Mesajı Okuyun
Old 17-07-2013, 09:32   #2
Av. Reyhan Şahin

 
Varsayılan idare mahkemesi kararlarının kesinleşmesi

sorununuzu çözmeye yardımcı olabilir

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011/12-322
Karar: 2011/464
Karar Tarihi: 06.07.2011
ŞİKAYET DAVASI - İCRA TAKİBİNİN ŞİKAYET YOLU İLE İPTALİ İSTEMİ - İDARİ YARGIDA AÇILMIŞ OLAN YARGI DAVASI SONUCU LEHİNE HÜKMEDİLEN VE EDA HÜKMÜNÜ İÇEREN İLAMIN İCRA TAKİBİNE KONULABİLMESİ İÇİN KESİNLEŞMESİNİN GEREKMEMESİ
ÖZET: Dava, ilamlı icrada icra emri ile icra takibinin şikayet yolu ile iptali istemine ilişkindir. Gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklarla ilgili ilamlar ile aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtildiğine göre, eldeki şikayet başvurusuna konu icra takibine dayanak yapılan ve tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile ferilerine ilişkin bir miktar para alacağını konu alan ilamın, kanunda sınırlı olarak düzenlenen ve kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtilen ilamlar arasında sayılmadığı belirgindir. O halde, karşı taraf/alacaklının, şikayetçi/borçlu kurum aleyhine, idari yargıda açmış olduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ve eda hükmünü içeren ilamın icra takibine konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmediği gibi, somut olayda uygulanması olanağı bulunmayan otuz günlük sürenin dolmasını beklemeksizin, genel hükümler uyarınca ilamın icraya konulması usul ve yasaya aykırı değildir.
(2004 S. K. m. 16) (2577 S. K. m. 28) (1086 S. K. m. 443)
Dava: Şikayet kanun yoluna başvuru nedeniyle yapılan yargılama sonunda; Malatya 2.İcra Hukuk Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 12.11.2008 gün ve 2008/310 E., 2008/636 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.06.2009 gün 2009/3818 E., 11954 K. sayılı ilamı ile;
(…Alacaklının, borçlu aleyhine idari yargıda açmış bulunduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen alacağı icra takibine koyduğu anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İYUK 28/2. maddesi tam yargı davaları hakkındaki konularda belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler dairesinde infaz ve icra olmayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bir başka anlatımla, idari yargının edaya ilişkin ilamları icra dairesinde ilamlı takibe konu edilebilir.
Kesinleşmeden takibe konulamayacaklar aynı Kanun’un 28/1. maddesine göre idare aleyhine açılan ve haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar olup, somut olaya uygulama olanağı bulunmamaktadır.
Bu nedenle ilamda hüküm altına alınan tazminat, vekalet ücreti ve yargılama gideri alacakları yönünden yukarıda belirtilen aynı maddenin 6.fıkrası uyarınca alacaklının takip yapmasında yasaya aykırılık yoktur. O halde, mahkemece anılan alacak kalemleri yönünden şikayetin reddi yerine somut olaya uygun düşmeyen 30 günlük sürenin beklenmeden takip yapıldığından bahisle takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Karar: Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstek, ilamlı icrada icra emri ile icra takibinin şikayet yolu ile iptali istemine ilişkindir.
Şikayetçi/borçlu vekili; müvekkili aleyhine Malatya 6.İcra Müdürlüğü’nün 2008/2685 esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, ancak takibin dayanağını oluşturan ilamın müvekkili Kuruma 26.05.2008 tarihinde tebliğ edildiğini, 2577 Sayılı Yasanın 28/1.maddesinde idare mahkemelerince verilen kararların idareye tebliğinden itibaren 30 içinde yerine getirileceğinin düzenlendiğini, takibe konu ilamın içerisindeki alacakların ilgisine ödenmesi için ilgili birime talimat verildiğini, 2577 Sayılı Yasanın 28/4.maddesi gereği 30 günlük idari yargı kararının uygulanma süresinin henüz dolmadığını, bu yasal düzenlemeye rağmen 30 günlük süre beklenmeden icra takibi yapıldığını, ayrıca takibe konu ilamın kesinleşmeden icra takibi yapılamayacağını belirterek, icra emri ile icra takibinin iptaline karar verilmesini şikayet kanun yolu ile talep etmiştir.
