Mesajı Okuyun
Old 03-08-2006, 22:33   #7
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

"Sevgili Duygu; Uğurlanışını Gördün mü?"
Vasiyetiymiş Duygu'nun. Tüm kadınların beyaz giyinmesi. Bir de cenazesinde saf tutup, kadınların omuzlarında uğurlanması. Kadınlar vasiyete uydular. Beyaz giydiler, saf tuttular, Duygu'yu baş tacı ettiler. İlk kez bir cenaze töreni, düğün törenine döndü.

BİA Haber Merkezi
01/08/2006 Ayşe DURUKAN

BİA (İstanbul) - "Başımız sağolsun"... Kimse kimseyi ayırt etmeden, koskoca bir ailenin üyeleri gibi -ki gerçekten öyleyiz, Atatürk Kültür Merkezi'nin(AKM) önünde, Teşvikiye camisinde, İstiklal caddesinde, Beyoğlu sokaklarında tüm kadınlar birbirimizi böyle teselli ettik: "Başımız sağolsun"

Evet... Hepimizin başı sağolsun. Tüm kadınların.

Beyaz sarı ve mor

Duygu sarıyı çok severmiş. O nedenle tabutu sarı, gonca güllerle bezenmiş. Biz kadınlar da Duygu'nun yanına varmak için beyaza büründük. Duygu'nun ve kadınların yıllardır kırmaya çalıştığı bekareti vurgulamak değil, barışı çoğaltmak için. Yoksa sanıldığı gibi saflığın, temizliğin rengi olduğu için değil.

Düğün gibi cenazemiz vardı

Feministlerse mor rengi kendilerine uygun gördü. Hem beyaz hem morlu kadınlar da vardı aramızda. Tabii bir de Duygu'nun kadın hareketi dışından dostluk kurduğu kadınlar. Onlar da beyaz giymişti saygıdan. Bazılarıysa rengarenkti.

Kısacası herkes Duygu'nun yanına, onu nasıl tanımış, sevmiş ve algılamışlarsa, öyle vardılar.

Birbirimizle konuştuk, hatırlaştık. Anılarımızı paylaşırken bir iki damla göz yaşı da döktük, ama ardından minik kahkahalarımız geldi. Yadırgayanlara "Duygu böyle isterdi" dedik kendimizi savunma gereği duyarcasına.

Oysa Pınar Selek'in dediği gibi Duygu başkalarının ne dediğine değil, kendisinin ne demek istediğine önem veren bir kadındı, gazeteciydi. Savunma gereği nedendi ki? Duygu'yu ister beyaz, ister kırmızı, ister morla uğurlardık, kime neydi?

Duygu'nun vasiyeti

"Duygu beyaz giyilsin istedi" dendiğindendi beyazı seçmemiz. Bir de cenazesinde saf tutmamız. Bilenlerimiz namaz kılmaktan da kaçınmadı. Vasiyetiydi.

Sonra hani bizi madene sokmak istemeyen, kaymakam, vali, mühendis olmamızın önünde saf olan politikacılara inat, ojeli tırnaklarımızla kavradık Duygu'nun tabutunu. Cenaze arabasına kadar omuzlarımızda götürdük. Bir yandan da "Kadınlar vardır..." dedik. O meşhur şarkımızı söyledik.

Cenaze aracının arkasından Teşvikiye caddesi boyunca alkışlarla yürüdük. Ve son kertede el salladık kendisine. "Güle güle Duygu. Gözün arkada kalmasın."

Gerçekten böyle bir vasiyeti var mıydı bilmiyoruz. Asık suratlı, ağlamaklı törenlere inat biz Duygu'yu başımızın tacı yaparak, düğün gibi törenle toprağın koynuna uğurladık.

Asena bir mücadele kadınıydı

Feminist Nilgün Yurdalan "Tabii ki istemiştir" diyor. "O öyle sulu zırtlak, ağlak bir cenaze töreni istemezdi ki."

Yaşar Kemal "İyi bir edebiyatçı mıydı?" sorusuna "O kadın hakları mücadelesini en iyi yazan kadın yazardı" yanıtını veriyordu.

Sevim Belli... Yıllarını sosyalist mücadelede geçirmiş bir kadın. Başsağlığı dilemek için Duygu'nun kız kardeşi İnci Asena'nın yanına giderken, "Gelmemek olmazdı. Bir mücadele insanının yanında olmak gerekiyordu. Gerçekten üzgünüm" diyor.

Bir başka kadın yazar, gazeteci Ruhat Mengi... Erkek gazeteci Fatih Altaylı'nın kendine yönelttiği saldırıları kadınlar aktivistlerin desteğiyle savuşturan Mengi "Çok üzgünüm. O kadın haklarını savunan, mücadeleci bir kadındı. Hastalığıyla da öyle mücadele etti" diyordu.

Kadın gazetecilerin yolunu açtı

Sabah Gazetesi Magazin Müdürü Şengül Balıksırtı da üzgünler arasında. "Kadın gazetecilerin yolunu açan o değil mi?" diye soruyor. Aslında yanıt beklemeksizin.

Feminist yazar, araştırmacı Şirin Tekeli... O sakin, duygusal tepkilerini göstermekten hoşlanmayan Şirin Tekeli. Konuşurken boğum boğum olmuş sesiyle, "İki kez Bodrum'a geldi. Birlikte denize girdik. Çocuklar gibi şendik" diyerek, Asena'nın yaşam sevincine gönderme yapıyor.

Filmmor Kadın Kooperatifi'nden Melek Özman'sa kendini feminist ilan etmese de Duygu'nun en yaman feminist olduğu kanısında.

"Umut Yarına Kaldı" filminde birlikte çalıştığı yönetmen Yavuz Özkan ve eşi Aycan Çetin "Artık hep cenazelerde karşılaşıyoruz" diyor. Filmle başlayan o dostluğa olan şahitliğimi bildiğinden Özkan'sa "Üzgünüm" derken kelimeleri yutkunuyor.

Kadınların Duygu'lu ilkleri

İris Eşitlik Gözlem Grubu'ndan Nuran Bayer ve Narin Ataman, Uçan Süpürge'den Halime Güner Ankara'dan kalkıp gelenlerden. Almanya'dan ve Ürdün'den gelen iki kadınsa "Duygu hiç unutulmayacak" diyorlar.

Böyle bir cenaze töreni görmedim bugüne kadar. İlk kez sevdiğimiz bir insanı sonsuzluğa, bilinmeze uğurlarken gözyaşıyla kahkaha arkadaşlık ediyordu.

İlk kez siyahtan başka renkler de vardı. İlk kez kadınlar çoğunlukla cenaze namazında saf tutuyor, erkekleri geri plana itiyorlardı. Ve ilk kez bir kadın, erkeklerin değil kadınların omzunda meçhule gidiyordu.

Meçhule giden bir gemi kalktı bugün. İçinde duygu vardı.

Heyyy... Duygu Kadınlar var. Duydun mu sesimizi?..(AD/TK)