Mesajı Okuyun
Old 16-10-2006, 12:58   #9
atlasumut

 
Varsayılan

Merhaba;
Netice olarak yeni TCK da suçun üst sınırı 5 yıl ise yine benim dediğim şekilde maksimum yarım kat daha uzayarak zamanaşımı toplam 7,5 yıl değilmidir? (Temyizide dahil)
Hazırlayan: Zekeriya YILMAZ
Kanunlar Genel Müdürlüğü
Tetkik Hâkimi


YENİ TÜRK CEZA KANUNUNDA ZAMANAŞIMI




I. GENEL OLARAK ZAMAN KAVRAMI VE ZAMANAŞIMI


Zamanın aşındırıcı etkisi, hem sosyal hem de fizikî bir vakıadır.
Etkisini her alanda hissettiren zaman olgusu, hukuk bilimi içerisinde de kuvvetli bir şekilde yerini almıştır.
Hukuk bilimi, zamanı bazen düzenleyici bir unsur olarak kabul etmiştir( şikâyet hakkının kullanılmasında, kanunî yollara müracaatta, eski hale getirmede olduğu gibi). bazen de onun fizikî, sosyal ve psikolojik etkisini, maddî bir gerçeklik kabul ederek ona hukuki neticeler bağlamıştır.Zamanaşımı da, bu hukuki neticelerden biridir.İşlenen suçun türüne, cezanın nev’i ve miktarına göre, kanun koyucu, kamu davasına ve cezanın infazına bir süre sınırı getirmek suretiyle , yargılama ve cezalandırma hakkından vazgeçmektedir.Diğer bir tabirle devlet, yargılama ve cezalandırma hakkını, belli bir müddetin geçmesi üzerine kullanmaktan vazgeçmektedir.
Zamanaşımı kurumu, zaman unsurunun değişik ve farklı etkilerinin tabii bir sonucu olarak kabul edilmiş olup, usulî bir düzenlemeden daha çok, maddi bir hukuki gerçekliktir.Zamanaşımı konusunun, ceza kanunu içerisinde düzenlenmiş olması da bu açıdan isabetlidir.
Kanunda yazılı sürelerin geçmesiyle dava ve cezanın düşmesini ifade eden zamanaşımı, dava ve ceza zamanaşımı şeklinde ayrıma tabi tutulmaktadır.



II. GENEL OLARAK ZAMANAŞIMININ ÖZELLİKLERİ VE TÜRLERİ

Ceza kanunlarında dava zaman aşımı ve ceza zamanaşımı olmak üzere iki türlü zamanaşımı kabul edilmiştir.
Kanunlarda belirlenmiş olan süre geçtikten sonra, kamu davası açılamaz; açılmış olsa dahi dava zamanaşımı gerçekleşmişse artık o davaya devam edilemez.Zira burada, dava zamanaşımının gerçekleşmiş olması engel neden oluşturmaktadır.
Buna karşılık kesinleşmiş bir karar, kanunda belirlenmiş olan süre geçtikten sonra yerine getirilemez (infaz edilemez). Burada yerine getirmeye (infaza) engel neden ise, ceza zamanaşımının gerçekleşmiş olmasıdır.
Dava zamanaşımı, ceza zamanaşımından daha kısadır.
Zamanaşımı, hem 765 sayılı Türk Ceza Kanununda ve hem de 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununda genel hükümler arasında yer almaktadır.(765s. TCK. m. 102 ilâ 118; 5237 s. TCK. m. 66 ilâ 72 )
765 sayılı Türk Ceza Kanununda belirtilmiş olan zamanaşımına ilişkin hükümler, aynı Kanunun özel kanunlarla ilişkiyi düzenleyen 10. maddesi hükmü uyarınca, başka türlü hükme bağlanmamış olan özel kanunlar hakkında da uygulanır.
Buna karşılık, 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununun “Özel kanunlarla ilişki”yi düzenleyen 5. maddesindeki, “Bu kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır” açık ve amir hükmü uyarınca, yeni Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, bu kanunda yer alan zamanaşımı ile ilgili hükümler, buna aykırı düzenlemeler yer alsa dahi, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacaktır.
Zamanaşımı, kamu düzeninden olduğundan re’sen uygulanır. Sanık veya hükümlü zamanaşımından vazgeçemez. Bu husus, 765 s. Türk Ceza Kanunun 117. maddesinde “ Gerek dava ve gerek ceza müruru zamanı re’sen tatbik olunur ve bundan ne maznun ve ne de mahkum vazgeçemezler” şeklinde açıklanmış , 5237 s. Yeni Türk Ceza Kanununun 72. maddesinin ikinci fırkasında da benzeri bir ifade şekliyle “Dava ve ceza zaman aşımı re’sen uygulanır ve bundan şüpheli sanık ve hükümlü vazgeçemezler” denilmek suretiyle belirtilmiştir.Hukuk usulünde zamanaşımı bir defi olarak davada taraflarca ileri sürüldüğü takdirde nazara alınabilmesine rağmen, ceza hukukunda “re’sen uygulama” ilkesi gereğince, hakim veya Cumhuriyet savcısı tarafından kendiliğinden nazara alınıp uygulanması gerekmektedir.