Karşı taraf/alacaklı vekili, ilamlı icrada itiraz nedenlerinin sınırlı olduğunu, somut olayda bu hallerin bulunmadığını belirterek, şikayetin reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece; “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’nun 28/1. maddesi gereği borçlu Kuruma yasa ile tanınan 30 günlük ödeme süresi beklenmeden icra takibi yapıldığı” gerekçesiyle şikayetin kabulü ile icra takibinin iptaline karar verilmiştir.
Kararın incelenmesi karşı taraf/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Özel Dairece; yukarıda belirtilen gerekçelerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemenin, önceki gerekçelerini yasal sınırlarda genişleterek verdiği direnme kararı, karşı taraf/alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; idari yargı mercilerinin tam yargı davalarına ilişkin verdikleri ilamlarının genel hükümler dairesinde infaz ve icrası için, anılan ilamların kesinleşmesi ile 2577 Sayılı İYUK’nun 28/1. maddesindeki 30 günlük sürenin beklenmesi gerekip gerekmediği; dolayısıyla 2577 Sayılı İYUK’nun 28/1. maddesi hükmünün eldeki davada uygulanıp uygulanmayacağı, noktasında toplanmaktadır.
İlkin, konuyu düzenleyen yasal hükümlerin irdelenmesinde yarar vardır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK)’nun 10.06.1994 tarih ve 4001 Sayılı Kanunun 13. maddesiyle değişik ve <Kararların sonuçları> başlığını taşıyan 28. maddesi;
<1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur. Bu süre hiçbir şekilde kararın idareye tebliğinden başlayarak otuz günü geçemez. Ancak, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, bu kararların kesinleşmesinden sonra idarece işlem tesis edilir.
2. Tam yargı davaları hakkındaki kararlardan belli bir miktarı içerenler genel hükümler dairesinde infaz ve icra olunur.
3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
4. Mahkeme kararlarının (otuz) gün içinde kamu görevlilerince kasten yerine getirilmemesi halinde ilgili, idare aleyhine dava açabileceği gibi, kararı yerine getirmeyen kamu görevlisi aleyhine de tazminat davası açılabilir.
5. Vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümler ile zam ve cezaların miktarı ilgili idarece mükellefe bildirilir.
6. Tazminat ve vergi davalarında kararın idareye tebliğinden itibaren infazın gecikmesi sebebiyle idarece kanuni gecikme faizi ödenir.>
Hükmünü içermektedir.
Bu maddenin birinci (1.) bendinin düzenleniş şeklinden anlaşılacağı üzere, Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare ve Vergi Mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idarenin, kararın tebliği tarihinden itibaren 30 gün içinde işlem tesis etmek veya eylemde bulunmak zorunda olduğu belirtilmiş; işlem tesis edilmesi veya eylemde bulunulmasının önkoşulu olarak kararın kesinleşmesi şartına yer verilmemiştir.
Ne var ki, anılan maddenin birinci (1.) bendinin ikinci cümlesinde, haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar hakkında, idarece işlem tesis edilmesi, bu kararların kesinleşmesi şartına bağlanmıştır.
Belirtilen 28. maddenin birinci (1.) bendi hükmü, idarenin tesis ettiği işlem veya eylemlerine ilişkin olarak idari yargı mercilerince verilen esasa ilişkin iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararları ile ilgili olup, idari yargı mercilerinin tam yargı davalarında verilen kararlarını kapsamaz. Ayrıca 28. maddenin ikinci (2.) bendinde ise, tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler uyarınca infaz ve icra olunacağı belirtilmektedir.
Görüldüğü üzere, İYUK’da idari yargı mercilerinin tam yargı davalarında verilen kararlarının infazı ve icrası için açık bir hükme yer verilmemiş, genel hükümlere atıf yapılmakla yetinilmiştir.
Hemen burada, genel olarak ilamların icrasına da değinmek gerekir.
Medeni Yargılama Hukukunda ilamların icra edilebilme koşulları, 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu (HUMK)’nda düzenlenmiştir.

