Mesajı Okuyun
Old 26-05-2008, 14:31   #2
Nebahat Ülker

 
Varsayılan

Yargıtay 21.HD.

- HİZMET TESPİT TALEBİ
- HİZMET TESPİTİ DAVASINDA DELİLLER
- HİZMET TESPİTİ İSTENEN DÖNEM
- KOMŞU İŞYERİ
__________________________________________________ __________
E.2003/11996
K.2004/2879
Davacı, davalılardan işverenlere ait işyerinde 1.5.1999-23.12.2000 tarihleri arasında hizmet akti ile çalıştığının tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı ile davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Zehra Ayan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
Dava, 01.05.1999-23.12.2000 tarihleri arasında davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve kuruma kayıt ve tescil edilmeyen hizmetlerin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, istek, tanık sözlerine dayanılarak kısmen kabul edilmiş ise de, bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Gerçekten, bu tür hizmet tesbitine yönelik davaların kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi icap ettiği, Dairemizin ve giderek Yargıtay`ın yerleşmiş içtihadı gereğidir. Yasal dayanağı 506 Sayılı Yasa`nın 79/10. maddesi olan bu tür davalarda, öncelikle davacının çalışmasına ilişkin belgelerin, işveren tarafından verilip verilmediği ya da çalıştıklarının kurumca tespit edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır. Bu yasal koşul oluşmuşsa, işyerinin o dönemde gerçekten var olup olmadığı, Kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlenmeli daha sonra çalışma iddiasının gerçeğe uygunluğu özel bir duyarlılıkla araştırılmalı, işverenin davayı kabul etmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı hukuksal gerçeği de göz ardı edilmemelidir.
Her ne kadar, davacının çalıştığını iddia ettiği işyeri tespiti istenilen dönemden sonra 23.02.2001 tarihinde 506 Sayılı Yasa kapsamına alınmış ise de, işyerinin o dönemde kanun kapsamında bulunması zorunluluk olmayıp, gerçekten var olup olmadığı, kanun kapsamına alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı önemlidir. Maliye, ticaret odası veya yerel idareler gibi kurumların kayıtlarından işyerinin varlığı saptanabiliyorsa, olumlu sonuca ulaşılmalıdır. Nitekim, söz konusu işyerinin 10.04.2000 tarihinden itibaren vergi kaydı bulunmaktadır. Vergi kaydı, ilişkin olduğu dönemde işyerinin var olduğuna fiili karine teşkil etmektedir.
Öte yandan, davacı, davalı işverene ait işyerinde 23.12.2000 tarihinde iş kazası geçirdiğini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Ankara Bölge Müdürlüğü ile Sosyal Sigortalar Genel Müdürlüğü`ne iş kazasının tesbiti ve sair hususlarda başvuruda bulunduğunu bildirmiş ve başvuru ile ilgili dilekçe örneklerini ibraz etmiştir. Bu tür davaların kişilerin sosyal güvenliğine ilişkin olması nedeniyle mahkemece, doğrudan soruşturma genişletilmek sureti ile anılan kurumlardaki iş kazası ile ilgili müfettiş raporları getirtilerek, iş müfettişi ve sigorta müfettişi tarafından yapılan tespitler de 506 sayılı yasa`nın 130. ve İş Kanunu`nun 92. maddeleri gereğince dikkate alınmalıdır.
Somut olayda, ifadeleri hükme dayanak alınan tanıklar da davacı ile birlikte çalışan ve kayıtlara geçmiş kişiler olmadığı gibi, komşu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kimseler de değildir. Tespiti istenilen dönemde davacının çalıştığını iddia ettiği işyeri 506 Sayılı Yasa kapsamına alınmadığından, davacı ile birlikte çalışan bordro tanığı olmadığı açıktır, ayrıca dinlenen tanıkların bir kısmı komşu işyeri sahibi veya çalışanı olduklarını beyan etmelerine rağmen, bu husus resmi belge ile kanıtlanmamıştır. Bu durumda yapılacak iş, davanın nitelikçe kamu düzenine ilişkin olduğu göz önünde tutularak, iş ve sigorta müfettişi raporlarını getirtmek, davacının tespitini istediği tarihlerde çalıştığını iddia ettiği işyerine komşu olan işyerlerini belediye, emniyet veya jandarma vasıtasıyla saptamak, saptanan bu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kişilerin, başka bir anlatımla, Bağ-Kur`da, Sosyal Sigortalar Kurumu`nda veya diğer sosyal güvenlik kuruluşlarında kayıtları olan komşu işyeri veya benzer işyeri sahiplerinin veya çalışanlarının bilgilerine başvurulmak, olabildiğince delilleri toplayıp, bunları birlikte değerlendirerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının ve davalı kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.

Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine 25.03.2004 gününde oy birliği ile karar verildi.