Mesajı Okuyun
Old 12-04-2015, 15:55   #7
Av.Bülent AKÇADAĞ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan polat_polat
Sayın Meslektaşım;

Galleye müstehak vakıf evladı olduğunun tespitine dair davada yetki sorununu bir çözüme kavuşturabildiniz mi?

Teşekkür Ederim...

T.C YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011 / 18-429
Karar: 2011 / 515
Karar Tarihi: 13.07.2011

ÖZET: Dava, vakıf evlatları tarafından açılan intifa hakkının (galle fazlasının) tespiti ve tahsili istemine
ilişkindir. Somut olayda, mazbut vakfın kurulduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesi ile dava
dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi isabetsiz olup Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken, önceki kararda direnilmesi isabetsizdir.

Dava: Taraflar arasındaki <intifa hakkının tespit ve tahsili> davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce dava dilekçesinin yetki yönünden reddine dair
verilen 15.07.2009 gün ve 2009/93 E. 2009/291 K.sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili
tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 18.Hukuk Dairesi'nin 15.02.2010 gün ve 2009/12338- 2090 K. Sayılı ilamı ile,
(...5737 sayılı Vakıflar Kanununun 3. maddesine göre, mülhak vakıf mülga 743 sayılı Türk Kanunu
Medenisinin yürürlük tarihinden önce kurulmuş olan yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart
edilmiş ve bu kişiler tarafından; mazbut vakıf ise bu kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve
temsil edilecek vakıflar ile mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin yürürlük tarihinden önce
kurulmuş ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflardır.
İntifa haklarının (tevliyet, sükna ve galle) tespit ve tahsili için mülhak vakıflar aleyhine açılacak
davalarda yetkili mahkeme, vakfın yerleşim yeri (kurulduğu yer); mazbut vakıflar da ise bunlar Vakıflar
Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmekte olup yerleşim yeri ile bir ilgilerinin kalmadığından ve Vakıflar
Genel Müdürlüğünün yerleşim yeri de Ankara bulunduğundan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun
9. maddesi de dikkate alınarak Ankara Mahkemeleri yetkilidir. Kaldı ki, somut olayda fazlaya ilişkin
haklar saklı tutularak galle alacağının tahsili istenilmektedir.
Bu açıklamalar karşısında, davaya devamla tarafların göstereceği deliller toplanıp oluşacak sonuca
göre bir karar verilmesi gerekirken, mazbut vakfın kurulduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu
gerekçesi ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, vakıf evlatları tarafından açılan intifa hakkının (galle fazlasının) tespiti ve tahsili istemine
ilişkindir.
Yerel Mahkemece; mazbut Hacı S. oğlu K. E. Mehmet Efendi Vakfı'ndan dolayı davacılara ait gelir
hakkının tespiti ve tahsili talebine ilişkin davada Vakıflar Genel Müdürlüğü yazıları itibariyle dava
konusu Vakfın İstanbul ilinde kurulduğunun ihtilafsız olduğu, davalı Vakıflar Genel Müdürlüğü vekilinin
süresi içerisinde verdiği cevap dilekçesi ile yetki itirazında bulunduğu, davanın niteliği itibariyle vakfın
kurulu olduğu yer merkezinde görülmesi gerektiği kanaatine varılarak davalı vekilinin yetki itirazının
kabulüne, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, davaya bakmaya İstanbul Asliye Hukuk
Mahkemesinin yetkili olduğuna karar verilmiştir.
Yüksek Özel Daire'ce; yukarıda açıklanan gerekçelerle, mahkemenin davaya bakmakla yetkili
olduğuna ve bu yönden verilen red kararının isabetsiz olduğuna işaretle karar bozulmuştur.
Yerel mahkemece; Vakfın, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare edildiği noktasında taraflar
arasında çekişme olmadığı gibi dosya kapsamı ile de sabit ve mahkemenin de kabulünde olduğu,
ancak davaya konu Vakfın İstanbul'da kurulduğu, dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere vakfın
tüzel kişiliğinin halen devam ettiği, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından vakıf evlatlarının mütevellilik
talebi olmadığından niyabeten (vekaleten) idare edildiği, toplanan delillerden anılan vakfın ayrı bir
bütçesi olup, gelir giderleri, borçları ve vakıf evlatlarına yapılan ödemelerin bu bütçeden karşılandığı,
dolayısıyla dava konusu vakfın mal varlığının Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçmediği, bununla birlikte
Vakıf evlatları tarafından açılan davaların İstanbul Beyoğlu Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp
neticelendiği, Vakfın niyabeten (vekaleten) Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından idare ediliyor
olmasının mazbut vakıf olduğunu göstermeyeceği gibi, husumetin Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne
yönlendirilmiş olmasının da yetkili Mahkemenin Ankara Mahkemeleri olduğunu göstermeyeceği,
dolayısıyla bozma ilamının dava konusu vakfın mahiyetine ve vasfına uygun olmadığı gerekçesiyle
önceki kararda direnilmiştir.
Bu karar davacılar vekilinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulu'nun 10.11.2010 tarihli kararıyla;
mahkemece kısa kararın hüküm fıkrası ile gerekçeli hüküm fıkraları çelişkili olup yerel mahkeme
kararının işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak
bozulmakla, usulünce yeniden direnme kararı verilmiştir. Davacılar vekili hükmü temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; Dava konusu Vakfın galleye müstehak evlatları tarafından açılan intifa hakkının tespit ve tahsiline ilişkin davada yetkili
mahkemenin vakfın kurulduğu yer mahkemesinde mi yoksa mazbut vakıf olması nedeniyle Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ikametgahı mahkemesinde mi görüleceği noktasında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında işin esası incelenmeden evvel,mahkemece ilk kararda verilen yetkisizlik kararının gerekçesi olarak, davanın niteliği itibariyle mazbut
Vakfın kurulduğu yer mahkemesinde görülmesi gerektiği görüşü yer aldığı halde, bozma sonrası
kararında, vakfın ayrı tüzel kişiliğinin ve mal varlığının bulunduğu, mütevellisinin bulunmaması
nedeniyle niyabeten (vekaleten) idare edildiği gerekçesine dayanılması karşısında, temyize konu bu
kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı ön sorun olarak tartışılmıştır.
Heyetçe, ilk karar ve bozma kapsamı itibariyle vakfın mazbut vakıf olduğu konusunda uyuşmazlık
bulunmadığı, mahkemece niyabeten yönetildiğinin belirtilmesinin ilk hükümden ayrıldığı anlamına
gelmediği, bu haliyle ortada yeni hüküm bulunmadığı, temyize konu kararın 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanunu'nun 429/3. maddesi anlamında direnme kararı olduğu, temyiz incelemesinin
Kurulca yapılması gerektiği oybirliği ile karara bağlanarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
İşin esasına gelince;
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında
açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma
kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi kurulun çoğunluğunca usul ve yasaya aykırı
bulunmuş; bu nedenle direnme kararının bozulmasına oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında
açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.