Mesajı Okuyun
Old 05-12-2006, 21:34   #2
ibreti

 
Varsayılan

AVUKATLARIN EKONOMİK KOŞULLARININ KÖTÜLŞMESİNİN NEDENİ MESLEKİ FAALİYET ALANIN ASAHİP ÇIKILMAMASI, FAALİYET ALANININ BAŞKALARINA KAPTIRILMASIDIR:

1136 Sayılı Avukatlık Yasasına rağmen;
Hemen her adliyenin çevresinde yüzlerce arz-u halci var iken,...
Bir çok avukatın bürosunda neredeyse tüm icra takiplerini üstlenmiş, hatta ücreti bu işlerden elde edilecek gelirden yüzde ödemek suret ile karşılanan ofis elemanları var iken,...
İdare mahkemelerindeki davaların önemli bir bölümü Avikatlık Yasasının 35.maddesine rağmen muhasebeciler ve mali müşavirler tarafından takip edilir iken,...
Hemen her nevi kira ve inşaat sözleşmeleri emlak komisyoncuları tarafından düzenlenir iken,...
kendi faaliyet alanımıza sahip çıkmayıp, hatta AB'ne uyum sürecinin yaşandığı bir dönemde faaliyet alanımızı daha da genişletme imkanı var iken bu yönde hiç bir çalışma içinde olmayıp, avukat sayısının hızla artmasını bu alanda faaliyet gösterenlerin ekonomik daralma yaşamalarının nedeni olarak görmek yanlış olur dile düşünüyorum.
Rahatlıkla söyleyebilirimki;
Sırf 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ile tanınan alanlardaki faaliyetleri doğru düzgün bir şekilde elimizde tutabilsek, diğer meslek gruplarının bizim alanımızda faaliyet göstermesini engelleyebilsek ekonomik sorunların önemli ölçüde üstesinden gelceğimiz muhakkaktır. Kaldıki faaliyet alanımıza sahip çıkmamız hukukçunun elinden çıkan işler ötekilere nisbeten çok daha tutarlı olacağından toplumsal barışa da çok önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. AB ülkelerindeki meslektaşlarımız ile faaliyet alanlarımızın mukayesesini yaptığımızda da, bizim faaliyet alanımızın AB ülkelerinde faaliyet gösteren meslektaşlarımızın faalyet alanının dörtte birine bile ulaşmadığını görürüz. Mesela; AB ülkelerinin bir çoğunda belli bir limitin üzerindeki parasını bir yatırımcıda kullanacak olan kişi mali müşavirinin ve hukuk müşavirinin onayını alır, bizde ise kendisi harcar ve sonra parayı kaptırınca geri almak için avukata gider. Bizzat gidip görmedim, lakin hukuk müşaviri yapacağı yatırımı güvenli bulmadığından gerekli izni vermediği için parasını bankadan çekemeyen çok Avrupalıya rastladım. Oradaki meslektaşlarımızın tek yanlı yazılı beyanları resmi senet hüviyetinde iken, bizim meslektaşımız vekaletname alabilmek için müvekkilini notere gönderir. Örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Öncelikli olarak faaliyet alanımıza sahip çıkmamız, hatta bu alanı daha da genişletmemiz bir ödev olarak durur iken, avukatların ekonomik koşullarının kötüleşmesini avukat sayısının hızla artışına bağlamak, çözüm olarak da avukat sayısını sınırlamayı ya da azaltmayı önermek doğru bir yaklaşım değildir.


AVUKAT SAYISINI SINIRLAMAK DOĞRU OLMAMAKLA BİRLİKTE,
AVUKATLARIN NÜFUSA VE SEKTÖREL YOĞUNLUĞA GÖRE DAĞILIMININ SAĞLANMASI BİR GEREKLİLİKTİR:

Avukatlık Yasasında da belirtildiği gibi avukatlık bir kamu görevi olup, temelde hukuki savunma hizmeti sunulmaktadır. Hukuki savunma hizmetinin yaygın şekilde ağlanabilmesi için avukatların cazibe merkezi durumundaki yerleşimlerde yığılmasının önüne geçilip, nüfusa ve sektörel yoğunluklara göre etkin bir şekilde dağılımının sağlanması gerekmektedir. Aksi takdirde ülkenin bir yanında kişiler savunma hizmeti alamaz iken, öte taraftaki cazibe merkezlerindeki yağılma neticesinde oluşacak rekabette nedeniyle, meslek ahlakı piyasa kurallarına indirgenecektir.

