Mesajı Okuyun
Old 08-02-2007, 21:39   #112
Av.Ömer KAVİLİ

 
Varsayılan Son dilekçemiz

ANKARA 2. AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
Dosya No:2006 / 40 Esas
İSTEKÇİ (Sanık) : Avukat Ömer Kavili – Adres başlıkta.
KONU : Avukatlık mesleği hakkında asıl diyeceklerimizin sunulmasıdır.
Sayın mahkemenizin savunma makamı olarak sözümüzü kesmeyeceği ve dosyadaki durumu hukuksal olarak inceleyeceği konusundaki inancımı koruyarak mesleğimi savunmaya başlıyorum.

YÖNTEM OLARAK:
1. Öncelikle 5271 s. CMY. uyarınca sözlerimizi duruşma tutanağına ayrıntılı yazdırılması bakımından kurul olarak karar verilmesini istiyoruz.
2. Esas hakkında yorumu sorulan savcılık, 26.01.2007 günlü duruşmada eksik yorum yapmış ve İddianamede yer alan olaylardan “Klasör Sayıları”na ilişkin olarak hiçbir yorum yapmamıştır. 5271 s. CMY. uyarınca hem iddianame ve hem de esas hakkındaki savcılık yorumunun ayrıntılı olması gerekir. Bu nedenle savcılıktan bu konudaki yorumu sorulmalıdır.

BUGÜNE KADAR YAŞANANLARIN ÖZETİ:
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2006/40 esas sayı ile görülmekte olan bu davanın nedeni, yine Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi 2004/326 Esas sayılı dava dosyasında AVUKAT olarak görev yapmamızdır.

Oradaki dava dosyasında:
• Dosyaların listesinin yazıldığı “Dizi Pusulası” başlıklı belge üzerinde EL İLE ve ayrıca DAKTİLO İLE DEĞİŞİKLİKLER YAPILARAK RAKAMLAR DEĞİŞTİRİLMİŞ,
• Dosya Yargıtay’a EKSİK YOLLANMIŞ,
• Yollanan dosyaların bir bölümü Yargıtay’a teslim edildikten sonra ORTADAN YOK OLMUŞ,
• Yargıtay’a yollaması gereken dosyalardan yaklaşık 140.000 sayfa ORTADAN YOK OLMUŞ,
• Yargıtay’a eksik dosya gönderen yargıçlar yargılamanın ilk duruşmasında “tarafsızlıktan uzaklaştıkları için yasal ret hakkı” kullanılmış,
• Ret hakkı kullanılan duruşmada sözlerimiz duruşma tutanağına yanlış ve eksik yazdırılmış,
• Kendilerinin yazdırdığı kendi sözleriyle avukat olarak bizim hakkımızda suç duyurusunda bulunulmuştur.
Daha sonra ise:
• Soruşturma yürütenlerden Ankara’dakiler mahkemenin duyurusunun dışında ayrıca ret dilekçemizdeki rakamlardan söz eden dilekçemizi suç saymışlar; İstanbul’da ise çekişmeli bir biçimde bizim anlattıklarımızı tutanağa direnmemiz üzerine düzgün yazdırmışlar ise de birçok soruşturma hatası yapmışlar,
• Kovuşturma kararı verecek olan Sincan Ağır Ceza Mahkemesi başkanı ise yazılı dilekçe ile getirtilmesini, istediğimiz belgeyi getirtmemiş, incelememiş, CMY. 174. maddeye açıkça aykırı biçimde dava açılmasına karar vermiş,
Bu sürecin sonunda işbu davanın duruşmaları başlamıştır.

