Mesajı Okuyun
Old 16-04-2002, 20:04   #3
Av.Dr.Yahya DERYAL

 
Varsayılan SENEDİ KAYBEDEN BANKANIN SORUMLULUĞU

Uygulamada bazı bankalar ciranta ile anlaşma yaparak ve bu anlaşmaya senedin kaybından sorumlu olmayacakları (sorumsuzluk) kayıtları koymaktadırlar.

Fakat bankaların, organlarının kasıt veya ağır kusurlarından doğacak sorumluluklarından kurtulmalarını öngören kayıtlar derpiş etmeleri mümkün değildir (BK.m.99/I).

Yazılmış bu tür kayıtlar geçersiz sayılır. Hatta, organların hafif kusurlarından doğacak sorumluluğundan önceden kurtulmasını öngören sorumsuzluk kayıtları da, somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından batıl sayılabilir (BK.m.99/II) .

Nitekim Yargıtay, bankanın tahsile aldığı senedi kendi kusuru ile kaybettiği sabit olduğunda, hamilin bu senetlerin iptali için açtığı dava dolayısıyla yaptığı masrafları bankadan talep edebileceğine hükmetmiştir .

Tüzel kişi tacir sayılan bankalar, "basiretli bir iş adamı" gibi dikkatli, tedbirli ve öngörülü hareket etmek zorundadırlar (TK.m.20, BK.m.390).

Organlar ve memurların eylem ve işlemleri de doğrudan bankayı ilzam edeceğinden, basiretli tacire yakışır özenle hareket etme yükümlülükleri vardır.

Tahsil amacıyla bankaya tevdi edilen bir senedin bankada kaybedilmiş olması, basiretli davranma yükümlülüğü ve özen gösterme borcu ile bağdaştırılamayacak ağır bir kusur sayılır.

Zira, kaybolmuş bir senedi ele geçiren kimselerin, iyiniyet veya kötüniyetli olarak onu borçludan tahsil etmeleri ve böylece meşru hamil ve alacaklı durumdaki cirantayı telafisi güç hak kayıplarına uğratacak şekilde mağdur etmeleri her zaman pek ala mümkün ve muhtemeldir.

Bu bakımdan senedin banka uhdesinde iken kaybolmasından bankanın sorumlu tutulması gerekir.

Yargıtaya göre, senedi kaybetmesi nedeniyle bankanın sorumlu tutulabilmesi için, alacaklının öncelikle ziya nedeniyle senedin iptali davası açması şarttır .

Yargıtay bir başka kararında, bankanın sorumluluğu yoluna gidebilmek için bunu da yeterli görmemekte, senedi kaybeden bankadan tazminat isteyebilmek için senet alacaklısının bütün hukuk yollarını tüketmesini aramaktadır .

Kanaatimizce bankalar birer güven kuruluşudur. Bu nedenle vekaleten tahsil etmek üzere fer'i zilyedi olduğu senedi saklamada dikkatsizlik ve özensizlik gösterdiği için kaybeden bankalar, alacaklı cirantaya karşı senet borçlusu ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulmalıdır.

Tahsil cirosu nedeniyle ciranta ile banka arasında kurulmuş bulunan vekalet ilişkisi de bunu gerektirir . Bu nedenle, bankanın sorumluluğu için senedin iptali davasını şart gören Yargıtay içtihadını yerinde görmekle birlikte, borçluya karşı bütün hukuk yollarının tüketilmesi şartını ağır, haksız ve yersiz bulmaktayız.