Mesajı Okuyun
Old 07-12-2006, 12:31   #11
Av. Murat ÇETİNKAYA

 
Varsayılan

Arkadaşlar medya haberin reytingine bakar, niceliktir önemli olan ve niteliğin önemi yoktur. Bu anlamda habere konu insanların yaşamı hakkında en ufak kaygı duymazlar. Bu anlamda merhum savcımızın yakın çalışma arkadaşı olan hakim İbrahim Özbek Beyi'in yazısını aynen aktarıyorum. Akıllarda soru işareti kalmaması ve bu konunun kapanması adına...

Bu başlığı dikkat çeksin diye yaptım. Asıl olan, yürütülmekte olan bir soruşturma dosyası olması sebebi ile yazımın konusunun bu olmadığını belirtmek isterim.
Bu başlığı seçmedeki sebep ise; Güttüğüm saikten öte ----yazacaklarımdan dolayı---- duygularımın beni bu yönde yansıması..

Olay olduktan sonra gazetelerin başlıkları ve bu başlıklara göre şekil alan yorum ve yazılar aşağı yukarı hep aynı:
"C.Savcısının sır intiharı", "Geride kalanlara yazık oldu", "Allah amelleri ile muamele etsin,taksiratını affetsin" vs., vs.,

Bir de YAŞANANLAR var: Bu YAŞANANLARIN BİRİNCİ GRUBUNDA yine bu dedikoduların yer aldığı haberlerden ve yorumlardan seçim yapacağım. İKİNCİ GRUBUNdA ----KENDİSİ İLE BİR ÖNCEKİ GÖREV YERİ OLAN KARAYAZI'DA BERABER ÇAMIŞMAMIZDAN DOLAYI--- KENDİ MÜŞAHEDELERİMDEN, ÜÇÜNCÜ GRUBUNDA İSE EŞİ İLE OLAY GECESİ YAŞANANLARA DAİR KONUŞTUKLARIMIZDAN ANLATACAĞIM

SONUÇ ÇIKARMAYI SİZ ZEKİ, OBJEKTİF, ADİL, MESLEKTAŞLARIMIN AKIL VE VİCDANINA BIRAKIYORUM:

--"Merhum Fikretim, her zaman olduğu gibi o gecenin gündüzünde de arkadaşları ve ailesi ile sevinçli, şaka dolu, deli-dolu bir gün geçirmişti; O gecenin öncesinde arkadaşları ile güzel bir tiyatro seyretmiş, onlardan şakalaşarak ayrılmış, akşam olduğu için evine çekilmişti."
--"Merhum Fikretim, o canı kadar sevdiği çocuklarını yarınki okulları için uyumak üzere ---her zamanki gibi--- öpüp odalarına uğurlamıştı."
--"Merhum Fikretim, ne o gece ne öncesinde, ne meslektaşlarına, ne çocuklarına ---her intihar edende olması gerektiği gibi---- ne hayattan bıktığını, ne sıkıldığını bahsetti. Ne de kendini bir karamsar hayata verdi"
--"Merhum Fikretim, ---kesine yakın ihtimalle--- meslek hayatında ilk defa da olsa bir ilde savcı olduğu ve çocuklarının bir kısmını burada okutabileceği için mutluluğuna yeni mutluluklar katmıştı. Daha önceki görev yerinde bir kaç meslektaşı ile ---en çok da Hakim İbrahim ile --- şakalaşıp, yüzünden hep gülücükler saçarken, yeni görev yeri Ardahan'da şakalaşacağı yüzünü güldürecek, sevebileceği meslektaş sayısı ve olasılıkları artmıştı,"
--"Merhum Fikretim, her intihar eden gibi geride ne bir mektup, ne bir vasiyet bırakmıştı"....
--VS..

