Mesajı Okuyun
Old 12-01-2008, 08:36   #17
Mustafa ÖZCAN

 
Mutsuz

Alıntı:
Yazan *sinequanon*
Hukukçu olmak bu yüzden çok özel bir şey zaten.Hukuk sadece düşünme ve ikna kabiliyetinizle değil kişiliğiniz ve hayatınızla içiçe bir bilim.
Alıntı:
Yazan *sinequanon*

Daha önce başka bir forumda da bahsetmiştim.Yıllar önce bir gazetede okumuştum.Prof. Dr. Uğur Alacakaptan'ın kardeşi bir cinayete kurban gitmişti.Ne kadar doğrudur bilemiyorum ama tecrübeli ceza hukukçusu profesöre "Eskiden olsa sanık idamla yargılanacaktı.Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?" diye sorulmuş."Sanık benim kardeşimi öldüren kişi de olsa idamı kabul etmem mümkün değildir." dediği yazıyordu gazete sayfalarında.Okuduğumda çok etkilenmiştim.Ben bunu söyleyebilir miydim acaba diye çok düşünmüştüm.Cevabı bulamamıştım.Sanırım yaşanmadan da bilinemez.Umarım Allah hiç birimizi böyle bir durumla karşı karşıya bırakmaz.Yaşamayan biri olarak sadece fikrimi söyleyebilirim,bana göre olması gerekenden bahsedebilirim.Ama bu konuda asla umutsuz değilim.Her ne olursa olsun adil olunabileceğine inanıyorum.Toplumun mimarları olabilmek kolay değil.Bunun için toplumun hukuki konularda en dayanıklı ve en soğukkanlı insanları olmak lazım sanırım.

Saygılarımla...

Sayın Sinequanon,

Bu satırları defalarca okudum, yazdıklarınızdan algıladığım ve hissetiğim kadarı ile olumlu ve zarif olduğunu düşündüğüm kişiliğinizi de göz önüne alarak, hep olumlu bir pencereden yazılanları anlamaya çalıştım. İdeal hukuk ve ideal hukukçuyu sizin oluşturduğunuz profilden görmeye çabaladım.

