Mesajı Okuyun
Old 02-12-2009, 22:46   #2
Av.Hülya Büyükoğlu

 
Varsayılan

Merhaba,
Maalesef yüklenemiyor..Ben Yargıtay'ın bu konudaki görüşüne katılmasam da..


T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2004/11-217
Karar: 2004/212
Tarih: 07.04.2004

ÖZET: Hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibarıyla sürücünün münhasıran alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekir. Sair bir anlatımla, sürücünün alkollü olması, tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir halde hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK.nun 1281 maddesi hükümü gereğince sigortacıya düşer.

(2918 sayılı Trafik K. m. 48) (6762 sayılı TTK. m. 1299)

KARAR METNİ:
Taraflar arasındaki "Tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 8.Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 1.5.2002 tarih ve 2001/172 E. 2002/191 K. s. kararın tetkiki Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.2.2003 tarih ve 2002/9256-E. 2003/1666 K. s. ilamı ile; (...Davacı vekili,müvekkiline ilişkin aracın davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğu aracın kaza sonucu hasarlandığını ancak davalı şirketin müvekkilinin alkollü olduğu gerekçesi ile ödeme yapmadığını ileri sürerek,hasar bedelinin faiziyle davalıdan alınmasını talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili,kazanın davacının alkollü olması sebebiyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana geldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece,iddia,savunma,benimsenen bilirkişi raporu ve bütün dosya kapsamına göre,davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı,davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava,kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.

Trafik kazası tesbit tutanağında açıklanan ve basit krokide gösterilen kazanın oluşum şekli bilirkişilerce de kabul edilerek, kazanın meydana gelmesinde davacının 2/8 nispetinde kusurlu sayılacağı belirlenmiştir.Ancak davacının daha az kusurlu olmasına rağmen geri geri çıkış yapan araca çarptıktan sonra, sol tarafa ani direksiyon kırmasının geriden gelen ve karşıdan hareket etmekte bulunan taşıtları dikkate almadığının göstermesi olduğunu, alkol almamış olsaydı kazadan kaçınma yönünde tedbir alma olasılığının daha fazla alacağı belirtilerek, bilirkişilerce davanın kaza anında münhasıran alkolün etkisi altına aldığı sonucuna varılarak, 2.3.2001 günlü ek raporda, "sürücü davalı Orhan Kılınç almış olduğu 1,31 promil düzeydeki alkol sebebiyle münhasıran alkol etkisi altında olup,trafik içerisinde kaldığı süreç dahilinde başka bir yer ve biçimde ayrı bir trafik kazasına sebebiyet vermesi de kaçınılmaz olacaktı" yönünde görüş bildirmişlerdir.Bilirkişilerce de kabul edilen kazanın oluşum biçimi incelendiğinde, davacının kazaya sebebiyet vermediği, dava dışı sürücü Gülbu Mızrak'ın aslı kusuruyla sebebiyet verdiği kazaya ikinci derecede kusurlu davranışı ile katılım bulunduğu anlaşılmıştır.Bu biçimde kaza olduktan sonra davacının yanlış tedbir alarak ani direksiyon kırması sonucu sair araçların hasarlanmasına neden olması münhasıran alkol oranına bağlanmaz. Buna göre, mahkemece, davacının aracında meydana gelen zararın poliçe teminatı kapsamında kaldığı kabul edilerek,zararın belirlenmesi yerine,dosya kapsamına ve kazanın meydana geliş şekline uygun olmayan, varsayımlara dayalı ve dairenin kazanın münhasıran alınan alkolün etkisi altında meydana geldiğinin ispatlanması sair bir deyişle eylem ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yönündeki yerleşik görüşüne de aykırı bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir ...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.

Davacı vekili, müvekkiline ilişkin aracın davalı sigorta şirketine kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, aracın kaza sonucu hasarlandığını, ancak davalı şirketin müvekkilinin alkollü olduğu gerekçesi ile ödeme yapmadığını ileri sürerek, oluşan hasar bedelinin faizi ile birlikte davalıdan alınmasını istemiştir.

Davalı vekili; davacının alkollü olması nedeniyle, salt alkolün etkisiyle güvenli sürme yeteneğini yitirmesi sonucu kazanın meydana geldiğini, poliçe genel şartları uyarınca hasarın teminat dışı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece davacının Karayolları Trafik Kanununda ön görülen oran üzerinde alkol alındığı ve poliçe genel şartlarının A.5.5. maddesi uyarınca hasarın teminat dışı olduğu gerekçesi ile, oyçokluğu ile davanın reddine karar vermiştir. Karşı oy veren mahkeme üyesi ise, olayda alkolün tek başına etken olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü yönünde oy kullanmıştır.

Uyuşmazlık; trafik kazasının salt alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediği , dolayısıyla hasarın kasko poliçesi teminatı kapsamında kalıp kalmadığı noktalarında toplanmaktadır.