III. DAVA ZAMANAŞIMI

Zamanaşımı, netice itibariyle, devletin yargılama hakkının sona ermesi gibi bir sonuç doğurması nedeniyle, soruşturma, kovuşturma, istinaf ve temyiz aşamalarının tümünde re’sen nazara alınır.Verilen bir karar kesinleşip hüküm halini alıncaya kadar, dava zamanaşımı cereyan eder.Karar kesinleşip hüküm halini aldıktan sonra işlemeye başlayan zamanaşımı ise, ceza zamanaşımıdır.

A. 765 Sayılı Türk Ceza Kanununda Dava Zamanaşımı Süreleri

765 Sayılı Türk Ceza Kanununda suçların cürüm ve kabahat ayrımına uygun olarak dava zamanaşımı süreleri belirlenmiş olup, bu süreler 102. maddede şu şekilde hükme bağlanmıştır;
Madde 102 - (Değişik: 29.6.1938 - 3531/1 md.)
Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku âmme dâvası:
1. Ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,
2. Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3. Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahut hidemâtı âmmeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4. Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahut sürgün veya hidemâtı âmmeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,
5. Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6. Bundan evvelki bentlerde beyan olunan miktardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesiyle ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbet yahut muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurt dışında işlenmesi halinde dâva müruruzamanı yoktur.”
Görüldüğü gibi, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda cürümlere ait dava zamanaşımı süreleri, içerdiği cezaların ağırlığına paralel şekilde dört kademeli olarak belirlenmiş olup, bunlar, 20,15,10 ve 5 yıllık sürelerdir.
Buna karşılık kabahatlerde, 2 yıl ve 6 ay olmak üzere iki kademeli olarak, dava zamanaşımı kabul edilmiştir.

B.5237 Sayılı Yeni Türk Ceza Kanununda Dava Zamanaşımı Süreleri

5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanununda dava zamanaşımı süreleri, suçlar arasında cürüm ve kabahat ayrımının kaldırılmış olmasına ve çeşitli ceza yaptırımlarına ilişkin getirilen yeni hükümlere paralel olarak, bu Kanunun 66. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında şu şekilde düzenlenmiştir;
“Dava zamanaşımı
MADDE 66. - (1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adlî para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.”


C. Dava Zamanaşımı Süreleri Yönünden 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5237 Sayılı Türk CezaKanunu Hükümlerinin Karşılaştırılması

765 Sayılı Türk Ceza Kanununda, suçların cürüm ve kabahat şeklindeki ayrımı ile cezaların ağır hapis, hapis,hafif hapis, ağır para cezası, hafif para cezası ve hidemâtı âmmeden muvakkaten mahrumiyet ayrımına paralel ve buna göre kademeli dava zamanaşımı süreleri öngörülmüşken; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, suçlar arasında cürüm ve kabahat ayrımının kaldırılmış olmasına, ceza yaptırımı olarak sadece hapis ve adlî para cezası öngörülmesine ve ceza yaptırımlarına ilişkin getirilen yeni hükümlere paralel olarak dava zamanaşımı süreleri belirlenmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununda öngörülen dava zamanaşımı süreleri, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda belirlenmiş olan sürelerden daha uzun olup; 40 yıl, 30 yıl, 20 yıl, 10 yıl şeklinde beş kademeli olarak tespit edilmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunda çocuklar açısından ayrı bir dava zamanaşımı süresi öngörülmemiş olmasına karşılık, 5237 Türk Ceza Kanunda (m.66/2), 12-15 ve 15-18 yaş grubundaki çocuklar açısından fiili işlediği sıradaki yaşı göz önünde bulundurulmak suretiyle, ayrı dava zamanaşımı süreleri belirlenmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanunda, dava zamanaşımının gerçekleşmesi halinde “kamu davasının ortadan kalkacağı” belirtilmiş iken (m.102/1); 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ise, dava zamanaşımı olarak belirlenen sürelerin geçmesiyle “kamu davasının düşeceği” hükme bağlanmıştır(m.66/1).