İtiraf ediyorum çabalarım fayda vermedi, anlayamadığım, katılmadığım ve sindiremediğim yerler var ki yazmadan içim rahat etmeyecek.
  • Eşi tecavüze uğrayan hakimin, başka bir tecavüz vakasından önüne gelmiş sanıklara suçu işleyip işlemediklerini anlayıncaya kadar objektif bakması zorunlu ve gerekli; aksi halde suçsuz olan ve iftiraya uğramış kişilere haksızlık yapılması olasılığı mevcuttur. Ancak eşi daha önce tecavüze uğramış hakimden, eylemleri kanıtlarla doğrulanan tecavüz vakası sanıklarına, hala tarafsız gözle bakmasını beklemek insanüstü ve duygusuz olmasını ve adeta hukuk dağıtan makine gibi davranmasını beklemek olur ki bunu aklım ve vicdanım kabul etmiyor. Hukukçuluk bu nedenle özel bir şey demişsiniz; Özür dileyerek söylüyorum bu şekilde davranmanın özel bir yanını göremiyorum. Bu şekilde davranan bir hakime de güvenmem zira kişilik bozukluğu olduğundan kuşkulanırım.
  • Hukuk sadece düşünme ve ikna kabiliyetinden ibaret değildir, kişiliğinizi de içine alan hayatınızla iç içe bir bilimdir sözüne katılmamak ne mümkün. Ancak hukukta düşünce ve ikna yeteneği yadsınamayacak düzeyde önemli niteliklerdir.
  • Hukuk soyut bir bilimdir. Doğruları; inançlara, anlayışlara, kişilere göre değişiverir. Hoş benim baktığım pencereden hukuk değişmez görünüyor. Sonuçta başka pencereler de olduğuna göre farklı düşünce ve doğruların olması kaçınılmaz olmaktadır. Hukuk aynı zamanda soyut ve göreceli (rölatif) bir bilimdir. Matematik gibi kesin doğruları olmaz. 2x2 nin kaç ettiği konusunda tartışan iki matematikçi asla bulamazsınız; ancak kesin kabul görmüş gibi görünen hukuk normları üzerinde tartışan hukukçular her zaman görülebilir.
  • Bu nedenle hukukta düşünme en önemli sermayedir. Düşünebilen ve olaylara farklı bakabilen bir hukukçunun da çok fazla hata yapabileceğini zannetmiyorum. Makine gibi, mevzuatı öğrenmiş ve ezberlemiş ve yasalara makine gibi uyan ancak düşünmeyen bir hukukçunun hata yapma olasılığı daha fazladır. Kaldı ki hukukçuluk mevzuata hakimiyetten ibaret olsaydı, en iyi hukukçuların bilgisayarlar ve hukuk programları olması gerekirdi; zira hiç hata yapmazlar. Şekle bağlı hukukçu şekle bağlılık nedeni ile her zaman özdeki doğruları gözden kaçırabilir. (Bu söylediğim hukukçu yasalara uymaz olarak anlaşılmasın) Doğru düşünen bir hukukçunun doğru olduğunu düşündüğü düşünceleri ile çevresini ikna etmeye çalışmasında da bir aykırılık göremiyorum; . Düşünce ve ikna yeteneği diğer temel nitelikler gibi bir hukukçuda bulunması gereken en önemli özelliklerin başında gelir bence. Düşünen insandan korkmam zira doğruları bulma olasılığı çok yüksektir. Düşünmeyen ve önyargılı insanlardan korkarım zira bu tür bir insanın doğruları daha sübjektiftir ve hata yapma olasılığı yüksektir. Düşünen hukukçunun ayrıca eksiklerini de düşüneceğini ve bunları tamamlamaya çalışacağını, bu nedenle çok fazla bir eksiğinin bulunmadığına da inanıyorum.
  • Keza ikna yeteneğinin başlı başına hukukçularda olması gerekli ayrı bir özellik olduğunu düşünüyorum. Doğru düşündüğünü anlatamayan ve ikna yeteneğinden yoksun bir hukukçunun yetersiz kalması kaçınılmazdır. Doğruların sesi yanlışlar karşısında her zaman gür ve ikna edici olmalıdır. Aksi halde ikna yeteneği zayıf olan insanın toplumu imar edeceğinden kuşku duyarım. Toplum mimarı olacak kişi önce elindeki malzemeyi düzgün ve etkili kullanmayı becerebilmelidir.
  • Sayın Alacakaptan'ın toplum önünde ve kağıt üzerinde yıllardır savunduğu fikirlere aykırı bir açıklama yapmasını kendisinden beklemezdim zaten; ancak elinde silahla kimsenin bulunmadığı bir ortamda çocuğunu (öldürülenin çocuğu olduğunu varsayalım) öldüren katil ile karşı karşıya gelse kağıt üzerindeki doğrularını kağıt üzerinde bırakarak kendi adaletini uygulardı gibi geliyor bana. Kişilerin kendi adaletini almaya kalkışmasına şiddetle karşıyım ancak böyle bir durumda Sayın Alacakaptan' ıda anlarım ve suçlamam. Yasa da anlamış ve tahrik müessesini kabul etmiş zaten.
  • Son olarak bu sitede yazarken asla görücüye çıkıyorum gibi düşünmüyorum ve hissetmiyorum. Sadece düşüncelerimi duygularımı en doğru şekliyle aktarmaya çalışıyorum. Kimseye yaranma ya da beğenilme gibi bir kaygım yok. Eğer böyle bir kaygım olsaydı tribünlere oynardım ve beğenilecek hayran kalınacak şeyler yazmaya çalışırdım. Ben doğallığa ve samimiyete inanıyorum. Kendini olduğundan fazla göstermeye çalışan yaklaşımların bir gün balon gibi söneceğini ve hayranlarında hayal kırıklığı yaratacağını düşünüyorum. “YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL” demiş Mevlana. Doğru söze ne denir…
Saygılarımla…