İKİNCİ GRUP: YAŞADIKLARIMIZ

--Merhum Fikretim'le 1,5 yıl beraber çalıştığımız adliyede, 1,5 yıl beraber yaşadığımız lojmanda, 1,5 yıl hafta sonları beraber çıktığımız balık avlarında ve adliyeye su çekme saatlerinde ----(Karayazının suyu içime elverişli olmayacak kadar sağlıklı olmadığı için tüm arkadaşlar yakın/uzak çeşmelerden arabalarla içmek ve yemekler için bidanlarla su çekerdik.)----- hep ondan enerji almışımdır. Moralim bozuk ise yanına gitmişim düzelmiştir.
--Odasındaki ziyaretlerimizde bir taraftan çalışır bir taraftan yaşadığı ve çalıştığı yerdeki komik olayları da katarak hayatı fıkralaştırır, gülen yüzü ile bize onları anlatır güldürür, güldürüdü.
--Evine diğer meslektaşlarla hepimizi çağırır; Gelmeyen olur ise neredeler, bir sıkıntıları mı var diye;Babacan bir tavırla araştırır. Sonra eve gelenlere eşi ve çocukları ile en iyi şekilde hizmet eder, her misafirlik ---akşam yemeğimizi yemiş /elmiş olmamıza rağmen--- sanki bir yemek daveti, bir parti ayarlanmış gibi zengin içerikli, neşeli, sıcak geçerdi.
--İnanın yediğini, içtiğini, yaşadığını herkesle paylaşma arzusu hep taşırdı. Bu özelliğni tüm aile ferdinde görmek mümkündü. Hepimiz bu ülkenin insanlarıyız. Değişik gurbetlerde çalıştım, okudum ama bu özellik özellikle Anadalu kültüründen kaynaklanıyor. Kısmen savcımın ailesini da tanımak mümkün oldu. Baba tarafından Kayserili, anne tarafından Anteplidir. Her iki güzel ilden, taraftan da o güzel kültürü almış bir aile. Kendim de Merhum savcımın Kayseri'deki memleketine komşu ve çok yakın Sivas ilçesinden oldğum için kültürlerimiz yakın gelirdi.
--Devlete, millete, kamuya ait değerlere karşı işlenen suçlara dair yaptığı soruşturmalara ayrı bir önem verir; Bu kabil değerleri her şeyin üstünde tutardı.
--Öncesinde ve bugününde yaşadığı olumsuzlukları, günlük hayattaki aksaklıkları hiç abartmazdı. İnanın bu konuda birçok insandan daha çok kaderine razı tavırlı idi.
--Kimsenin arkasından kuyu kazmazdı, başını kessen; Meslektaşlarına, çevresindeki insanlara karşı kötülük yaptıramazdınız.
--Hayatın bir çok alanında aktiviteye, yamaç paraşütünden, dalgıçlığa, oradan avcılığa kadar birçok konuda ilgi alanına sahipti...Hatta Bakanlığın, Erzurum Palandöken'de beş yıldızlı bir otelde verdiği ceza seminerinde ---Başsavcımızın sağladığı küçük bir imkanı dahi en iyi şekilde değerlendirmiş--- bir haftada, kayak yapmayı öğrenmişti...
--Kendi kendine saz çalmayı öğrenmeye başlamıştı,
--Silahlara özel bir ilgisi vardı; Bu nedenle bir iki tabancası ile hemen her hafta özel ilgilenir, onları temizler, atışlar yapardı..
--Yaşanan olayda olduğu gibi akşam evine çekildikten sonra dinlenir ve biraz da çocuklar yattıktan sonra silahını temizler, mekanizmasnı felan kontrol ederdi.
--Uzun süre mahrum yerlerde çalıştığını ama Karayazı'da çalıştığı bu kadroyu çok sevdiğini, onlardan ayrılmanın kendisine çok zor geldiğini söylemişti. Buradan da küçük de olsa bir ile gitmeye razı idi. Nitekim de peşinden Ardahan'a gitti.
--Ailesine bağlıydı, çocuklarını çok severdi..Uzun süre çocukların eğitimi, vesair olumsuzluklar yüzünden ayrı yaşadığı ailesini ve çocaklarını ----Karayazı'nda iken iyi bir ortam bulduğunu zikrederek----- getirmişti.
--Karayazı'da özellikle kız çocukları olmak üzere çocukları okula göndermeyen velileri şiddetle tekit eder, onların okula gönderilmesi için iknaya çalışırdı..
--İnanın bu adam hayatın büyük kısmını çömüştü, İNTİHAR EDECEK BİR ADAM DEĞİLDİ

ÜÇÜNÇÜ GRUPTA: (VATANİ GÖREVİMİ YAPTIĞIM İÇİN CENAZESİNE YETİŞEMEDİĞİMDEN DOLAYI BİZZAT DEĞİL AMA TELEFONLA UZUNCA GÖRÜŞTÜĞÜM)EŞİNİN ANLATTIKLARI VAR:

