Mesajı Okuyun
Old 29-10-2007, 21:50   #1
Av. Lale Beşe

 
Varsayılan İsyana ithaf

Körler ülkesinde tek gözlü adam kral ( mı ) dır, yoksa aslında acılarla tanışık olan mı ?

Hepimiz, " kader " fenomeni üzerine kurulu bir anlama kolaylığı içerisinde, rolümüzün önceden belirlendiği bir kavramlar ve imgeler dünyasına doğuyoruz.

Tamama yakınımız, gidişimize uzanan süreci bize söylenecek, anlatılacak ve öğretileceklerle biçimlendirmeye hazırız; daha ilk nefesimizi aldığımız anda.

" Kuşkuların, sorgulamaların, arayışların, isyanların cezasına katlananlara bu hayatta, dışarıda bir yerlerde bir ödül var mı, yoksa bu yolu tercih edenler zaten ödül beklemeyenler mi ? " diye sordu cinim geçenlerde. " Cinim " dediysem, hani o hep bahsettikleri; " diğer ben bende benden öte-de-ki ".

Büyük bir tuzaktı düşürmeye negatif etkili manyetik bir alanın merkezine beni, anladım ve önce kaçmanın yollarına bakındım. Fakat sorular, sorular, o sonsuz sorular hep artı kutuplardı ve belki de ben bir yanıttım.

Baktım ki herkesin gitmekte olduğu yoldur bu kaçışın güzergahı ve doğduğum günden beri bırakmamıştır zaten peşimi o serseri karşılamacı, yalnızlığıma saklandım bir süre. Fakat anladım; farkına varsam bile ödül beklemediğimin, yalnızlık mutlak değil işte böylece gürültüsüne yanaştığım anda dahi nihilizmin. . .

Hepsi ironik, hepsi. . . Her şey ironizmin iskeleti.

Siyaha karşı beyaz ironik, kötülüğü kararttığı yerlerde gecenin ve ölümün kötülüğünü aydınlatan ışık ironik...

Ölümün temizliğine karşı yaşamın kirliliği ironik.

Her kavram karşıtı ile varolur derler ya bizim evrende, üçüncü boyutlar ironik... Ondan sonrasını tasarlayamayan beyin de ironik.
Bilinmezlik çizgisinin öte yanına geçemezken, bilineni betimleyebilen zihin ironik.

Gitmiyorum, geri dönüyorum bu ıssız yoldan da. . .

Herkesin gittiği yoldan gitmemeye çabalarken, kendine çizdiğin yolu gidilir kılmaya uğraşmak da ironik.

Güçlü isen zalim, zayıf isen iyi, sömürürsen kötü, duygu sömürürsen zayıf sayılmak da ironik.

Sevgili iyi kalpli Rousseau, gittin ya bu toplumsal yaşam sözleşmesini haklı sebeplerle feshetmek isteyenlerin ne yapabileceğini söylemeden, " iyi insan kötü Hobbes " derken Hobbes haksız, düşüncesiz ama sonuçta insan !. . Ve sonuçta sen de ironiksin; yuvarlanmaya bıraktığı riyakarlık tarlalarında seni, “çocuklarını terketmişliğin”. . .

Ben hayallerime kadar çekildim ama hala kendi özgürlüklerini, yokluğuma yaslamaya çalışanlar var. Mevcudiyetimin kılcal damarlarına sızan bir çip umarsızlığında, beni yaban ellere ihbar etmeye çalışanlar...

Karanlıklara gölge yayanlar, soluğuma ayna soğutanlar.

Kırmızı bir çığlık yazıp bedenime, arkamdan " öldü " diyenler var...

Hey Lucifer ! Hey ! En azından bir defa bırak beni ( Notre Dame de Paris - Belle )... Bırak haykırayım arka plan uçurumlarından devasa tekdüzelik yaylalarına...

Haykırayım; " Ezip geçemezsiniz çocukluk düşlerini ezeli alışkanlıklarınıza istikrar kazandırma yollarında...

Yutturamazsınız özgürlük dansı davetlerinizi, verildiği geniş tutsaklık halkalarınızın ortasında "...

Siz simgelerle, tabularla, deyişlerle, söylemlerle uğraşıp dururken zamana, çağlara, evrene tezat ve kafes malzemelerinize iktisat; açlık çekiyor çocuklar, egzotik manzaralara konu kıraç topraklarda...