Mesajı Okuyun
Old 29-12-2006, 10:27   #3
ahmetsacit

 
Varsayılan

Konuyla ilgili farklı bir yorum


Türkiye yaklaşık on yıldır "yargıçlar iktidarı"na doğru götürülmektedir. Yargıçlar iktidarı, yargı fonksiyonunun yasama ve yürütme fonksiyonlarına ait yetkileri gasp etmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Tartışma konusu karar yeter sayısı da bu minvalde gerçekleşen bir duruma tekabül etmektedir. TBMM'nin toplantılarıyla ilgili iki temel kavram, "toplantı yeter sayısı" ve "karar yeter sayısı" kavramlarıdır. Toplantı yeter sayısı, Meclis'in toplanabilmesi için gerekli en az milletvekili sayısıdır. Karar yeter sayısı ise, toplanan Meclis'in bir karar alabilmesi için gerekli en az milletvekili sayısıdır. Türk parlamento geleneğinde, toplantı yeter sayısı Meclis üye tamsayısının salt çoğunluğu olarak benimsenirdi. 1982 Anayasası, önceki dönemlerde yaşanan toplanamama ve karar alamama ile ilgili sorunlar sebebiyle toplantı ve karar alma yeter sayılarını azaltmıştır. Bunun amacı da bellidir; TBMM'nin daha hızlı çalışmasını sağlamak. Toplantı ve karar yeter sayılarıyla ilgili düzenlemeler meclislerin iç çalışma düzenlerini belirleyen mevzuat metinlerinde (bizde içtüzük), bazı ülkelerde ise bizde olduğu gibi anayasalarda düzenlenmektedir.
Siyasete hukuk çelmesi
Anayasa'nın 96. maddesinde "Anayasada başkaca bir hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanır ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir; ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz." İçtüzük'ün 2. maddesine göre, istifa, ölüm ve benzeri sebeplerle milletvekili sayısı azalsa da üye tamsayısı değişmez; sabittir. Buna göre, TBMM'nin üye tamsayısı 550 olduğundan, toplantı yeter sayısı bunun üçte biri olan 184 sayısıdır; karar yetersayısı ise üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamaz denildiğine göre, 139'dur. Bir başka ifade ile, TBMM en az 184 kişi ile toplanabilir ve en az 139 kişinin bir yönde beyan ettiği irade ile karar alabilir.
Anayasa'nın 96. maddesinde dikkate takılan, "anayasada başkaca bir hüküm yoksa..." ibaresi olmalıdır. Bir hukukçu gözüyle buradan birkaç mana çıkartmalıyız. Birincisi, bu maddede belirtilen hüküm mutlak hüküm değil, sadece kuraldır, "genel" hükümdür; toplantı veya karar yeter sayıları için başka yeter sayıları arayan "özel" hükümler olabilir; bu mümkündür. İkincisi, toplantı ve karar yeter sayılarıyla ilgili hükümler ancak anayasada düzenlenebilir. Üçüncüsü, madde metninin bir tekrarı gibi de olsa, anayasada başka bir hükümle farklı toplantı ve karar yeter sayıları aranması mümkün olmakla birlikte, bu vaki değilse, yani anayasada başkaca bir hüküm gösterilemiyorsa, uygulanacak olan 96. madde hükmüdür. Anayasada, karar yeter sayılarıyla ilgili, 96. maddedeki hükümden farklı, özel hükümler bulunmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanının seçimi için, üye tamsayısının üçte ikisi veya salt çoğunluğu (94. madde); gensoru sonucunda yapılan güven oylamasında üye tamsayısının salt çoğunluğu (99/4. madde); Yüce Divan'a sevk kararı için üye tamsayısının salt çoğunluğu (100/3. madde); cumhurbaşkanı seçimi için üye tamsayısının üçte ikisi veya salt çoğunluğu (102. madde); cumhurbaşkanının vatana ihanetten suçlanması için üye tamsayısının dörtte üçü (105. madde); görev sırasında güvenoyu için üye tamsayısının salt çoğunluğu (111. madde); anayasanın değiştirilebilmesi için üye tamsayısının üçte ikisi veya beşte üçü (175. madde) aranmaktadır. Ancak, anayasada, toplantı yeter sayısı için ayrı bir hüküm bulunmamaktadır. Anayasa'nın 96. maddesine dönersek, "anayasada başkaca bir hüküm yoksa..." toplantı yeter sayısı, üye tamsayısının üçte biri, yani 184 olacaktır.