--"Çok zormuş bu Hakim bey, dayanması çok zormuş,..."
--"Yazılıp çizilenler çocuklar ---özellikle babasının mesleğini eline almak için Kıbrıs'ta varımızla yoğumuzla okutmaya çalıştığımız oğlum Volkan--- çok üzüntü ile ve şokla takip ediyor yazılanları. Bu bizi derinden yaralıyor."
--"Siz onu bir kardeşi gibi yakından tanırsınız hakim bey. Kesinlikle ne intihar ne başka bir şey. Anlık kaza..Anlık kaza. "
--"Hiçbirşey anlamadım hakim bey. O gün arkadaşları ile ailecek tiyatroya gittik. Neşe ile şakalaşarak başsavcımla, arkadaşlarla vedalaştık ve evlerimize döndük. Sen de bilirsin hakim bey, o sihahlarını severdi, onları temizlerdi. O gece de silahını yerinden aldı. Sen bilirsin o saatlerde rahatmamak için üstünü çıkarır rahatlayacak birşeyler giyerdi. O gece de üstünde bir atletle oturuyordu. Silahını olduğu yerden aldı temizlemek için kanepeye uzanması ve silahın elinde patlaması ----silaha elini temizlemek için nasıl temas ettirdiğini tam görmedim bile---- pat diye sesin gelmesi ve Fikretin yığılması bir anda oldu. Sesle birlikte çocuklar odalarından kalkıp yanımıza geldiler. Hepimiz şaşkınlık içinde...!"
--"Yok Ardahan'a geldi diye bunalmış, yok sorunları varmış. Herkesin sorunları var. Siz bilirsiniz hakim bey, Fikret sorunları kafasında bu kadar büyütüp canına kıyacak biri mi? Buna siz hiç ihtimal veriyor musunuz? İnsanı en çok bu üzüyor. Hele de meslektaşlarının buna itibar etmeleri yok mu hakim bey"
--"Ardahan'a geldik diye seviniyordu bile. Burayı çok sevmişti. Aynı Karayazı'da olduğu gibi burada hakim, savcıları anlattakıları ile gülmekten kırıyordu. Buradaki (Ardahan) Başsavcımı çok severdi.. Sen zaten bilirsin. İsteyen başsavcıma sorsun, hakim bey.."

Benim merak edip, "tabancada mermi kalması nasıl olmuş, kendisi uzman sayılacak kadar bunları bilirdi?" demem üzerine eşi:

--"Karayazı'dan geldikten sonra üç ay kadar sihalrarına hiç el değdirmemişti. Yıllık izin kullandı, Volkan'ı Kıbrıs'taki okula yazdırdı, evi Ardahana taşıdık, biz Antep'ten geldik derken ---(Merhum o dönemde anneleri ile birlikte Çocukları okutmak için Antep'e göndermişti)--- , burada da terör tehlikesi felan kalmadı diye silahları pek eline almamıştı. O gece şu silaha bir bakayım dedi. Benden bez istedi. Oturup bu işi yaparken PAT sesi ile anlık bu olay oldu."
--"Çok kötü oldu, Allah kimseye böyle bir acı yaşatmasın. Çok zor..."

Ben nerde ise bir haftadır rahmetlik annemden sonra en acı ölüm haberini ve travmasını üzerimden atamamış olmama rağmen eşine "ÖLENLE ÖLÜNMEYECEĞİNİ GÜÇLÜ OLMASI GEKERTİĞİNİ, ARTIK KENDİSİN TOPARLAMASI GEREKTİĞİNİ VESAİR ANLATIP ŞİMDİ NE YAPMAYI DÜŞÜNDÜĞÜNÜ MESLEKTAŞLARI VE DOSTU OLARAK NE YAPABİLECİĞİMİZİ" SORDUĞUMDA:

Çocukları okutmak istediğini, özellikle Kıbrıs'ta oğlu Volkan'ın paralı olarak Hukuk Fakültesine başladığını ama bundan sonra orada okutup okutamayacağını bilemediğini, kirada oturduklarını, bir anne olarak kendisinin bir ev hanımı olduğunu, bu hali ile ne yapabilirse yapıp onlara gölge olacağını anlattı. Yürek parçalayan o sözler hala aklımda.

SAYIN MESLEKTAŞLARIM BİRAZ DA BUNUN İÇİN BU KADAR UZATTIM. DEDİĞİM GİBİ SONUÇ VE DEĞERLENDİRME SİZİN O AKIL VE VİCDANINIZA.. TABİ SALT BURADA VEYA ÖNCESİNDE YAZILANLARA GÖRE DEĞİL. RESMİN ÖNCESİ SONRASI İLE BÜTÜNÜNE GÖRE..Zira kendisi ile çalışan başka meslektaşlarımız da var, tanıyanlar var..

AMA GELİN BU AİLEYE SAHİP ÇIKALIM. ADYAV bursunu organize eden arkadaşlarımız, Mustafa Ernalbant ve Dilek Akbal'a burdan sesleniyorum. Benim bilgilerim kişisel sayfamda var. Şu an vatani görevimi yapıyorum. Terhisime üç ay kaldı. Ama burada iken de bana ---- bu aile ve çocukları ile ilgili gereken bilgi, belge ne varsa benim vasıtamla---- ulaşabilirsiniz. Ben şu an Trabzon'da hakim asteğmen olarak vatani görevimi yapıyorum. Buradan da ulaşılabilir.

Yine sayın abilirimizden arz ediyorum. Merhumun uzun çalışmışlığı ---kendisinin 15-20 yıllık görevi--- var emekliliği ile ilgili ekstaralarda yardımlarınız.. Bize düşen bürokratik işlemlerde elimizden gelen olur ise yardıma hazırım..

Tüm meslektaşlarıma saygı, sevgi selamlarımla...
Tanrım benzer bir acı yaşatmasın..