup uyuşmazlık, anılan kesinti işleminin yerinde olup olmadığının tespiti ile kesinti tutarlarının istirdadı istemine ilişkindir.

Kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma olgusu 01.10.1999-02.08.2003 ve 28.01.2004-11.03.2004 dönemleri yönünden 4447 ve 5073; 02.08.2003-28.01.2004 dönemi yönünden ise 4956 Sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırılmalı, davacının kayıtlı olduğu meslek kuruluşuna aidat ödeyip ödemediği ve toplantılarına katılıp katılmadığı belirlenmeli, maddi olgunun saptanması için Cumhuriyet Savcılığı araştırması yapılarak tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulmalı ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

DAVA : Davacı, 01.01.2001-11.03.2004 tarihleri arasında emekli aylıklarından kesilen Sosyal Güvenlik Destek Primi kesinti tutarının tarafına iade edilmesine ve gecikme zammı bedeli olan 982.000.000 lira borcun iptaline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Tolga Özmen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : 01.07.1997 tarihinden itibaren kendisine yaşlılık aylığı bağlanan, Vergi Dairesindeki kaydı 31.12.2000, Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Odasındaki kaydı ile Esnaf ve Sanatkarlar Sicil Memurluğu'ndaki kaydı 11.03.2004 tarihinde sona eren davacının aylıklarından davalı Kurumca 01.10.1999 -11.03.2004 dönemi yönünden sosyal güvenlik destek primi kesintisi yapıldığı, anlaşılmakta olup, uyuşmazlık, anılan kesinti işleminin yerinde olup olmadığının tespiti ile, kesinti tutarlarının istirdadı istemine ilişkindir.

Bu yönde davanın yasal dayanağı olan ve 1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunun 38. maddesiyle eklenen ek 20. maddenin birinci fıkrası. "Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlananlardan, 24. maddenin ( 1 ) numaralı bendinde belirtilen çalışmalarına devam edenlerin veya daha sonra çalışmaya başlayanların, sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklarından aylığın bağlandığı veya tekrar çalışmaya başlanıldığı tarihi takip eden ay başından itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil %10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir." hükmünü içermekte olup, bu düzenleme 08.09.1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anılan fıkra daha sonra, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanunun 44, maddesiyle değiştirilerek "Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlananlardan, ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefiyeti devam edenlerden, sosyal yardım zammı dahil tahakkuk eden aylıklarından aylığın bağlandığı veya tekrar çalışmaya başlanıldığı tarihi takip eden ay başından itibaren, çalışmalarının sona erdiği ay dahil %10 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir." Hükmü getirilmiştir. Anlaşılacağı gibi ilk düzenlemede prim kesintisi 24. maddede sigortalı olarak sayılanların tümü için söz konusu iken, yapılan değişiklik ile bu uygulama, anılanlardan yalnızca ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlülüğü devam edenler yönünden kabul edilmiştir. Söz konusu hüküm son olarak, 28.01.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5073 sayılı Kanunun 15. maddesiyle bir kez daha değiştirilmiş ve 4447 sayılı Kanunla getirilen düzenleme yeniden benimsenmiştir.

Öte taraftan 1479 sayılı Kanunun 22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanunun 6. maddesiyle değişik 24. maddenin ( 1 ) numaralı bendinin ( a ) fıkrasında; diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; esnaf ve sanatkarlar, tüccar, sanayici ve borsa ajan ve acenteleri, mimar ve mühendisler, sigorta prodüktörleri ve eksperleri, eczacılar, tabipler, veterinerler, gümrük komisyoncuları gibi ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya götürü usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar, esnaf ve sanatkar siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar sigortalı olarak sayılmış, anılan fıkra, 04.10.2000 tarihinde yürürlüğe giren ve Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilerek 08.08.2001 tarihinde yürürlükten kalkan 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiştirilerek esnaf ve sanatkarlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar ite, gelir vergisinden muaf olanlardan esnaf ve sanatkar siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanların sigortalı kabul edilecekleri hükme bağlanmış, daha sonra bu hüküm de 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 Sayılı Kanunun 14, maddesiyle bir kez daha değiştirilerek esnaf ve sanatkarlar ile diğer bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı dolayısıyla gerçek veya basit usulde gelir vergisi yükümlüsü olanlar ile gelir vergisinden muaf olanlardan esnaf ve sanatkar sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar kapsam altına alınmıştır.

Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hüküm vermeye elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, kendi adına ve hesabına bağımslZ çalışma olgusu 01.10.1999 - 02.08.2003 ve 28.01.2004 11.03.2004 dönemleri yönünden 4447 ve 5073. 02.08.2003 -28.01.2004 dönemi yönünden ise 4956 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırılmalı, davacının kayıtlı olduğu meslek kuruluşuna aidat ödeyip ödemediği ve toplantılarına katılıp katılmadığı belirlenmeli, maddi olgunun saptanması için Cumhuriyet Savcılığı araştırması yapılarak tanıkların bilgi ve görgüsüne başvurulmalı ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulü yönünde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 15.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Karar KAZANCI2dan alınmıştır.