Mesajı Okuyun
Old 09-03-2013, 00:38   #12
Av. Erdem Akçay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Ceza davalarında önemli olan hakimin vicdani kanaati değil, müsnet suçun unsurlarının bulunup bulunmadığı noktasında hiçbir şüphenin kalmamasıdır.

Bence bu söz ceza mahkemelerinin kapılarına, duvarlarına, kürsüye, sanığın alnına, bulunabilen her yere yazılmalıdır. Hatta hakimlerin telefonları bu melodiyle çalmalıdır.

Mahkeme Türk milleti adına karar verir, vicdani kanaatine göre değil. Sanığın suçlu olduğu yönünde ileri sürülen deliller(sanık beyanları dahil), 75 milyon Türk milletinin her bir üyesinin, "evet, bu sanık suçlu" kararına ulaşmasını sağlamalıdır. Yani, ortada zerre şüphe olmamalıdır. Kimse aksini söyleyememelidir.

Dolayısıyla ceza yargılamasında vicdan olmaz. Deliller toplanır. 2+2=4 ise ceza verilir. Eğer sonuç 3,99999999 bile çıksa, sonuç beraattir. Aradaki eksik kısmı hakimin vicdanı dolduramaz.

Alıntı:
Bu kelime(hakimin vicdani kanaati) “hakimin takdiri” olarak düşünülmek sureti ile seçilmiştir. Yoksa, hakimin somut olarak vicdani kanaatini kullanarak hüküm kurması hukuka uygun bir çözüm yolu olamaz. Zira bu kavram hakimden hakime değişiklik göstermeye son derece açık bir kavramdır. Nitekim CMK.’nın 217. maddesinde: … “Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir.” denilmek suretiyle, hakimin hükmünü salt vicdani kanaat üstüne kuramayacağı ve/fakat ortaya konulan delilleri hiçbir baskıya maruz kalmaksızın serbestçe taktir edebileceği esası benimsenerek, vicdani kanatın tek başına bir delil olmadığına açıkça vurgu yapılmış bulunmaktadır. http://www.ankarabarosu.org.tr/sitel.../2011-4-15.pdf

Vicdani kanaatine göre karar veren kadıdır, hakim değil.

Soruya gelince;

Sanığın beyanı bir delildir. Olaya ve diğer delillere göre, kuvvetli ya da kuvvetsiz delil olarak değerlendirilebilir. Diğer delillerle bu beyanların uyumlu olup olmadığı ortaya konmak zorundadır. Sırf sanığın beyanı yeterli olsa, suçsuz olduğunu söyleyen sanıkların işi çok kolay olurdu.