Mesajı Okuyun
Old 26-05-2008, 10:16   #2
Adalet Bakanı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hukukcu1985
Merhabalar
Eşler 6 yıldır evlidir ve müşterek çocukları vardır.Ancak evlendikleri günden bu yana kadının farklı inanca sahip olması dolayısıyla kocanın ailesi tarafından hiç bir zaman istenmemiştir.Sürekli annesi ve eşi arasında kalan koca boşanmak istemektedir.Bu duruma uyan karar ekleyebileceklere teşekkürler

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi

Esas: 1983/145
Karar: 1983/443
Karar Tarihi: 25.01.1983

ÖZET: Davalı gerçekten çağdışı bir düşüncenin ürünü olarak değil, ailesinin etikisinde kalarak, sırf eşine ayak uydurmamak düşüncesiyle hareket etmektedir. Böylesine inatçı ve dış etkenlere dayalı yersiz bir direnişin eşler arasında ortak hayatı çekilmez hale getireceği söz götürmez. Hakim beş duygusuyla olayları sezip değerlendirmek zorundadır. Bu, takdir hakkının gereğidir. İşte hükmü veren hakim, olayın görünüşte özgürlük kalkanına bürünen ve fakat gerçekte eşi hiçe sayan bir zihniyetin ürün olduğu inancına varmış ve bunun, şiddetli geçimsizliğe yol açacağını isabetli takdir ve kabul ederek boşanma kararı vermiştir.

(743 S. K. m. 134)

Dava: Oğuz ile Neriman aralarındaki boşanma davasına daire verilen 24.6.1982 tarih ve 354/276 sayılı hükmün dairenin 18.11.1982 gün ve 7738/8597 sayılı ilamiyla bozulmasına karar vermiştir. Sözü edilen kararın düzeltilmesi davacı tarafından istenilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: T.C. Anayasası'nın laiklik ilkesini öngörmüş olması karşısında, eşlerden birinin ötekinin inançlarına müdahalede bulunması mümkün değlidir. Onun için karı koca, biribirinin dini inanış ve onun gerektirdiği davranışlarını müsamaha ile karşılamak zorundadır. Nevar ki hoşgörü yükümlülüğü, ailenin mutluluğu için bir takım fedakarlıklarda bulunmak ve bunun için de bazı davranışlardan kaçınmak zorunluluğunu ortadan kaldırmaz.

Gerçekten İslam Dini'nde tesettür (örtünme) konusunda kesin hatları ve yarıntıları muayyen ve uyulması her halde zorunlu bulunan kurallar belirlenmiş değildir. Bu konu, kişiden kişiye, çağın gereklerine, toplumun yaşama şekilne göre her çağda ayrı, bir biçim almış ve içerik kazanmıştır. Onun için böylesine yoruma elverişli bir kuralı, katı din emri imiş gibi nitelendirip bunun sert ve tartışma kabul edilmez bir engel olarak nitelendirilmesi ve bağnazlık gösterilmesi doğru değlidir.

Özgürlükler, toplum yararına nasıl (özüne dokunulmamak şartı ile) sınırlanabilirse, ailenin mutluluğunu sağlamak için dahi bir sınırlama yapılabilir. Zira eşler, elbirliği ile yuvada tasayı birlikte göğüslemek, kıvancı beraberce paylaşmak zorundadırlar. Bu gerçek karşısında davalı kadının gerçekten kesin din yasağı bile söz konusu olmayan ve az önce belirtilen yoruma açık bulunan tesettür (örtünme) hussunda bağdaşmaz, bir tutum içine girmesi müsamaha ile karşılanamaz.

Nişan töreninde başörtüsüz fotoğraf çektirmiş ve orta öğretim sırasında (okulda) yine örtünmeyi düşünmemiş bir kızın, evlendikten sonra bakşörtüsü ile gezmekte ısrar etmesi uygun bir davranış sayılamaz. Çünkü Medeni Kanunun Büyük Millet Meclisi'ne sevk gerekçesinde belirtildiği gibi, "çağdaş medeniyeti benimsemek kararında bulunan Türk Millet, çağı kendisine değil kendisi medeniyetin gereklerine her ne bahasına olursa olsun ayak uydurmak şarttır". 58 sene önceki bu kararlı görüşün, bunca yıl sonra göz ardı edilmesi mümkün olmadığı gibi, oldukça da düşündürücüdür. Kaldı ki, dosyada edinilen izlenime göre, davalı gerçekten çağdışı bir düşüncenin ürünü olarak değil, ailesinin etikisinde kalarak, sırf eşine ayak uydurmamak düşüncesiyle hareket etmektedir. Böylesine inatçı ve dış etkenlere dayalı yersiz bir direnişin eşler arasında ortak hayatı çekilmez hale getireceği söz götürmez. Hakim beş duygusuyla olayları sezip değerlendirmek zorundadır. Bu, takdir hakkının gereğidir. İşte hükmü veren hakim, olayın görünüşte özgürlük kalkanına bürünen ve fakat gerçekte eşi hiçe sayan bir zihniyetin ürün olduğu inancına varmış ve bunun, şiddetli geçimsizliğe yol açacağını isabetli takdir ve kabul ederek boşanma kararı vermiştir. O halde hükmün onanması gerektiği halde temyiz incelemesi sarasında bu yön gözden kaçmış, karar düzeltme isteği bu itibarla yerinde görülmüş olmakla, bozma kararının kaldırılması ve hükmün onanması uygun düşmüştür.

Sonuç: Usulün 440 ve 442. maddeleri gereğince karar düzeltme isteğinin kabulüne, bozma kararının kaldırılmasına ve temiyiz olunan kararın gösterilen sebeple ONANMASINA ve onama harcının temyiz edene yükletilmesine 25.1.1983 tarihinde oybirliği ile karar verildi.