Mesajı Okuyun
Old 02-12-2018, 18:27   #18
Av.Ufuk Bozoğlu

 
Varsayılan Katkı,

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/3938
Karar: 2005/4400
Karar Tarihi: 21.04.2005

Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Karar: Dava, TMK. 182/2 maddesine dayalı iştirak nafakasının artırılması isteğine ilişkindir.

Mahkemece, küçüğün dava sırasında reşit olması nedeniyle velayeten dava açılamayacağı gerekçesi ile davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm, süresinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Küçük Yunus Emre'ye velayeten annesinin vekili tarafından açılmış olan davanın yargılaması sırasında Yunus Emre'nin dava tarihinden üç gün sonra 24.10.2004 tarihinde reşit olduğu hususu ihtilaflı değildir.

Türk Usul Hukukuna göre her dava açıldığı tarihteki maddi ve usulü esaslar çerçevesinde hükme bağlanır. Dava açıldığı tarihte var olan alacaklar hüküm altına alınabilir. Dava tarihinden sonra doğacak haklar için açılmış davada karar verilmesi mümkün değildir. (Prof. Baki Kuru, Hukuk Usulü, Cilt 2, Ank.1980, sh. 1150, 1151, 2109; Prof. İlhan Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, İst.1966 sh. 297 vd). Türk Usul Hukukunun gereği olan bu yön ayrıca 28.11.1956 gün ve 15/15 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile de teyit edilmiş bulunmaktadır. İçtihadı birleştirme kararları ise Yargıtay Dairelerini ve tüm mahkemeleri bağlar (Yargıtay K. md. 20).

Ancak, tekrarlanacak edimleri ihtiva eden dava türlerinde (nafaka, kira, irat şeklinde tazminat gibi) ileriye dönük olarak hüküm verilebilmesi, bu ilkeyi zedeleyecek nitelikte değildir. Zira bu tür davalarda da İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olarak dava tarihindeki şartlar göz önüne alınarak sonuca varılacaktır.


Somut olayda; dava tarihinde davacı annenin (TMK. mad. 336/2) gereğince velayet hakkı ve dolayısı ile dava açma ehliyeti vardır. Dava sırasında küçük Yunus Emre'nin 24.10.2004 tarihinde reşit olduğu anlaşılmaktadır.

Kaldı ki; mahkemece, <talep olduğu ve vekaletname ibraz edildiği takdirde> reşit olduğu bu tarihten sonrası için ise yardım nafakasına hükmedilebilir.


Mahkemece, işin esasına girilerek nafaka ilkeleri gereğince araştırma yapmak ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.04.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


**Burada tek püf noktası "vekaletname sunmak daha da önemlisi, 18 yaş sonrası için yardım nafakasını talep etmek." Bu şu demek; çocuk 18 yaşını doldurmuş olmakla, yardım nafakası talep edip etmeme muhtariyetine sahiptir. Annenin talebi ile "yardım nafakasına" hükmetmek doğru olamayacağına göre, çocuk asil olarak, hukuki ehliyet mecburiyeti gereği kendisi için açılan davaya onay verip talepte bulunacaktır.

Harç yatırılmış zaten..Harcı yatırılmamış bir dava olduğu hukuki görüşünü de paylaşmıyorum. İstenilen Nafaka miktarı aynı, dava tarihindeki şartlara göre değerlendirilecek, bu durumda ha anne yatırsın harcı ha çocuk yatırsın ne fark edecek.
Öte yandan yukarıda paylaşılan, 3.Hukuk Dairesi kararlarında, asilin ayrı bir vekaletname sunumundan ve ayrı bir yardım nafakası talebi olduğundan da bahsedilmiyor.

Saygılarımla,