Konu: Ziyaretçi
Mesajı Okuyun
Old 09-08-2010, 17:55   #1
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan Ziyaretçi

- Vallahi gördüm. Kapı açıktı, kendiliğinden kapandı. Hemen ardından açıp baktım, kimse yoktu.
- Ben de gördüm, ben de. Evde ablamla otururken zil çaldı, baktım kimse yok...
- Çocuklar çalıp kaçmıştır yahu.
- Yok, çocuk falan yoktu etrafta. Zaten ev köye uzak, biliyorsun.

Yemek, meyve, çay derken sohbet de daldan dala atlayarak gelişiyordu. En son buna gelmişlerdi işte; herkes evde bir hayalet olduğunu iddia ediyor, Ersin inanmıyordu. Ziyaretçi diyorlardı hayalete. Söylediklerine göre kapıyı açıp kapatıyor, zili çalıyor, patlamış mısırları yürütüyordu. En çok da buna güldü Ersin.

- Patlamış mısır mı? Yahu siz ne saçma bir şey iddia ettiğinizin farkında mısınız? Patlamış mısır seven bir hayalet!
- Ne yani, olamaz mı? Neden olamaz, söyle bakalım...

Ersin'in alaylı gülüşüne çok içerlemişti nine.

- Ben gençliğimde kızların fotoğrafını çalıp kaçanı bile gördüm.
- Ya nine, kızdan hoşlanan oğlanların işidir o.

Nine kendi bildiğini okuyordu.
- Evet, o kızı sevip alamamıştı bir oğlan. Sonra kendini asmıştı. Ruhu gelip almış fotoğrafı.

Ersin gülse mi, hayalet diye birşey olmadığından mi dem vursa, bilemiyordu. Neyse ki yatma vakti geldi de konu daha fazla uzamadı.

Küçük gelin yatakları hazırlarken ortaya bir laf atmasa herşey yolunda gidecekti.

- Madem Ersin abi korkmuyor ziyaretçiden, burada o yatsın.

Giriş kapısının açıldığı sofayı kastediyordu gelin. Ersin biraz ürktü ama yiğitliğe vurdu yine.

- Yatarım, ne olacak?

Şubat soğuğu iki yorgandan geçip titretiyordu bedenini. Yan döndü, bacaklarını karnına doğru çekip, başını da yorganın altına soktu Ersin. Şu hayalet konusu sinirini bozmuştu yalnız kalınca. Böyle şeylere inanmazdı ama ev halkına kim şaka yapıyorsa, bu gece rahat dursa iyi olurdu.

Uyuyamıyor, ister istemez etrafı dinliyordu. Rüzgar, köpek havlamaları, çıtırtılar... O da ne, ayak sesi mi bu? Başını yorgandan çıkarıp kulak kabarttı. Adım düzenindeki çıtırtılar, dışarıda birinin yürüdüğü izlenimi veriyordu. Kim olacaktı bu saatte? Soğuktu dışarısı, deliler bile dolaşmazdı. Ya hayaletler?

Kapı gıcırdayarak açıldı. Yorganın altına gömülmüştü Ersin, bakamıyordu. Allahım, neydi bu? Küt diye kapandı kapı. İçeri mi girdi, dışarı mı çıktı bilemiyor, korkuyordu.

Bir soluk sesi hissetti yakınlarında. Bağırıp yardım istemekle, kımıldamadan durup gitmesini beklemek arasında kararsız kaldı. Sonra dayanamadı, yorganı yastığı o tarafa doğru atıp ters yöne kaçtı; bir yandan da bağırıyordu:

- Hayalet! Hayalet! Kurtarın beni!

Ninenin asker kaçağı torunu kızdı:

- Eh be Ersin abi! Benim, ben! Amma yaygara kopardın, köyü başımıza toplayacaksın.


Cengiz Aladağ
(2010)