Mesajı Okuyun
Old 03-04-2004, 21:57   #11
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Sayfa 6-Son

5. Kadın Sorunsalına İlişkin Devlet Politikaları

Çalışmamızdan ortaya çıkan bir diğer önemli sonuç, Türkiye'de kadınların bu günkü konumundan halkın büyük çoğunluğunun memnun olmadığı ve bu konuda devletin yüklenmesi gereken görevler olduğunu düşünmesidir. Gelmiş geçmiş tüm hükümetlerin, kadınların eğitim, sağlık, iş bulma, yasal haklarından yararlanabilme gibi sorunlarına yeterince önem vermediklerini düşünenlerin oranı %75.9'dur.

Kadın konusunda oluşturulacak politikalara yön vermesi açısından önemli bulduğumuz bir diğer olgu, kadınlar lehine olumlu ayrımcılık yapılmasının desteklenmesidir. Kadınların milletvekili seçilebilmeleri için siyasi partilerin kadınlara oy pusulalarının üst sıralarında yer ayırmaları fikrini halkın %74.3'ü desteklemektedir. Diğer bir deyişle, pek çok Batı ülkesinde uygulanan "kadın kotası" halk tarafından uygun bulunmaktadır.

Benzer şekilde, çok sayıda kadın aday gösteren siyasi partilere daha fazla hazine yardımı yapılması halkın takriben %40'ı tarafından destek görmekte, belirli sayıda kadın çalıştıran ya da şirket üst yönetiminde belirli sayıda kadın bulunduran işyerlerine devlet ve belediye ihalelerinde öncelik tanınması, bu tür işyerlerine devletin ucuz kredi, vergi indirimi gibi destek vermesi, halkın takriben %50'si tarafından uygun bulunmakta, bu oranlar kadınlarda daha da yükselmektedir.

Bu sonuçlara ilaveten, ilk öğretim programlarında kadın-erkek eşitliğini vurgulayan konuların okutulması, çalışan kadınlar için doğum izin sürelerinin uzatılması, çocuğa baba bakmak isterse babalara da ücretli izin verilmesi, kreş ve çocuk yuvalarının yaygınlaştırılması, kocalarından kötü muamele gören kadınlar için sığınma evleri açılması gibi konularda da devletin ağrılığını koyması doğrultusunda büyük bir halk desteği vardır.

Öneriler

Türkiye'de kadınların eğitim sürecine, iş yaşamına, üst yönetime, ve siyasete daha yüksek oranlarda katılmaları önündeki engellerin kaldırılması ve katılımın teşvik edilmesi amacıyla bir eylem planı oluşturulmasını ve bu plan çerçevesinde "Kadın on Yılı" ilan edilmesini öneriyoruz. Örneğin, Japonya bu tür bir girişimde bulunmuş ve sonuçta sorunu çözmekte epey yol kat etmiştir.

Tarihsel olarak ayrımcılığa uğramış ve bunun sonucunda aleyhinde önyargılar oluşmuş her toplumsal grup gibi, kadınların sorunlarının çözümlenmesinde de, devlet eliyle "olumlu ayrımcılık" uygulamaları pek çok Batı ülkesinde sonuç vermiş, bu ülkelerde kadınların statüsünde çok önemli değişiklikler olmuştur. Bu on yıl içinde, her şeyden önce, Türkiye'de de kadınların üst yönetimde görev alabilmelerini sağlamak amacıyla devletin benzer olumlu ayrımcılık politikalarını yürürlüğe koyması gerektiği kanısındayız.

İkincisi, kadınların aktif siyasete girmelerinin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bu sorunun aşılmasında bir çok ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de, siyasal partilerin "kadın kotası" koymalarını zorunlu kılmak önemli bir aşama olacaktır.

Üçüncüsü, bu on yıl içinde kadınlar için bir eğitim seferberliğinin başlatılmasıdır.Mevcut programların yaygınlaştırılması, kız çocuğunu okutan ailelere ek vergi indirimi v.b. teşvikler verilmesi, çocuklarını okutmak için maddi durumu yetersiz ailelere devlet yardımı yapılması, okuma-yazma bilmeyen yetişkinlere kurslar açılıp yaygınlaştırılması ve tüm bu çabaların sivil toplum örgütleriyle birlikte yürütülmesi düşünülebilecek projeler arasındadır. Gerekirse, halkın %64.4'ü tarafından da destek bulan, salt eğitimde harcanmak üzere, gönüllü bir ek vergi de konabilir.

Dördüncüsü, ilk eğitim ders kitaplarının değiştirilerek kadınların eğitiminin, meslek sahibi olmalarının, iş yaşamı ve siyasete katılmalarının önemini vurgulayan konuların okutulması, kadınlara karşı her türlü şiddet ve ayrımcılığın yanlış olduğunun öğretilmesi, müfredata kadın sorunların ele alan derslerin eklenmesi, bu konuda öğretmenlerin eğitimden geçirilmeleri, yüksek öğretimde, özellikle eğitim, hukuk, tıp fakülteleri ve polis akademilerinde de benzer derslerin zorunlu tutulması uzun dönemli değişimi sağlayacak önerilerden birkaçıdır.

Beşincisi, kadınların iş yaşamına katılımlarının önünde en büyük engel gibi gözüken çocuk bakımı sorununun devlet eliyle çözümlenmesidir. Kreş ve yuvaların yaygınlaştırılması, işletmelere getirilmiş olan kreş açma zorunluluğunun çalıştırdıkları kadın sayısına bakılması yerine erkekleri de içerecek şekilde çalışan kişi sayısına bakılarak yeniden düzenlenmesi, doğum sonrası ücretli izin süresine, doğum yapan kadın yerine geçici istihdam kanalıyla ücretsiz izin süresinin eklenmesi--ki bu tür bir uygulama işsizlik sorununu da, geçici olsa bile, kısmen hafifletecektir-- tercih edildiği takdirde anne yerine babaya ücretli izin verilmesi, kadınlar için beceri kurslarının yaygınlaştırılması alınabilecek önlemler arasındadır.

Altıncısı, bu "Kadın on Yılı" süresince basın-yayın kurumları aracılığıyla kadın sorunsalının tartışılması ve halkı eğitici programların yaygınlaştırılması yukarıda saydığımız değişiklik önerilerinin başarısında önemli bir katkı sağlayacaktır.

Son olarak, bu çalışmada ele almadığımız, ancak kadınların statüsünün değişiminde çok önemli olan yasal düzenlemelerin yapılması ve Avrupa Birliği'ne üye ülkelerde olduğu gibi Anayasanın 10. maddesine "olumlu ayrımcılık yapılabileceği" ibaresinin eklenmesi önerilerimiz arasındadır.

Avrupa Birliği kapısındaki Türkiye'de, Cumhuriyet'in kuruluş felsefesinde de önemli bir yeri olan kadın-erkek eşitliğinin salt kanun metinlerinde kalmayıp hayata geçirilmesi, kadınların bu günkü konumunun ciddi bir sorgulamaya tabi tutulup iyileştirilmesi, bu konuda siyasi bir iradenin mevcut olup olmamasına bağlıdır. Çalışmamızdan çıkan nihai sonuç, böyle bir iradenin Türkiye halkı tarafından da destek göreceği doğrultusundadır. (NM)


http://www.bianet.org/