Mesajı Okuyun
Old 26-01-2015, 18:19   #28
tnakres

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 1993/13-26

K. 1993/95

T. 3.3.1993

• AVUKATLIK ÜCRETİNİN MAKTU ÜCRETİ GÖSTERME ZORUNLULUĞU

• AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET TARİFESİNİN UYGULANMASI KOŞULLARI

• AVUKATLIK ÜCRETİNİN BAŞARIYA GÖRE DEĞİŞMEK ÜZERE TESBİTİ

• AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNİN GEÇERSİZLİĞİ

1136/m.163,164

ÖZET : Taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinde ( davadaki başarıya göre değişmek ) koşuluna yer verilmediğinden, ücret sözleşmesi geçersiz olup, uyuşmazlığın, taksim ve izale-i şüyu davasının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.

DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda;

( Çorum Birinci Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.12.1991 gün ve 12-358 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Onüçüncü Hukuk Dairesi'nin 9.4.1992 gün ve 2418-3378 sayılı ilamı ile; ( ...Sözleşmede aynen "davalı şeyin D. % 10'u ( hissesi 25.000.000 TL.dır )" ücret olarak kararlaştırıldığından sözleşme Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinin 3. fıkrası hükmüne aykırı olup geçersizdir. Bu nedenle davacı ancak davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ücrete hak kesbedebilir. Mahkemece, buna göre ücret takdiri gerekirken isteğin aynen kabul edilmesi isabetsizdir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davalı vekili.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.

Davacı Avukatın, davalının taksim ve izale-i şüyu davasının takibini üstlendiği uyuşmazlık konusu değildir. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde taksim ve izale-i şüyu davaları için maktu ücreti vekalet öngörülmüştür. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesinin 2. fıkrasında avukatlık ücretinin, avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılabileceği hükme bağlandıktan sonra, aynı Kanunun 164. maddesinin 1. fıkrasında, ücret sözleşmesinin kural olarak belli bir miktarı kapsaması gerektiği belirtilmiştir. Bu hükümlere göre, avukatlık ücreti, maktu bir miktarı göstermek üzere serbestçe kararlaştırılabilecektir. Bu durumda, dava olunan veya hüküm altına alınan şeyin değeri ile avukatlık ücreti arasında herhangi bir bağlantı kurulmamaktadır. Bu koşullar altında avukatlık ücreti belli bir miktarı kapsamak üzere serbestçe kararlaştırılabilir. Bu yönden Avukatlık Kanunu'nda özel bir sınırlandırma getirilmemiştir. Böyle bir sözleşmenin ancak genel hükümlere göre geçersizliği ileri sürülebilir veya iptali istenebilir.

Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesinin ikinci fıkrasında yukarıdaki serbesti kuralına;

bazı koşullar altında bir istisna getirilmiştir. Buna göre, hasılı davaya iştirak niteliğinde olmamak, davada gösterilen başarıya göre değişmek ve yüzde yirmibeşi aşmamak, üzere dava olunan veya hükmolunacak şeyin değerinin belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilecektir. Burada, avukatlık ücreti ile, dava olunan veya hüküm altına alınacak şeyin değeri arasında bağlantı kurulduğunda, yasakoyucu, maktu avukatlık ücretinde olduğu gibi serbesti ilkesini benimsememiş, tarafların iradesine üç yönden sınırlandırma getirmiştir. Kamu düzeni ile ilgili olan bu sınırlandırmalara uyulmadığı takdirde, avukatlık ücret sözleşmesi geçersiz olacak ve bunun yerine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uygulanacaktır.