HUMK’nun 443/4. maddesinde hangi hükümlerin kesinleşmedikçe icra olunamayacağı gösterilmiştir. Anılan madde hükmüne göre, gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklarla ilgili ilamlar ile aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra olunamaz.
Öyleyse, madde hükmünde belirtilenler dışında kalan ve tazminat niteliğindeki para alacakları ile ferilerini konu alan ilamların icrası için, kesinleşmeleri şartı aranmaz.
Sonuç olarak; idari yargıda tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içeren para alacağına ilişkin ilamların icra takibine konu yapılabilmesi için kesinleşmeleri gerekmediği gibi, İYUK’nun 28/1.maddesinde belirtilen 30 günlük sürenin beklenmesine de gerek yoktur.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Karşı taraf/alacaklı Ali Özdemir vekili tarafından 30.05.2008 tarihinde şikayetçi/borçlu Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı aleyhine başlatılan ve Malatya 6.İcra Müdürlüğü’nün 2008/2685 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen ilamların yerine getirilmesi yoluyla icra takibinde; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla işlemiş faizi de dahil olmak üzere toplam 3.917,93-YTL alacağın (asıl alacak, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin) tahsili istenilmiştir. Borcun sebebi olarak, <Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 24.04.2008 tarih ve E:2063, K:2724 sayılı ilamı> gösterilmiştir.
İcra takibinin dayanağı olarak gösterilen Ankara Bölge İdare Mahkemesinin 24.04.2008 tarih ve E:2063, K:2724 sayılı ilamında; Ankara 13. İdare Mahkemesinin 21.06.2007 tarih ve E:2006/236, K:2007/885 sayılı kararının bozulmasına, eksik ödenen diş tedavi gideri 3.081,00-YTL’nin dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece (Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü) davacı Ali Özdemir’e ödenmesine, yine 62,50-YTL yargılama (posta) gideri ile 350,00-YTL vekalet ücretinin de davalı idarece davacı Ali Özdemir’e ödenmesine karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere, karşı taraf/alacaklı Ali Özdemir’in, şikayetçi/borçlu Kurum aleyhine idari yargıda açmış bulunduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ilama konu alacağı (tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderini) icra takibine koyduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere, İYUK m.28/2. maddesi hükmü gereğince, tam yargı davaları sonucu verilen kararlardan, belli bir miktarı içerenlerin genel hükümler uyarınca infaz ve icra olunacağı belirtildiğine göre, idarenin tesis ettiği işlem veya eylemlerine ilişkin olarak idari yargı mercilerince verilen esasa ilişkin iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararları ile ilgili olan hükümlerin infaz ve icrasına ilişkin hüküm sevkeden İYUK m.28/1.maddesi hükmünün somut olayda uygulanması olanağından söz edilemez.
Öyleyse, genel hüküm niteliğinde bulunan ve İYUK m.28/2.maddesinin yaptığı atıf nedeniyle somut olayda HUMK’nun 443/4.maddesi hükmü uygulanmalıdır.
Şu durumda, HUMK’nun 443/4.maddesinde, gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklarla ilgili ilamlar ile aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtildiğine göre, eldeki şikayet başvurusuna konu icra takibine dayanak yapılan ve tazminat, vekalet ücreti ve yargılama giderleri ile ferilerine ilişkin bir miktar para alacağını konu alan ilamın, kanunda sınırlı olarak düzenlenen ve kesinleşmedikçe icra olunamayacağı belirtilen ilamlar arasında sayılmadığı belirgindir.
O halde, karşı taraf/alacaklının, şikayetçi/borçlu Kurum aleyhine, idari yargıda açmış olduğu tam yargı davası sonucu lehine hükmedilen ve eda hükmünü içeren ilamın icra takibine konulabilmesi için kesinleşmesi gerekmediği gibi, somut olayda uygulanması olanağı bulunmayan İYUK m.28/1.maddesinde belirtilen 30 günlük sürenin dolmasını beklemeksizin, genel hükümler uyarınca ilamın icraya konulması usul ve yasaya aykırı değildir.
Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen, aynı hususlara işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak icra takibine konu alacak kalemleri yönünden şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen 30 günlük süre beklenmeden takip yapıldığından bahisle takibin iptaline karar verilmesi ve bu kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Karşı taraf/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı