Mesajı Okuyun
Old 02-09-2007, 22:34   #1
üye19576

 
Varsayılan Disiplin Kurulu Kararlarının gerekçeli olması ve itiraz merçcinin bildiri


Disiplin kurulu kararlarının gerekçeli olma zorunluluğu, kararlarda itiraz merciinin, itiraz yolunun ve süresinin belirilme zorunluluğu ve hakkında soruşturma açılanan savunma hakkının sağlıklı kullanılmasını temin için bilgi ve belge talep hakkı.

1-Disiplin cezalarının gerekçeli olarak kaleme alınması zorunludur.
Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren ve tüm Memurları kapsayan, özel yönetmeliklerinde aykırı hükümler taşıyamayacağı Disiplin Kurulları Ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin “Kararların Yazılması” başlıklı 14.maddesinde de “Kararlar, karar tarihini izleyen 7 gün içinde, gerekçeli olarak ve oybirliği veya oy çokluğu ile alındığı da belli edilmek suretiyle raportörler tarafından yazılır, Başkan ve üyelerce imzalanır.” Hükmü yer almaktadır.
Bazı özel Yönetmelikler de benzer hükümler yer almaktadır. Örneğin, Emniyet Teşkilatı Disiplin Kurullarının Çalışma Esas Ve Yöntemlerine İlişkin Yönetmeliğin “Kararın Zaptı ve Yazımı” başlıklı 12.maddesinde “Disiplin Kurulunca verilen karar, toplantı esnasında, özet halinde gündemin "karar" hanesine yazılır ve toplantıya katılan başkan ve üyelerce imzalanır.
Gerekçeli karar, toplantıdan sonra, raportör tarafından, en kısa sürede hazırlanır ve aynı şekilde imzalanır.” Hükmü yer almaktadır.
Gerek genel yönetmelik, gerekse de özel yönetmelik hükümlerine ve hukuka açıkça aykırı olarak, gerekçesiz biçimde yazılarak hazırlandığı gözetilerek, öncelikle bu açıdan dava konusu kararın usul yönünden iptali gerekmektedir.
Gerekçesizlik, gerekçenin sadece hiç yazılmamış olması demek değildir. “Yazılmış olan gerekçelerin yetersiz kalması veya kalıplaşmış formüle ifadelerden ibaret olması yani sözde (görünürde) gerekçe anlamına geldiğinden, gerekçesizlik olarak kabul edilmektedir.”(1)
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2002 tarih ve 6-95/252 sayılı kararında, gerekçesiz karar verilmesinin kesin bozma nedeni olduğu belirtilmiştir.
“Gerekçede olayın aydınlatılmasına yetecek ölçüde delillerin irdelenmesi, sabit sayılan vaka ile sonuç arasında zorunlu olan mantıki bağın gösterilmiş olmasının gerektiği yargı kararlarında vurgulanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel kurulunun 08.01.1958 tarih ve 1/1-1 sayılı kararında da “delillerin ayrı ayrı değerlendirilip, niçin kabul edildiğinin ve ya niçin red edildiğinin belirtilmeden, sadece “Toplanan Delillere Göre” şeklinde ifade ile kurulan hükmün gerekçesiz sayılacağı belirtilmiştir.”(2)
Yüksek Adli Yargı Mercilerini ve yerel mahkemeleri bağlayan bu durumun, idareyi bağlamayacağı düşünülmez. Zira idarenin de yukarıda belirtilen her iki yönetmeliğin açık hükümleri dairesinde gerekçeli karar vermesi zorunludur. İdare hukukunda farklı bir gerekçe tanımı olmadığından, gerekçe ile ilgili açıklamaların idari hukuki içinde geçerli bulunduğunun kabulü gerekir.
Danıştay 12. Dairesinin 04.07.2005 tarih ve E:2002/4822, K:2005/2793 sayılı kararında da (DD: S.101, s.350) “Usule uygun yapılmayan soruşturma sonucu davacıya verilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı” açıkça belirtilmiştir.