D.Dava Zamanaşımına uğramayan Suçlar

Kanunda açıkça aksine hüküm bulunmadığı takdirde bütün suçlarda dava zamanaşımı uygulanır.
765 sayılı Türk Ceza Kanununun 102. maddesinin son fıkrası uyarınca, bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis veya müebbet yahut muvakkat ağır hapis cezalarının gerektiren cürümlerin yurt dışında işlenmesi halinde dava zamanaşımı uygulanmaz.
Benzeri hüküm, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 66. maddesinin yedinci fıkrasında da yer almış olup, buna göre, bu kanunun İkinci Kitabının Dördüncü Kısmında yazılı ağırlaştırılmış müebbed veya müebbet veya on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçların yurt dışında işlenmesi halinde dava zamanaşımı uygulanmaz.

E. Dava Zamanaşımının tespiti

Dava zamanaşımı süreleri, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 102. maddesinin birinci fıkrasında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ise 66. maddenin birinci ve ikinci fıkralarında suçlar karşılığında konulan cezaların ağırlığına uygun şekilde kademeli olarak ayrı ayrı belirlenmiştir.
765 sayılı Türk Ceza Kanununa göre, Dava zamanaşımı, mahkemelerce hükmolunan ceza miktarına göre değil, yaptırımı içeren kanun maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı nazara alınarak tespit edilir. Bu hesaplamada ağırlatıcı ve hafifletici nedenler dikkate alınmaz. Seçimlik cezalarda 11.maddede nev’i bakımından ağır olan cezaya itibar edilerek zamnaşımı tespit edilir. Bu konularda, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 102. maddesinde geçen “cezanın müstelzim” ibaresine verilen anlam ile, 3.6.1942 gün ve 36/15 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve 9.1.1988 gün ve 1/1 sayılı Askeri Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca uygulama, yukarıda bahsedildiği şekilde yerleşmiştir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66. maddesinin dördüncü fıkrasında açıkça “.... sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu uygulamasında da zamanaşımı sürelerinin hesaplanmasında, suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı ( üst haddi ) nazara alınacaktır. Hapis ve adlî para cezalarının seçimlik olarak öngörüldüğü hallerde ise, zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınacaktır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun dava zamanaşımının tespitinde , 765 sayılı Türk Ceza Kanunu uygulamasından ayrıldığı bir husus şudur; 765 sayılı Türk Ceza Kanunu uygulamasında zamanaşımı bakımından ağırlatıcı ve hafifletici nedenler dikkate alınmazken, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri de göz önünde bulundurulur” şeklindeki hükümle, dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerinin de dava zamanaşımı sürelerinin tespitinde göz önünde bulundurulması gerektiği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Aynı fiilden dolayı tekrar yargılanması gereken hükümlünün, sonradan yargılanan suça ait zamanaşımının tespitinin ne surette yapılacağı, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 109. maddesinde ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66. maddesinin beşinci fıkrasında düzenlenmiştir.Ancak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan hükme göre, buradaki zamanaşımı süresinin belirlenmesinde, aynı maddenin yukarıda da bahsedilen üçüncü fıkrasında yazılı esaslara göre tespit edilecek zamanaşımı göz önünde bulundurulacaktır.

F. Dava Zamanaşımının İşlemeye Başlaması

Dava zamanaşımının ne zaman işlemeye başlayacağı, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 103. maddesinde, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun ise 66. maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenmiştir.

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 103. maddesine göre;
Madde 103 - Müruru zamanın başlangıcı tamamiyle icra olunmuş cürüm ve kabahatler hakkında fiilin vukuu gününden ve teşebbüs olunan veya icra ve ikmal olunamayan cürümler hakkında son fiilin işlendiği tarihten ve mütemadi ve müteselsil cürümler hakkında dahi temadi ve teselsülün bittiği günden itibar olunur.”