Anayasa, toplantı ve karar yeter sayılarını genel bir hükümle belirlemiş, bundan farklı, "özel" bir düzenlemeyi de anayasada bulunması şartına bağlamış iken, farklı bir toplantı yeter sayısı nasıl ihdas edilebilir? Önce şunu ifade edelim, burada temel amaç, AKP çoğunluğunun belirleyeceği birinin cumhurbaşkanı seçilmesini engellemek. Bu neticeye varmak için hukuk kuralları "gaî" bir yorumla değiştirilmeye çalışılıyor. Hukukta "gaî" yorum, adaletin gerçekleştirilmesi, hakkaniyetin sağlanması veya kamu yararının elde edilmesi için yapılabilir; siyaset üretemeyen ve halktan kabul görmeyen bir "azınlık"ın amaçlarını gerçekleştirmek üzere yapılamaz. Burada temel soru şudur; anayasadaki genel hükümden farklı bir toplantı yeter sayısını gösteren özel hüküm yoksa, özel karar yeter sayıları esas alınarak 96. maddedekinden farklı bir toplantı yeter sayısı üretilebilir mi?
Yukarıda, anayasada düzenlenmiş olan özel karar yeter sayılarını belirtmiştik. Onlardan hareketle, toplantı yeter sayısının en az karar yeter sayısı olması gerektiği varsayımını esas alırsak, toplantı yeter sayılarını, Meclis başkanının seçimi için en az 367 veya 276, anayasa değişikliği için 367 veya 331, cumhurbaşkanının vatana ihanetle suçlanabilmesi için ise 413 olarak kabul etmek gerekecektir. Konusu ne olursa olsun, herhangi bir Meclis toplantı yeter sayısı için dörtte üç çoğunluk aranabilir mi?
Böyle hukuki yorum olmaz
Buradaki sorunun doğru hukuki ifadesi şu olmalıdır: Meclis cumhurbaşkanı seçmek üzere toplandığında, birinci turda yapılan oylamada, toplam oylar, yani oturuma katılan milletvekillerinin sayısı üye tamsayısının üçte ikisinin altında kalırsa, karar yeter sayısı esas alınarak birinci turda cumhurbaşkanı seçilememiş mi olacak; yoksa toplantı yeter sayısı bulunmadığından bahisle seçimin birinci turu yapılmamış mı sayılacak? Bu soruyu, cumhurbaşkanlığı seçimi gibi "his"lerin karıştığı bir yakın gündem maddesi yerine daha soğukkanlı yaklaşılabilecek başka bir örneğe taşıyalım. Anayasa'nın 100. maddesinde Yüce Divan'a sevk kararı için, karar yeter sayısı olarak, üye tamsayısının salt çoğunluğu aranmaktadır ki bu 276'dır. Böyle bir karar için toplanan Meclis oturumunda, katılan milletvekillerinin sayısı 275 ise; Yüce Divan'a sevk için evet oyu veren milletvekillerinin sayısı da en çok 275 olabileceğinden, burada, Yüce Divan'a sevk kararı kabul edilmemiş mi sayılacaktır; yoksa yeter sayı sağlanmadığından bahisle toplantı yapılmamış mı sayılacaktır? Eğer ikinci ihtimal geçerli kabul edilirse, Yüce Divan'a sevk kararının tekrar tekrar oylanması gerekecektir. Bunu hukukla, anayasanın mantığıyla izah edebilmek mümkün müdür? Zaten, karar yeter sayısının gerçekleşmediği hallerde, karar alınamamış olacağından, 96. madde hükmünden farklı bir toplantı yeter sayısı aramak abes olacaktır. Toplantı yeter sayısıyla ilgili bu "nevzuhur" yorum TBMM Başkanlığı tarafından benimsenmedikçe, cumhurbaşkanlığı sürecinin anayasada gösterildiği şekliyle başlatılması gerekir. Meclis'te cumhurbaşkanlığı seçimine katılmayarak bundan siyasi sonuç çıkarmak isteyenlere ve onlar için başka siyaset üretemeyenlere güzel bir Fransız atasözünü hatırlatalım: "Bulunmayanlar daima haksızdır."
DOÇ. DR. MUSTAFA ŞENTOP - MARMARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ / ANAYASA HUKUKÇUSU

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/ha...haberno=479982