Mesajı Okuyun
Old 29-03-2007, 19:29   #4
Kadir COŞKUN

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK DAİRESİ 21

Esas No.
2003/11333
Karar No.
2004/1027
Tarihi
12.02.2004

506-SOSYAL SİGORTALAR KANUNU ( SSK )/111
818-BORÇLAR KANUNU/113
4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/2

İŞÇİNİN KORUNMASI İLKESİ
İBRA
İŞ KAZASI

ÖZET
DAVA, İŞ KAZASI SONUCU OLUŞAN MALÜLİYET NEDENİYLE DAVACININ UĞRAMIŞ OLDUĞU MADDİ VE MANEVİ ZARARIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE İLİŞKİNDİR. MALÜLİYET DURUMU VE KUSUR ORANLARI KONUSUNDA KESİN FİKİR SAHİBİ OLMASI MÜMKÜN OLMAYAN İŞÇİNİN OLAYDAN ÇOK KISA BİR SÜRE SONRA VERDİĞİ GENEL VE SOYUT BİR AÇIKLAMAYI İÇERDİĞİ KUŞKUSUZ OLAN İBRANAMEYİ TÜMDEN GEÇERLİ SAYMAK, İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK MEVZUATININ TEMEL PRENSİBİ OLAN "İŞÇİNİN KORUNMASI TEMEL İLKESİ" NE DE UYGUN DÜŞMEYECEKTİR. BU DÜŞÜNCELERLE KURAL OLARAK BU ŞEKİLDE DÜZENLENMİŞ İBRANAMENİN MADDİ TAZMİNATI KAPSADIĞI VE MANEVİ TAZMİNATI İÇERMEDİĞİ KABUL EDİLMELİDİR

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Demet Kurtuluş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava, iş kazası sonucu oluşan malüliyet nedeniyle davacının uğramış olduğu maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 20.5.1996 tarihli ibranameyi esas alarak davanın tümden reddine karar vermiş ise de, varılan sonuç usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Bilindiği gibi "ibra", alacağın tasfiyesini içeren tasarrufi bir sözleşmedir. Konuyla ilgili doğrudan amir bir hüküm bulunmaması nedeniyle sorunun çözümlenmesinin ( ibranın ) doğruluk ve güven kuralına aykırı olmaması gerektiği gerçeğine sıkıca sarılarak sorunun hallinde yarar vardır. Bu bağlamda, M.K.'nun 2/1,2 hükmüne aykırılık, bir itiraz niteliğindedir ve her zaman ileri sürülebileceği gibi, mahkemece de yargılamanın her aşamasında doğrudan ( re'sen ) nazara alınabilir.
Somut olayda, 17.4.1996 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu %14 oranında malül kalan davacı işçiye taraflarca imzalanan 20.5.1996 tarihli belge ile zararı karşılığı 2.000.000.000 TL. tazminatın davalı işveren tarafından ödendiği iddia edilmektedir. Belge içeriğinden ödemenin hangi tazminat türüne ( maddi-manevi ) ait olduğu belli olmadığı gibi, aidiyete ilişkin miktarlarda da belirginlik yoktur.
Malüliyet durumu ve kusur oranları konusunda kesin fikir sahibi olması mümkün olmayan işçinin olaydan çok kısa bir süre sonra verdiği genel ve soyut bir açıklamayı içerdiği kuşkusuz olan ibranameyi tümden geçerli saymak, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan "işçinin korunması temel ilkesi" ne de uygun düşmeyecektir. Bu düşüncelerle kural olarak bu şekilde düzenlenmiş ibranamenin maddi tazminatı kapsadığı ve manevi tazminatı içermediği kabul edilmelidir.
Ancak, mahkemenin maddi tazminatın belirlenmesinde kabul ettiği yöntem, Yargıtay uygulamasına göre doğru kabul edilebilirse de, açıklanan bu temel ilkeler karşısında, çelişkili tanık bildirimleri, ödeme içeriğinin maddi veya manevi tazminatı veya tedavi giderlerini ve işçilik haklarını da içerip içermediği gibi hususlar açıklığa kavuşturulmadan maddi tazminat tutarının belirlenmesi ve giderek manevi tazminatın dahi reddedilmek suretiyle sonuca varılması Medeni Yasanın açıkladığı manadaki hakkaniyet kurallarına da uygun değildir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın tamamının reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine12.2.2004 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY : Uyuşmazlık, davacının geçirdiği iş kazası nedeniyle, 500.000.000 TL maddi ve 10.000.000.000 TL manevi tazminatın davalıya ödetilmesine ilişkindir.
Mahkemece ibraname ile davacıya ödenen para maddi ve manevi tazminatı karşıladığından davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı işçinin 17.4.1996 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle % 14 oranında malul kaldığı, davalı işverence sunulan ve davacı işçinin de imzasını içeren 20.5.1996 tarihli ibranamede davacının 17.4.1996 tarihinde geçirdiği iş kazası nedeniyle işverenden 2.000.000.000 TL'yi tazminat olarak aldığı, ödenen bu tazminat dışında işverenden herhangi bir talebi olmayacağını ve ibra ettiğini kabul ettiği bu ibranameyi hiçbir baskı altında kalmadan imzaladığı, davacı tanıklarının birbirini doğrulayan ve tamamlayan anlatımları ve ibraname içeriği ile açıkça ortadadır.
Sorun, ibranamenin sadece maddi tazminatı mı, yoksa hem maddi hem manevi tazminatı kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır.
Yargıtay'ın yerleşmiş uygulamasına uygun olarak düzenlenen bilirkişi raporunda, davacının ibra tarihindeki veriler esas alınarak yapılan hesap sonucu, davacının maddi zararı, SSK'ca bağlanan gelirin peşin sermaye değeri düşülmeden 360.459.323 TL olarak saptanmıştır.
İşverenin geri kalan ve bu miktarın yaklaşık 6 katı tutarında bulunan 1.639.540.677 TL'nin sadece maddi tazminat olarak ödemesi yaşam deneyi kurallarına aykırıdır.
Hal böyle olunca; somut olayın özelliği gereği, davacıya geçirdiği iş kazası nedeniyle ödenen 2.000.000.000 TL tazminatın sadece maddi tazminatı değil manevi tazminatı da kapsadığı kabul edilmelidir.
Olayın oluş şekline müterafik kusur oranlarına maluliyet oranına tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın satın alma gücüne 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının içeriğine göre, 1.639.540.677 TL'sı davacının hakettiği manevi tazminatı ibraname tarihi itibariyle ziyadesiyle karşılar miktardadır. Davacının işçilik alacağı talebi olmadığı ve temyiz dilekçesinde dahi bu konuda istekte bulunmadığı halde istek genişleterek işçilik alacağı yönünden de bozma yapılması doğru değildir.
Mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan onanmasına karar verilmesi gerekirken bozulmasına karar verilmesini doğru bulmadığımızdan sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sayın YILMAZ, sanırım bu yargıtay kararı ile sizin sunduklarınız çelişki arzetmekte...

İlginize teşekkür ederim. İyi akşamlar