Mesajı Okuyun
Old 10-04-2013, 17:47   #4
Admin

 
Varsayılan

Bir müvekkilin avukatına güvenmek zorunda olması gerektiği görüşününüze katılamıyorum.

Konuya vatandaş gözüyle bakalım: Hukuki bir sıkıntısı var ve bizzat tanıdığı bir avukat yok. Mecburen çevreden soruşturup bir tanıdığının tanıdığının tanıdığı bir avukatı buluyor, görüşüyor ve -fazla güvenmese dahi- belki mecburen vekaletini veriyor. Bu durumdaki vatandaşın yüzlerce avukatı tek tek gezmesi, aralarında en güvendiğini seçmesi ne fiilen mümkün, ne de maddeten (istişareye çoğu kez ücret alıyoruz, hatta almayan meslektaşları sürekli THS'de kınıyoruz değil mi?) Bu durumda hiç tanımadığı, muhtemelen sadece 1 kez, yarım saat konuştuğu bir avukata vekalet verirken, niçin sadece belirli yetkileri vermesi "ayıplanacak" bir durum olsun?

Kendimizi onun yerine koyalım: Burun estetiği ameliyatı olacaksanız, "en iyi doktoru" bulmaya çalışırsınız. Ama bir doktora ameliyat olacak kadar güvendiniz diye doktorun "sana burnunun şeklinin nasıl olacağını gösteremem, bana bırak, ben uygun bir şekilde yapacağım" teklifini reddetmeniz kınanacak bir durum mudur? Doktora güveniyor olsanız bile burun sizin burnunuz, hayat boyu siz taşıyacaksınız, doktor parasını alıp kenara çekilecek, niye şekline o karar versin? Burun estetiği ameliyatında burun sizinse, hukuki ihtilafta da dava vatandaşın!

Kaldı ki, bu yetkinin vekaletinde olmamasının avukat açısından nasıl bir sakıncası var? İcradan para çekemez, o olur. Davanın yürütülmesini engelleyen bir yönünü göremiyorum.

Ama neticede bu yetkinin verilmesi konusunda takdir müvekkilin olduğu gibi, bu yetki verilmeden davanın alınmaması konusunda da takdir avukatındır. Dolayısıyla bu yetkiyi vermeyen müvekkile ben kendi adıma saygı duyarım ama bir avukat da o zaman ben de davayı almam diyorsa o da saygı duyulacak bir karardır.