Mesajı Okuyun
Old 05-05-2009, 08:59   #3
ISTANAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Birinci Hukuk Dairesi
Esas No
: 2000/14154
Karar No
: 2000/14257
Tarih
: 15.11.2000

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA VAADİ SÖZLEŞMESİ
BAKIM BORÇLUSUNUN ÖLÜMÜ
ÖZET:
Bakım borçlusunun bir yıl kadar önce öldüğü gerekçesi ile, ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesi uyarınca verilen taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının iptali ve davacı adına tescili istemiyle açılan davada; öncelikle bakım borçlusunun veraset ilamı veya nüfus kaydı celbedilerek ölüm tarihinin saptanması, davacıya BK'nun 518. maddesine göre mi, yoksa akde aykırılık nedenine dayanarak mı dava açtığı hususunun açıklattırılması, bu yönde varsa tarafların başka delillerinin toplanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
Davacı tarafından, davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılamasında, mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı, dava dilekçesinde Nurten ile yaptığı ölünceye kadar bakma akdi uyarınca dava konusu taşınmazlarını kendisine devrettiğini; bakım borçlusunun bir yıl kadar önce öldüğünü ileri sürerek tapuların iptali ile adına tescilini istemiştir.

Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmelerinde bakım alacaklısının ölümü sözleşmenin sona ermesini gerektirdiği halde bakım borçlusunun ölümü ile sözleşme son bulmaz, bakma ve görüp gözetme borcu bakım borçlusunun mirasçılarına intikal eder. Ancak yasa koyucu bakım alacaklısına, isteği dışında, bakım borçlusunun mirasçıları ile birlikte yaşamaya zorlamamak için ölüm tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmeyi bozma (fesh etme) hakkı tanımıştır (BK.nun 518.). Ne var ki, bakım alacaklısının ölüm nedeniyle sözleşmeyi bozması (fesh etmesi) halinde bakım borçlusuna verdiği malı aynen mirasçılarından geri istemesine yasal olanak yoktur, bu durumda Borçlar Kanunun 518. maddesinde açıkça belirtildiği üzere sadece borçlunun iflası halinde, iflas masasından isteyebileceği miktara eşit bir para talep edebilir. Nitekim; bu ilke 05.06.1957 tarih, 25/22 sayılı İçtihadları Birleştirme Kararında da açıkça vurgulanmış, uygulama bu yönde kararlılık kazanmıştır.

Öte yandan, Borçlar Kanununun 518. maddesinde öngörülen fesih beyanının kullanılması ile sözleşmenin ortadan kalkacağı; feshin hükümlerinin önceye etkili olamayacağı; bu nedenle ölünceye kadar bakma sözleşmesinin o zamana kadar meydana getirdiği hükümleri muhafaza edeceği kuralıda yerleşmiş Yargıtay İçtihatları ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmiştir.

Ayrıca ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı - bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim, söz konusu sözleşme BK.nun 511. maddesinde "kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit" olarak tarif edilmiştir.

Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerinde belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetim bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural.olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer. Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme, giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır.

Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK.nun 517. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birini tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.

Somut olaya gelince; davacının davadan Borçlar Kanunun 518. maddesine mi dayandığı yoksa Borçlar Kanununun 517. maddesi uyarınca akde aykırılık nedeniyle mi dava açtığı kesin olarak anlaşılamamaktadır. Bunun yanında bakım borçlusunun ölüm tarihide araştırılmamıştır.

Hal böyle olunca, öncelikle bakım borçlusunun veraset ilamının veya nüfus kaydının getirtilerek ölüm tarihinin saptanması, davacıya Borçlar Kanununun 518. maddesine göre mi dava açtığı; yoksa akde aykırılık nedenine mi dayandığı hususunun açıklattırılması; bu yönde tarafların başkaca delilleri varsa sorulup tahkikatın buna göre tamamlanması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.

Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.11.2000 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.