2-Soruşturma aşamasında Bilgi Edinme Kanununa yapılan başvuruda soruşturma devam etse bile savunmaya esas olmak üzere bilgi ve belge talep edilip alınabilir.
Anayasamızın 129/2.maddesinde; savunma hakkı tanınmadıkça kimseye disiplin cezasının verilemeyeceği belirtilmiştir. Bu maddenin gerekçesinde de; kamu görevlisine “isnadın bildirilmesi, dinlenilmesi, savunma yapma imkanı tanınmasının, bu madde ile güvence altına alındığı” belirtilerek Anayasal güvenceye bağlanan savunma hakkının kapsam ve uygulamasına açıklık getirilmiştir.
Gerekçede de belirtildiği üzere isnadın bildirilmesi ve dinlenilmesi yeterli olmayıp savunma yapılmasına imkan da tanınması gereklidir.
Yani Disiplin Kuruluna verilen savunmada tanık gösterilmesi, karşı tarafın delillerinin neler olduğunun öğrenilmesine ilişkin talepte bulunulması mümkündür. Aksi halde İdarenin Anayasal kural ile koruma altına alınan savunma hakkını biçim olarak tanıyıp, esaslı noktalardan bunu anlamsız hale getirerek, gerekçesiz bir karar cezalandırılması ilgililer hakkında sorumluluk doğuracağı kadar, tesis edilen işlemin hukuka aykırılığında ortaya çıkaracaktır.
Zaten Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas ve Usuller Hakkında Yönetmeliğin İdari Soruşturmaya İlişkin Bilgi Veya Belgeler başlıklı 30.maddesinde “Kurum ve kuruluşların yetkili birimlerince yürütülen idari soruşturmalarla ilgili olup, açıklanması veya zamanından önce açıklanması halinde;
a)Kişilerin özel hayatına açıkça haksız müdahale sonucunu doğuracak, ( Bu yönde bir durum mevcut soruşturmada yoktur.)
b)Kişilerin veya soruşturmayı yürüten görevlilerin hayatını ya da güvenliğini tehlikeye sokacak, ( Bu yönde bir durum mevcut soruşturmada yoktur.)
c)Soruşturmanın güvenliğini tehlikeye düşürecek, (Delilerin toplandığı, soruşturmanın tamamlandığı ve soruşturma raporunun düzenlendiği dikkate
alındığında bu yönde bir sıkıntının somut olarak mevcut soruşturmada bulunmadığı açıktır.)
d) Gizli kalması gereken bilgi kaynağının açığa çıkmasına neden olacak veya soruşturma ile ilgili benzeri bilgi ve bilgi kaynaklarının temin edilmesini güçleştirecek, bilgi veya belgeler, bilgi edinme hakkı kapsamı dışındadır. Delilerin toplandığı, soruşturmanın tamamlandığı ve soruşturma raporunun düzenlendiği dikkate alındığında bu yönde bir sıkıntının somut olarak mevcut soruşturmada bulunmadığı açıktır.)” Hükmü yer almaktadır.
Bu hükümden belirtilen koşulların oluşmaması halinde bilgi ve belgelerin verilmesinde bir engel durumun soruşturma devam ederken de verilmesinin gerektiği belirtilmektedir. 4982 sayılı yasada aynı hüküm 19.maddede yer almaktadır.
Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulunun 06.04.2005 tarih ve 2005/219 sayılı kararında; “…talep edilen bilgi veya belgenin “bir soruşturma dosyası ile ilgili olmasının ya da bizatihi bir soruşturma dosyası olmasının” 4982 sayılı Kanunun 19 uncu maddesine göre reddini gerektirmeyeceği, talebin reddedilebilmesi için 19 uncu maddede belirtilen red gerekçelerinden hangisine dayanıldığının açıkça ve gerekçeli bir şekilde başvuru sahibine yazılı olarak izahının yapılmasının yine 4982 sayılı Kanunun 12 nci ve mezkur Yönetmeliğin 18 inci maddesi gereği olduğu, ancak olayımızda anılan Defterdarlığın yazısında bu hususun yeterince yer almadığı görüldüğünden, hakkındaki disiplin soruşturması ile ilgili bilgi ve belgelerin, …. başvuru sahibinin erişimine açılması gerektiği” açıkça belirtilmiş ve 4982 sayılı yasanın 19.maddesi ile Yönetmeliğin 30.maddesinin idarece nasıl uygulanması gerektiği çok açık bir şekilde belirtilmiştir.

3-Anayasamızın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40.maddesinin 4709 sayılı yasanın 16.maddesi ile değişik 2.fıkrasında “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” Hükmü yer almaktadır.
Dava konusu karar incelendiğinde, bu karara karşı hangi kanun yollarına başvurulabileceği ve hangi mercilere ve ne kadar süre içinde bu başvuruların yapılabileceğinin kararda Anayasal zorunluluğa rağmen belirtilmediği ve Anayasanın bu hükmünün çiğnendiği açıkça anlaşılacaktır.
Bu kuralın ihlali, Anayasayı ihlal anlamına geleceği ve idari işlemi sakatladığı kadar, ilgililerin cezai sorumluğunun da doğmasına sebep olacaktır.

KAYNAK
(1) Hukuk Yargılamasında Hüküm ve Gerekçeli Karar-Mehmet Akif TUTUMLU, Şekçin Yayıncılık San.ve Tic.A.Ş. Birinci Baskı, sf. 65
(2) Hukuk Yargılamasında Hüküm ve Gerekçeli Karar-Mehmet Akif TUTUMLU, Şekçin Yayıncılık San.ve Tic.A.Ş. Birinci Baskı, sf. 68