5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 66. maddesinin altıncı fıkrasına göre ise;
“(6) Zamanaşımı, tamamlanmış suçlarda suçun işlendiği günden, teşebbüs hâlinde kalan suçlarda son hareketin yapıldığı günden, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği günden, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlar.”
Bu konuda iki kanun hükümleri arasındaki temel fark, 5237 sayılı Kanununda, çocuklara karşı üstsoy veya bunlar üzerinde hüküm ve nüfuzu olan kimseler tarafından işlenen suçlarda dava zamanaşımının, çocuğun onsekiz yaşını bitirdiği günden itibaren işlemeye başlayacağına dair hükmün getirilmiş olmasıdır.

G. Dava Zamanaşımının Durması

Kanunda sayılan durma nedenlerinin varlığı halinde dava zamanaşımı durur; bu nedenler ortadan kalkınca durduğu yerden işlemeyi sürdürür. Yani zamanaşımını durduran nedenden önce işlemiş olan süre geçerlidir.Bu nedenle durmadan önce işleyen süreye durmanın sona ermesinden sonra işleyecek sürenin eklenmesi gerekir.
Dava zamanaşımının durması , 765 sayılı Türk Ceza Kanunun 107. maddesinde;5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ise, 67. maddenin birinci fıkrasında düzenlenmiştir.

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 107. maddesine göre;
Madde 107 - Hukuku âmme dâvasının ikamesi mezuniyet veya karar alınmasına yahut diğer bir mercide halli lâzım gelen bir meselenin neticesine bağlı bulunduğu takdirde mezuniyet ve kararın alınmasına yahut meselenin halline kadar müruru zaman durur.”

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 67. maddesinin birinci fıkrasına göre;
“Soruşturma ve kovuşturma yapılmasının, izin veya karar alınması veya diğer bir mercide çözülmesi gereken bir meselenin sonucuna bağlı bulunduğu hâllerde; izin veya kararın alınmasına veya meselenin çözümüne veya kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımı durur.”

Dava zamanaşımının durması konusunda, iki kanun hükümleri arasındaki temel fark, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda, kanun gereğince hakkında kaçak olduğu hususunda karar verilmiş olan suç faili hakkında bu karar kaldırılıncaya kadar dava zamanaşımının duracağına ilişkin olarak getirilen yeni düzenlemedir.


H. Dava Zamanaşımının Kesilmesi

Kanunda belirtilen dava zamanaşımını kesen nedenlerin varlığı halinde o ana kadar islemiş olan süre yanar; bu nedenler ortadan kalkınca yeniden işlemeye başlar.
Dava zamanaşımının kesilmesi, 765 sayılı Türk Ceza kanununun 104, 105 ve 106. maddelerinde; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda ise, 67.maddenin ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında düzenlenmiştir.

765 sayılı Türk Ceza Kanununun 104, 105 ve 106. maddeleri şöyledir:
Madde 104 - (Değişik: 11.6.1936 - 3038/1 md.) Hukuku âmme dâvasının müruru zamanı, mahkûmiyet hükmü, yakalama, tevkif, celp veya ihzar müzekkereleri, adlî makamlar huzurunda maznunun sorguya çekilmesi, maznun hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar veya C. Müddeiumumisi tarafından mahkemeye yazılan iddianame ile kesilir.
Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddit ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar. Ancak bu sebepler müruru zaman müddetini 102'nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilâvesiyle baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.
Madde 105 - (Değişik: 29.6.1938 - 3531/1 md.)
Kanunun bir seneden aşağı müruru zaman tâyin ettiği hallerde her türlü usulî muamele müruru zamanı keser.
Ancak 103'üncü maddeye göre müruru zaman işlemeğe başladığı günden itibaren bir seneden aşağı müruru zamana tabi kabahat nev'inden suçlarda bir sene içinde mahkûmiyet kararı verilmemiş olursa hukuku âmme dâvası müruru zamana uğrar.
Madde 106 - (Değişik: 11.6.1936 - 3038/1 md.) Bir suçtan dolayı yapılan ve müruru zamanı kesen muameleler o suçlarda her ne suretle olursa olsun iştiraki olup da aleyhlerinde takibat veya tahkikat yapılmamış olan kimseler hakkında dahi müruru zamanı keser.”

