Mesajı Okuyun
Old 03-06-2002, 09:47   #10
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Sayın Metin,

Daha önce de arz ettiğim gibi, Gerek Yargıtay gerekse Doktrinde hakim fikir İtirazın İptali davasının nitelik olarak bir TESPİT davası olduğu yönündedir.

Bu kabule göre, hareket ettiğimiz takdirde olay şu şekilde sonuçlandırılabilecektir:

Mahkeme önüne gelen davada, itirazın haklı olup olmadığına karar verecektir. İtiraz hangi alacağa dayalıdır ve alacak dayanağına uygun mudur bu yönleri tespit edecektir.

Fatura' da bir açıklık olmasaydı, Bir defa fatura usulüne aykırı fatura olarak kabul edilecekti. Çünkü VUK. ve TK. ya göre faturada bulunması zorunlu unsurlar sayılmış olup, münderecatının anlaşılması şarttır.

Faturaya dayanmadan,İcra takibinde ve dolayısıyla ödeme emrinde doğrudan Açık hesap alacağı denseydi olay farklı olurdu. Bu durumda, mahkeme açık hesap alacağı var mıdır yok mudur inceleyip tespit hükmünde bir karar verecekti.

Esasında bir not olarak belirtmek gerekir. Kur farkı ve vade farkı alacakları ancak dayanak anlaşmalar varsa dikkate alınabilecektir. Biz bu yönde bir anlaşmanın olduğunu, en azından satış faturalarında bu hakların saklı turulduğunu farz edelim.

Mahkeme şirketin Ticari defterlerini inceleyecek, bu yönde birbirini teyit eden kayıtların varlığı halinde, kur farkının varlığını tespit edebilecektir.

Olaya pratik yaklaşalım:

1- Vade farkı faturada istendiği halde itiraz üzerine mahkeme vade farkının olup olmadığını şirket kayıtları üzerinde inceleme ile TESPİT edecektir. Olaydaki gibi vade farkının olmadığı, ancak kur farkının olduğunu TESPİT ettiğini kabul edelim. Bu durumda karar sadece TESPİT niteliğinde olacağından, kararın icrası ancak ayrı bir eda davası ile mümkün olacaktır. Çünkü Kur farkını TESPİT eden hüküm, eda (tahsil) kabiliyeti taşıyamayacağından haliyle ne ilamlı icraya nede mevcut icra takibine konu olamayacaktır. Netice olarak, kur farkı alacağı tespit edilse bile icra kabiliyeti bulunmayacaktır.. Bu olayın bir boyutu..

2- Verilen kararın hukuki niteliğini geçelim, ikinci olarak mahkemeler bilindiği üzere ancak talep doğrultusunda karar verebilirler. Talep edilen icra takibindeki itirazın iptalidir. Mahkeme itirazı haklı görürse bu talebi reddedecek, haksız görürse iptal edip aynı takibin devamını sağlayacaktır.

Hakkaniyet kuralları ve usul eokonomisi, İtirazın iptaşi davasının Eda(Tahsil) davası niteliğinde kabul edilmesini gerektirmektedir. Eda davası niteliği kabule dildiği takdirde, verilen hüküm maddi anlamda taraflar arasındaki borç alacak durumunu ortaya çıkarıp, ayrı bir davaya gerek kalmaksızın alacağın hızlı bir şekilde tahsiline imkan verecektir..

Tahsil davası olarak kabulünün doğru olacağını ben de düşünüyorum ancak şu andaki kabul gören fikir ve uygulama TESPİT davası niteliğinde oluşu yönündedir..

Saygılarımla..