Mesajı Okuyun
Old 25-02-2005, 12:29   #22
UNLUTURK

 
Varsayılan

Sayın Üyeler,
Benim bu tartışmaya dahil olma sebebbim annenin BENCE samimi yakarışıydı. Öncelikle belirtmek isterim ki ben anne haklı veya baba haklı yorumu yapmadım. İbrahimbey'in olayı değerlendirmekten çok anneyi, sistem adına itham eden yazısına cevaptı.
Yine de iddia ediyorum ki anne haklı olmasa bile vücudunda yara izleri taşıyan çocuğa ilgisiz bir sistem tartışılmalı. Ayrıca ve özellikle belirtmek isterim ki "GELİŞMİŞ BATI" ülkelerindeki çocuk yuvalarının hali belli. Belçika'da "rezaletin" bile cılkı çıkmış. Malum İzmir'deki Çocuk Köyü rezaleti şahsen içimi YAKIYOR. Adana'da dayakcı anneden alınan çocuğun dünyasını parçalarcasına deden (hemde hali hazırda gerekçe yokken) kopartılmasının çocuğun dünyasında "terbiye tokatı" ile mukayese dahi edilemeyecek derin izer bırakacağını bilmek için uzman olmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Yani çözümün aile içinde aranması, İMKAN yoksa alternatif aranması gereğine inanıyorum.
Kaldı ki varsayalım, annede şiddet düşkünü neden baba müdahale etmiyor. Ve yine ne ilginçtir ki dayakcı anne yanında, 11 ay sorun yok 1 ay babanın yanında geçen süreden sonra anne çocuğa şiddet uyguluyor. Mantığımı da okşamıyor. Ancak burada benim iddiam annenin suçlu olup olmadığı değil onun feryadı. Buna rağmen bu sistem ne beklemektedir. İntihar etmiş bir kişi veya psikolojik bozukluk ile malül aile ferlerinin sansasyonel ve basına yansımış eylemlerinimi?
Bu arada acelesi olmayan adalet değilmi bizi bu hallere koyan? En kötü adalet gecikmiş adalet değilmi yoksa?
Her gün huzursuz olarak kalkılan yataktan akşam bir türlü başlanamayan uykuya çare olma çabası adaletin sorunu değilse kimin? Bu "huzur" işkencesinin adil yanını anlayamadım. Biri dinlenecekse ne bekleniyor? Çocuğun "manyağı" (herkimse) ile birlikte yaşamaya mecbur bırakılması adaletin sorunu değilse kimin? Bu çocuğun gerek kişisel gerek bedensel "inşa" döneminde ne kadar amacına hizmet eder bir yaklaşım bu? Bu ayrıca sorgulanmalı. Bir tokatı bile yıkım kabul eden sistem bunu nasıl hazmeder anlamış değilim.
Ayrıca belirteyim ki bir hukukcu olarak bu sitemden umutsuz olduğumu söyleyemem. Ancak bu ve buna benzer yanlışlıklar temizlenmeden umut da yeşermeye devam edemez. Bu sürekli ve vazgeçilemez bir mücadeledir. Bu şahsi sorunların "kısayoldan" halli olup, hukuka asalak olmuş kanını emen çözümlerdir. Ben bu olayda olduğu gibi yeni doğmuş bir bebeğin velayetinin anneden alınarak evde bile olmayan babaya (fiilen hukukcu dedeye) verilildiğini, annenin istisnasız her hafta İstanbul'dan Güney'e uçakla gidip otelde kalıp çocuğunu gördüğünü biliyorum. Kısca bu karşılaşılan olayların "olağan" şeylerden olmasını istemiyorum.
Hepsi bu. Yapılacak birşey varsa buyrun hep beraber el atalım.
Hepinize iyi çalışmalar.