MESLEKİ BİLGİ STANDARDININ KENDİNİ YENİLEYEN, DİNAMİK YÖNTEMLERLE SAĞLANMASI GEREKİR:

Hukuk fakültelerinde ve staj aşamasında edindiğimiz bilgi ile mesleğe ilk adımı atmaktayız. Bunun ötesindedi gelişimimiz kişisel gayretimize, araştırmacılığımıza ve tecrübemize bağlıdır. Mevcut hukuk fakültelerinin öğreci kapasitesinin yükseltilmesi yanında hukuk fakültelerinin sayısal olarak artması; buna karşın aynı nisbette eğitim ve öğretim kadrosunun genişletilememesi mesleğe ilk adımdaki bilgi kalitesini önemli ölçüde düşürmektedir.
Fakülte sayısının yanında öğrenci sayısının azaltılması; aynı zamanda eğitim ve öğretim kadrosunun arttırılması mesleğe ilk adımdaki bilgi kalitesinin arttırılmasında gerekli, doğru ve iyi bir çözümdür şüphesiz. Ancak bu yöntem ile ikinci adımı atmak mümkün değildir. İkinci adım mesleki faaliyetimizdir ve bu adımda bizi başarıya götürecek olan bir kurumsallaşma maalesef yoktur. İkinci adım avukatın kendisine bırakılmıştır. Avukat canı isterse kendini geliştirir, yeni düzenlemeleri ve gelişmleri takip eder. Ya canı istemezse ne olacak? Canı istemediği için kendisini geliştirmede hiç bir gayret göstermeyen avukat o alanda iş almaz mı? Alır elbet! Alır ve sonra olan vatandaşa olur. İşte bu durumun önüne geçilmesi, ikinci adımda mesleki standart ve kalitenin geliştirilmesi için çözüm üretilmesi, kurumsallaşmaya gidilmesi gerekmektedir. Benim önerim kapsamı çok iyi düzenlenmiş zorunlu mesleki risk sigortasının oluşturulması, avukatlık yapacak kişinin diğer şartlar yanında faaliyet göstermek istediği branşlarda mesleki faaliyeti sebebi ile kişilere verebileceği zararları siorta ettirmesi zorunlu olmalı; mesleki riskini sigorta ettirmediği alanlarda faaliyetine izin verilmemelidir. Hiç şüphesiz tek çözüm bu değildir. Üzerinde iyi bir çalışma yapılınca bundan çok daha iyi çözümler de bulunabilecektir. Hatta bu çözümü mahzurlu bulanlar da olabilecektir.


MESLEK KURALLARINA UYMAMANIN YAPTIRIMLARI YENİDEN BELİRLENMELİ, İHTAR VE KINAMA CEZALARI KALDIRILMALI, MESLEKTEN İHRAÇ YOLU ETKİNLEŞTİRİLMELİDİR:

Yemin ile başlanılan, bu hali ile doğruluk ve güven karinesine dayanan bir meslektir avukatlık mesleği. Yemin ile başlanılan bir meslekte, o mesleğin kurallarına uymamak diye bir durum söz konusu olamaz. Meslek kuralları, bir yanı ile mesleğin düzen ve geleneklerini korunmasını, yasaların avukatlara tanıdığı hakların gerçekleşmesini ve yüklediği görevleri tam ve şerefli bir şekilde yerine getirilmesi amacını gerçekleştirmeye yönelik ise de öteki yanıyla birbirimizin rızkına saygıyı ifade eden rekabet kurallarıdır.
Meslek kurallarının ihlali nedenine dayalı ihtar ve kınama cezalarına oldum olası hiç bir anlam verememekteyim. Yemin ederek bir mesleğe başlayacaksınız, sonra o mesleğin kurallarını ihlal edeceksiniz. Bunun yaptırımı ise ihtar ve kınama olacak. Çok basit bir mantık ile "Utanma duygusu olan kişi meslek kuralını ihlal etmez. Utanma duygusu olmayan kişiyi kınamanın da yaptırım niteliği olamaz." diye düşünüyorum. Bu hali ile ihtar ve kınama yapılan fiilin tekrarlanmasını önleyici nitelikte yaptırımı olmaktan çok, o fiile göz yummayı ifade etmektedir. Meslek kurallarını ihla eden kişinin avukatlık sıfatının üzerinde yük olmasının önüne geçilmeli, meslekten kısa ve uzun süreli uzaklaştırmaları ve tümden ihraç nedeni sayılan fiillerin kapsamı genişletilmelidir.

----
Sorunlar ve çözümler bu kadarla bitmez elbette. Daha yazacak çok şey var lakin vakit bu kadar.

Saygılarımla...