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 67. maddesinin 2 ilâ 4. fıkraları ise şöyledir;

“(2) Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Halinde, dava zamanaşımı kesilir.
(3) Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.
(4) Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.”
Yukarıya alınan madde metinlerinde de görüldüğü üzere, dava zamanaşımını kesen nedenler, 765 sayı Kanunun 104. maddesinin birinci fıkrasında; 5237 sayılı Kanunun ise 67. maddesinin ikinci fıkrasında sayılmıştır. Burada, zikredilen iki kanun hükümleri arasındaki fark, 765 sayılı Kanunda dava zamanaşımını kesen nedenler arasında sayılan “yakalama, celp veya ihzar müzekkereleri, sanık hakkında son tahkikatın açılmasına dair olan karar”, 5237 sayılı Kanunda, zamanaşımını kesen nedenler arasında yer verilmemesidir.

5237 sayılı Kanunun 67. maddesinin üçüncü fıkrasına göre,“ Dava zamanaşımı kesildiğinde, zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar. Dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması halinde, zamanaşımı süresi son kesme nedeninin gerçekleştiği tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.”
Aynı husus, 765 sayılı Kanunun 104. maddesinin ikinci fıkrasının ilk iki cümlesinde, “ Bu halde müruru zaman, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeğe başlar. Eğer müruru zamanı kesen muameleler müteaddit ise müruru zaman bunların en sonuncusundan itibaren tekrar işlemeğe başlar.” şeklinde ifade edilmiştir.
5237 sayılı Kanunun 67. maddesinin dördüncü fıkrasında ise, kesilme halinde dava zamanaşımı süresinin ne kadar uzayacağı hükme bağlanmış ve,“Kesilme halinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak Kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzar.” denilmiştir.Aynı hüküm, 765 sayılı Kanunun 104. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde, “Ancak bu sebepler müruru zaman müddetini 102'nci maddede ayrı ayrı muayyen olan müddetlerin yarısının ilâvesiyle baliğ olacağı müddetten fazla uzatamaz.”şeklinde belirtilmiştir. Zikredilen konularda, iki kanun hükümleri arasında paralellik bulunmaktadır.
765 sayılı Kanunun 105. maddesi, kabahatlerle ilgili dava zamanaşımını düzenlediğinden ve 5237 sayılı Kanunda suçların cürüm ve kabahat şeklindeki ayırımına son verildiğinden, bu madde karşılığına yeni Türk Ceza Kanununda yer verilmemiştir.
Yine, 765 sayılı Kanunun 106. maddesinde suça iştiraki olanlarla ilgili olarak dava zamanaşımının kesilmesi konusunda yer alan özel düzenlemeye, 5237 sayılı Kanunda ayrı bir madde düzenlemesi şeklinde yer verilmemiş olduğu ancak, 67. maddenin ikinci fıkrasındaki bentlerin yazılış şekli itibarıyla mezkur hükme burada yer verildiği anlaşılmaktadır.



F. Dava ve Ceza Zamanaşımının Hesaplanması ve Uygulanması
5237 s. Türk Ceza Kanununun 72. maddesinin birinci fıkrası uyarınca,“ Dava ve ceza zamanaşımı süreleri gün, ay ve yıl hesabıyla belirlenir. Bir gün, yirmidört saat; bir ay, otuz gündür. Yıl, resmî takvime göre hesap edilir”.Aynı husus,765 s. Türk Ceza Kanununun 116. maddesinde “ Gerek hukuku âmme dâvasının ve gerek ceza hükümlerinin müruru zamanı 30'uncu madde mucibince hesap olunur.”şeklinde ifade edilmiş ve 30. maddede de“ muvakkat cezalar, gün, ay ve sene hesabiyle tatbik olunur. Bir gün 24 saat, bir ay 30 gündür. Sene, resmî takvime göre hesap edilir.” hükmüne yer verilmiştir.
5237 s. Türk Ceza Kanununun 72. maddesinin ikinci fıkrasında, dava ve ceza zamanaşımının re'sen uygulanacağı ve bundan şüpheli, sanık ve hükümlünün vazgeçemeyecekleri, hükme bağlanmış olup, aynı husus 765 s. Türk Ceza Kanununun 117. maddesinde;“ Gerek dâva ve gerek ceza müruru zamanı resen tatbik olunur ve bundan ne maznun ve ne de mahkûm vazgeçemezler.”şeklinde ifade edilmiştir.
Bu konuda, iki kanun hükümleri de temelde aynıdır;sadece, yeni ceza kanununda zamanaşımından vazgeçemeyecekler arasına “şüpheli” de dahil edilmiş bulunmaktadır.