Mesajı Okuyun
Old 15-01-2008, 23:13   #2
Kadir COŞKUN

 
Varsayılan

Sayın BURSA,
Sorunuzla ilgili olarak tacirler arasında ayıp ihbarının sözlü olarak yapılabileceğini belirten bir Yargıtay kararı ekliyorum. Ancak Yargıtay 19.HD ile 15. HD arasında bu konuda görüş ayrılığı olduğunu belirtmek isterim. Ben de tacirler arasında ayıp ihbarının TTK nun 20/3 maddesinde belirtilen şekilde ve usulde yapılması gerekir kanısındayım.
Saygılarımla...

T.C.
YARGITAY
15. Hukuk Dairesi

Esas : 1995/7272
Karar : 1996/74
Tarih : 15.01.1996

ÖZET : Eser sözleşmeleri, tacirler arasında olsa bile, ayıp ihbarı şekle bağlı olmadığından, tanık dinletilerek ihbar edildiği kanıtlanırsa, deneyimli bilirkişi marifetiyle, ayıbın niteliği konusunda inceleme yaptırılmalıdır.

Muaccel bir borcun borçlusu, soyut fatura tebliği ile değil, ödeme ihtarıyla mütemerrit duruma düşürülür.

(818 sayılı BK. m. 101/1, 355, 359, 360)

KARAR METNİ :
Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içerisinde verildiği anlaşılmış olmakla; dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:

1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde bulunmamıştır.

2- Davacı tarafından birim fiyatı KDV. hariç 250 TL.’den, 118 bin adet tabak altı imaliyle davalıya teslimi üstlenildiği, bunlardan 98 bin adedinin teslim edildiği, bedelin ödenmediği ileri sürülerek ödenmeyen bedelin tahsili dava edilmiştir.

Teslim edilen malların kullanılmayacak derecede ayıplı olduğu, vakit geçirilmeden durumun davacıya bildirildiği, kusursuz imalat yapılıp teslim edileceğinin bildirilmesine rağmen, ayıplı mallar geri alınmadığı gibi, yenisinin de yapılmadığı, bu sebeple ödeme yapılmadığı bildirilerek davanın reddi istenilmiş, mahkemece iş bedelinin tahsiline dair verilen karar davalı yanca temyiz edilmiştir.

Dosya arasında bulunan malların ayıplı olduğu açıkça görülmektedir. Eser sözleşmesinde ayıp ihbarı - tacirler arasında olsa da - bir şekle tabi değildir. Davalı yanca, açık ayıptan ötürü vakit geçirilmeden ihbar yapıldığı ileri sürüldüğüne ve bu iddia tanıkla ispatlanmak istenildiğine göre mahkemece gösterilecek tanıkların dinlenilmesi gerekirken, noksan incelemeyle hükme varılması doğru olmamıştır.

Yapılacak iş; davalının ihbarına dair tanıklarını dinlemek, ihbarın varlığı dinlenen tanık beyanlarıyla kanıtlanamaz ise davanın kabulüne; ihbarın varlığı mahkemece sabit görüldüğünde konusunda deneyimli bilirkişi marifetiyle mallar üzerinde inceleme yaptırılarak, ayıbın niteliğine göre BK.nun 360. maddesi hükümü dairesinde sonuca gitmekten ibaretken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirir.

3- Kabule göre de; muaccel bir borcun borçlusu ancak alacaklısının ödeme ihtarıyla mütemerrit duruma düşeceğinden (BK. m. 101) böyle bir ihtarın varlığı kanıtlanmadan ve soyut fatura tebliğinin temerrüde esas olamayacağı düşünülmeden dava tarihi yerine faizin daha önceki tarihten başlatılması da bozma sebebidir.

Sonuç : Yukarda birinci bentde açıklanan sebeple diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 ve 3. bentlerde yazılı sebeplerle hükmün temyiz eden davalı taraf yararına (BOZULMASINA), istem halinde ödediği temyiz peşin harcının temyiz eden davalıya geri verilmesine, 15.1.1996 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak : YKD. Ekim-1996 s: 1589