Mesajı Okuyun
Old 23-03-2008, 14:28   #5
Alp_aslan

 
Varsayılan

Önder Bey, Türk Ceza Kanunun 94. maddesi işkence suçunu çok açık olarak tanımlamıştır.Dolayısıyla maddi işkence suçu, manevi işkence suçu diye ikili bir ayrıma gidilemez. Zaten işkence insan onurunu ayaklar altına alması nedeniyle insanda ruhsal yönden de derin izler bırakacaktır. Şöyle de düşünmekte fayda var, hiç bir işkence yoktur ki , insana ruhsal yönden bir acı vermemiş olsun. Dolayısıyla işkencede zaten önemli olgu , insanın ruh dünyasında yaşattığı büyük kasvet ve çöküntüdür.
Avukatlık kamu hizmeti gören serbest bir meslektir. Fakat kamu görevlisi değildir.Kamu görevlisi olması da düşünülemez. Zira avukat, bağımsızdır. Hiç kimseden hatta müvekkilinden dahi emir almaz. Hiç bir yerden talimat almaz. Kamu görevlisi , muhteviyatında her zaman hiyerarşiyi barındırır.
Kamu görevlisi olarak temel aldığınız TCK nun 6/d maddesi uyarınca , avukatların yargılamadaki işlevini gösterir.
1136 sayılı kanunun 57. maddesi uyarınca avukatlara karşı işlenen suçlarda bu suçların hakimlere karşı işlenmesine ilişkin hükümler uygulanır.Dolayısıyla avukatların bazı suçlarda mağdur olmasında , kamu görevlisine karşı işlenen suçlar gibi nitelikli hal almasının kaynağı bu maddedir.Örneğin bir avukat görevi nedeniyle hakarete maruz kalır ve sanık hakkında 125/3.a uygulanabilir, fakat avukat suç işlerse aynı durum söz konusu olmaz, olamaz, zira ceza hukukunda kanunilik ilkesi buna izin vermez.
Diğer taraftan , avukatların görevi hak aramaktır. Kendisine kanunlarla verilmiş bir yetkiyi kullanmak suç olamaz.Meşru çizgiler dairesinde suç duyurusunda bulunmak , avukatı hiç bir suçun tarafı yapamaz. Sonuç olarak hukuk sistemimiz , o kişiye kanun karşısında kendine aklayabilme fırsatını da vermiştir.