Üsküdar Savcılığında ikinci kez olaya ilişkin anlatımım istendiğinde çarpıcı bir nokta şöyle oluşmuştur.
Soru: Mahkemeye hakaret etmek amacıyla yazdığınız dilekçeyi mahkemeye neden vermiştiniz, açıklayın ?
Ben bu sorunun öncelikle tutanaklara böylece yazılmasını isteyip direndikten sonra, bu soru tutanaklara değişik biçimde yazdırıldı.
Yanıt: Bu soruya bu haliyle muhatap olmak beni üzmektedir, ancak soruşturmanın sonuna kadar yürütülmesini istiyorum.
Benim anlatımımdaki bu cümlemin, soruşturma ön izin aşamasında Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Gen. Md.'ne yazılan üst yazıda (fezleke) aynen yer aldığını gördüm.
Bu konuda duruşmada söz alarak : "Sayın mahkeme üyeleri, benim İKİNCİ KEZ alınan ifade tutanağı ikinci sayfasında ve bakanlığa yazılan üst yazıda yazılan konuda açıklamak yapmak istiyorum. ŞÖYLE Kİ, bana sorulan soruya bu haliyle muhatap olmak beni üzmüştür... Beni üzen husus, kendi durumum değil, bana sorulan sorunun ceza hukuku temel ilkelerine aykırı biçimde sorulmasıdır. CEZA MUHAKEMESİNDE KİŞİYE KENDİNİ SUÇLAYICI SORU SORULMASI YASAĞININ ÇİĞNENMESİNE ÜZÜLMÜŞTÜM" dedim.
Şimdi düşünelim, CMK m.170 ve m.174 kurallarına ve genel hukuk ilkelerine uymadan yürütülecek soruşturma ve kovuşturmalar, ilgili olarak beni mi, yoksa hukukçu kimliği taşıyanları mı üzmeli ?

Bu arada bizim savunma makamında görevli avukat olarak görev yapmamıza engel ve zorluk çıkartmak amacıyla açtırıldığı görüntüsündeki bu dava, uluslar arası belgelere aykırıdır. Örneğin Havana Kuralları olarak anılan bildirge’nin 36. maddesinde ilgili hükümetler, avukatların yargılamadaki rolleri ve bu görevlerini yerine getirirken avukatlara parasal, toplumsal, hukuksal, eylemsel zorluklar yaratmamayı ve avukatların görevini özgürce yapmasını garanti etmiştir. Yine Pekin Sözleşmesi de aynı nitelikte kurallar getirmiş ve onaylandığı için 1982 belgesi madde 90 uyarınca iç hukuk kuralı sayılmıştır. İşte görülmekte olan bu dava bu hukuk kaynaklarına açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

Diğer yandan mahkemeniz ceza yargılaması sistemine göre olay yargılaması yapmaktadır. Buna göre olayın benimle ilgisi yok ise veya olayın kendisi suç değil ise benim hakkımda AKLANMA kararı vermeniz gerekecek olup, vereceğiniz bu aklanma karar bana bir lütuf olarak değil, benim hakkım olduğu için bana hakkımı teslim etmiş olacaksınız.
Çünkü mahkemenizde bu davanın açılmasına neden olanlar mahkemenizin bu kadar çok işi arasında mahkemenizi boşu boşuna uğraştırmış durumdadırlar. Bu durumda vereceğiniz AKLANMA kararı, aynı zamanda mahkemenizin de diğer işlerini yapması için zaman kazanmasını sağlayacaktır.

Ayrıca savcılığa suç duyurusunda bulunan muhbir şahıslar, görev yaptıkları sırada birçok hukuk kuralı ve meslek kuralını açıkça çiğnemişler, suç duyurularımız ve soruşturma açılması için bakanlığa başvurularımız sonuçsuz bırakılmıştır. Burada önemli olan özellik, tutanakları düzgün yazdırma ödevi altında olanlar bizim sözlerimizi tutanaklara kendi cümleleriyle yazdırmış ve sonra da kendi cümlelerini dayanak göstererek bizim hakkımızda dava açılmasını sağlamışlardır. Öyleyse, duruşmada söylene sözlerin tutanağa düzgün yazdırılması en önemli hukuksal durum ve görev olarak tüm hukukçuların sorunudur.

Kürsüleri ve cübbeleri bağımsız ve dokunulmaz olmayan her ülke; çağdaş demokratik hukuk devleti özlemi içinde yaşar durur!
• Savunmanın savunma sürecinde/faaliyetinde savunulacak duruma gelmesi,
• * savunma anında/sürecinde "sanık" konumuna gelebilme ihtimalini düşünecek olması,
• * savunmanın "sanık" olmadan sanığa hukuki yardımda bulunma çabası,
• * sanık hakkına ve hukuk devletine vurulan en büyük darbedir!

Savunma kürsüsü ve cübbesi bağımsız olduğu kadar dokunulmazdır da!

Sayın mahkemenizdeki yargıçlar kurulunun bu davadaki dururumu hukuksal olarak değerlendirerek karar vermesini dilerim. .Şubat 2007
Ömer KAVİLİ
Hukukçu