Mesajı Okuyun
Old 05-02-2008, 21:14   #11
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ad-hoc
T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi


Esas: 2007/1628
Karar: 2007/4593
Karar Tarihi: 13.03.2007

ÖZET: Borçlu, borca itiraz niteliğindeki başvurusunu icra dairesi yerine icra mahkemesine yapmıştır. Bu durumda adı geçenin yanlış yere başvurmasının sonuç doğurmayacağı gözetilerek mahkemece isteminin bu gerekçe ile reddi gerekir. Verilen işe iadeye ilişkin ilamların kesinleşmeden icraya konulamayacağına ilişkin özel bir hüküm bulunmadığı halde Mahkemece ilamın kesinleşmeden icraya konulamayacağı gerekçesi ile takibin iptaline karar verilmesi de doğru değildir.

(2004 S. K. m. 62) (4857 S. K. m. 21)

Dava: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Alacaklı vekili tarafından borçlu hakkında genel haciz yolu ile icra takibine geçilmiş ve borçluya (7) örnek ödeme emri 13.04.2006 tarihinde tebliğ edilmiştir. Takibin şekline göre uygulanması gereken İİK. nun 62/1. maddesi uyarınca borçlu, tüm itiraz nedenlerini kendisine ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde <icra dairesine> bildirmek zorundadır.

Somut olayda borçlu, borca itiraz niteliğindeki başvurusunu 18.04.2006 tarihinde icra dairesi yerine icra mahkemesine yapmıştır. Bu durumda adı geçenin yanlış yere başvurmasının sonuç doğurmayacağı gözetilerek mahkemece isteminin bu gerekçe ile reddi yerine işin esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

Kabule göre de; 4857 sayılı İş Kanunu'nun 21. maddesinde, bu maddeye göre verilen işe iadeye ilişkin ilamların kesinleşmeden icraya konulamayacağına ilişkin özel bir hüküm bulunmadığı halde Mahkemece ilamın kesinleşmeden icraya konulamayacağı gerekçesi ile takibin iptaline karar verilmesi doğru değildir.

Sonuç: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK. nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 13.03.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sayın ad-hoc;

Bildiğiniz üzere, yeni ilkemiz şudur:
"önce kanuna bakmalı, sonra yargıtay kararı aramalı"

Her ne kadar 12. HD -bence isabetsiz- böyle bir karar vermişse de bu durumun 12. Dairenin hukukumuzda yeni yer bulan iş güvencesi hükümlerinde uzman daire olmamasından kaynaklandığını düşünmekteyim.

Yargıtay, iş kanunun 21. maddesinin aşağıda koyu olarak gösterilen yerlerini gözden kaçırmış olabilir. Kanun, kararın kesinleşmeden icra edilemeyeceğini bu şekilde belirlemiştir.
Kaldı ki bu dava tespit niteliğindedir. Usule ve yasaya uygun bir kararda, "feshin geçersizliğinin TESPİTİNE, İşçinin başvurmasına rağmen işe başlatıması halinde..." denir. İşçinin başvurması da kesinleşmeyle mümkündür.

"İşçi kesinleşen mahkeme veya özel hakem kararının tebliğinden itibaren on işgünü içinde işe başlamak için işverene başvuruda bulunmak zorundadır. İşçi bu süre içinde başvuruda bulunmaz ise, işverence yapılmış olan fesih geçerli bir fesih sayılır ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur."

Saygılarımla,