Dava konusu olayda, taraflar arasında düzenlenen 20.2.1987 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinde işin konusu "ortaklığın giderilmesi - izale-i şüyu" olarak gösterildikten sonra, ücret kısmında "Davalı şeyin D.% 10'u ( hissesi 25.000.000..TL.dir )" denilmiştir. Bu şekilde belirtilen avukatlık ücreti, Avukatlık Kanunu'nun 163/2. ve 164/1. maddelerinde sözü edilen maktu ücret olmayıp, 164/2. maddenin kapsamına giren nisbi avukatlık ücretidir. Dava olunan şeyin belirtilen değerinin belli bir yüzdesinin aynı zamanda maktu ücreti de ifade edeceği ve bu nedenle, buradaki ücretin nisbi değil maktu ücreti gösterdiği ileri sürülerek, 164/2. maddenin kapsamı dışında kaldığı yolundaki bir görüşe katılmak mümkün değildir. Çünkü böyle bir görüş, giderek 164/2. maddenin uygulanmasını ortadan kaldırır.

Bu nedenlerle, çoğunluk tarafından, dava konusu olayda, Avukatlık Kanununun 164/2. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği görüşü benimsenmiştir. Taraflar arasındaki avukatlık ücret sözleşmesinde, bu fıkrada öngörülen ( davadaki başarıya göre değişmek ) koşuluna yer verilmediğinden, ücret sözleşmesi geçersiz olup, uyuşmazlığın, taksim ve izale-i şüyu davasının açıldığı tarihde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir.

Özel Daire bozma kararma bu nedenlerle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve Yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 3.3.1993 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZIŞI

Avukatlık Kanunu'nun avukatlık ücreti ile ilgili 163 ve 164. maddeleri hükümlerine göre; avukatlık ücreti, avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılır ve ücret sözleşmesinin kural olarak belli bir miktarı kapsaması gereklidir. Şu kadarki, davada gösterilen başarıya göre değişmek ve yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava olunan veya hükmolunacak şeyin değerinin belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir.

Olayımızdaki sözleşmede ( davalı şeyin değerinin % 10'u ) dedikten sonra hissesinin de 25.000.000 TL. olduğu belirlenmiş ve ücret bu şekilde kararlaştırılmıştır. Dava olunan tutar 25.000.000 lira olarak belirlenmiş olmakla bunun % 10'u demek suretiyle ödenecek ücrette belirlenmiş olmaktadır. Basit bir matematik hesabıyla bunun 2.500.000 lira olduğu ilk bakışta anlaşılır. Tarafların iradesi bu miktar ücrette birleşmiştir. Açıkça 2.500.000 lira denmedi diye sözleşmeyi geçersiz saymak tarafların amacına aykırı düşer. Esasen deyişler arasında sonuç itibariyle fark yoktur. Tarafların amaçladıkları maktu bir ücrettir. Avukatlık Kanunu'nun değişikliğinden önceki uygulama ile ilgili 7.4.1954 tarih, 1953/12-1945/9 sayılı Tevhidi içtihat Kararında;

"müddeabihin yüzde nisbeti de malum bir miktar olduğundan ücret mukavelenamesinde müddeabih üzerinden tayin edilecek ücrette malum ve muayyen ücret demektir" şeklindeki yorumu bu düşüncemizi güçlendirmektedir.

Kaldı ki, yüzde üzerinden ücret kararlaştırmasını salt başarı şartına bağlamak yasa koyucunun amacına da ters düşer. Kanunun 164 üncü maddesinin 1. fıkrasında kuralı koyduktan sonra 2. fıkrasındaki hükmü istisnaen başarıya göre değişme şartı ile ücretin kararlaştırılabileceği yani başarıya göre kademeli bir ücret belirlenebileceği şeklinde anlamak yasaya ve hakkaniyete uygun düşer. Yüzde olarak kararlaştırılan her ücret sözleşmesinde başarı şartını aramak gerekmez. Sayın çoğunluğun görüşüne göre bir yarıdan belli bir ücret geçerli kabul edilirken bu ücretin değişik şekilde ifadesi olan 25.000.000 liranın % 10'u dendiği için sözleşmeyi geçersiz saymak çelişki yaratır, adalet şekle feda edilmiş olur.

Bu nedenlerle sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.