2918 s. Karayolları Trafik Yasanın 48.maddesi;alkollü içki almış olması sebebiyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.

Karayolları Trafik Yönetmeliğinin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97.maddesinde, alkollü içki almış olması sebebiyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile ilgili olan "b-2" bendinde "Alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı" kenar başlığı altında; Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen sair araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promilin üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.

Ayrıca Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5.5.maddesinde "Teminat dışı kalan zararlar" kenar başlığı altında; taşıtın Karayolları Trafik Yasası uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu açıklanmıştır.

Bununla birlikte;Kasko Sigorta Poliçesi Genel Şartlarının A.5.5.maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Yasasının 48.maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması sebebiyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97.maddesinde yukarda anılan kanun hükmün tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne biçimde saptanacağı belirlendikten sonra, kanun da yer alan hükümü dikkate almadan salt;(mücerret) 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin kanuni dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin, kanuna aykırı bir biçimde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.

O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibarıyla sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Sair bir anlatımla, sürücünün alkollü olması, tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir halde hasarın teminat dışı kaldığının kanıt yükü TTK.nun 1281 maddesi hükümü gereğince sigortacıya düşmektedir.

Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi durumda kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir.(Bkz.YHGK. 23.10.2002 tarih ve 2002/11-768-840 s. ilamı, 19.4.2000 tarih ve 2000/11-806-801 s. ilamı, 15.4.1998 tarih ve 1998/11-258-273 s. ilamı, 15.4.1998 tarih ve 1998/11-258-73 s. ilamı, Y.11.HD.nin 23.2.2004 tarih ve 2004/7094-1654 s. ilamı) Somut olayda dosya kapsamına göre, davacının seyir ettiği yönde yol kenarına park etmiş Gülbu Mızrak yönetimindeki 06 YRE 34 plakalı aracın, bulunduğu yerden çıkmak için geri geri manevra yaptığı sırada, davacının yönetimindeki 06 GRK 06 plakalı aracın sağ ön tarafı ile 06 YRE 34 plakalı aracın sol arka tarafına çarptığı, bu çarpmadan sonra davacının aniden sola direksiyon kırdığı, bu arada davacının, arkasından gelmekte olan dava dışı 06 FB 744 plakalı aracın sağ ön kısmına, aracının sol arka kısmı ile çarptığı ve arkadaki aracın çarpmanın etkisi ile yolun soluna karşı şeride doğru savrulduğu ve karşı yönden gelmekte olan dava dışı 06 F 2462 plakalı araçla çarpıştığı anlaşılmaktadır.

Alınan uzman bilirkişi raporuna göre, bu olayda iki yönden hareket halinde bulunan trafiği kontrol etmeden tedbirsiz ve dikkatsiz bir şekilde yola çıkış yapmak isteyen 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak 6/8 oranında asli kusurlu bulunduğu, davacının ise akan trafiği kontrol edip kaza anında etkin fren önlemine başvurmadığı için 2/8 oranında kusurlu bulunduğu belirtilmiştir.

Kaza sırasında davacının 1.31 oranında alkollü olduğu bilirkişi raporu ile saptanmıştır. Bununla birlikte yukarda açıklanan ilkeye göre, sürücünün alkollü olması, yalnız başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez.Oluşan hasarın salt alkolün etkisi altında oluşup oluşmadığının saptanması gerekir.

Her ne kadar, içinde nörolog, hukukçu ve trafik uzmanından oluşan bilirkişi kurulu raporunda davacının aldığı alkol oranından yola çıkılarak kazanın, davacının salt alkolün etkisi altında kalması dolayısıyla ortaya çıktığı varsayımına dayandırılmışsa da, bu tesbit olayın yukarda özetlenen oluşumu ve dosya kapsamı ile bağdaşmamaktadır. Alkollü olmayan bir sürücü de kaza anında etkin fren tedbirine başvurmayıp, söz konusu kazaya neden olabilir. Kaldı ki, davacı olayda 2/8 oranında kusurlu olup, asli

kusurlu (6/8) 06 YRE 34 plakalı araç sürücüsü Gülbu Mızrak'tır.Yukarıda da değinildiği gibi kaza, salt (tek başına) davacının alkollü olmasının etkisiyle meydana gelmemiştir.Olayda bu etmenden çok, yola çıkarken gerekli güvenlik tedbirlerini almayan ve özensiz davranan asli kusurlu Gülbu Mızrak'ın davranışı rol oynamıştır.

Hal böyle olunca, varsayıma dayalı ve uygun nedensellik bağı bulunmayan Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına aykırı bilirkişi raporundaki görüşlere itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarda ve Özel Dairenin bozma kararında gösterilen sebeplerden dolayı HUMK'nun 429 maddesi gereğince BOZULMASINA, istem halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 7.4.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


İyi çalışmalar,