Mesajı Okuyun
Old 19-02-2009, 15:46   #142
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Suat Bey, bu tartışma başladığından bu yana belki ilk defa derli toplu düşüncelerini yazmış bulunyor. Teşekkür ederiz.
Önce Suat beyin son açıklamasından önemli olan paragrafını hemen aşağıya alıp, sonra kendi düşüncelerimi yazmak istiyorum:

Alıntı:
Temsilci: Saim Bey ısrarla kiralayan malik değilse, aralarında mutlaka bir akdi ilişki bulunmalıdır, demektedir. Kiralayan ancak “temsil yetkisini” kullanarak mecuru başkalarına kiraya verebilir. Ben temsilcinin daha çok tüzel kişiliği temsil ederek, kiraya verebileceğine inanmaktayım. Ancak Saim Bey, B.K. 32 ve devamı maddeleri gereğince böyle bir şeyin olabileceğini savunmaktadır. Ancak vekalet ilişkisi varsa, içinde temsil hükümlerini de barındıracağından bu konuda tatmin oldum, diyemem. Ama neticede, yukarıda da yazdığım gibi. temsil yetkisi ile kiralayan olunabilir. Ancak Saim Bey’in ve bazı katılımcıların ısrarla vurguladığı “kiralayan ya maliktir, ya da ortada bir temsil ilişkisi vardır” tezine (bugüne kadar yaptığım ve az sonra yapacağım açıklamalar ışığında) şiddetle karşı çıkıyorum. Bütün kira ilişkilerinde kiralayan yetkili temsilci olmak zorunda değildir. Benim rastladığım kararlarda, temsil yetkisine dayanarak bir sözleşme yapılırsa, hak ve borçların tamamı temsil olunana geçmektedir. Hemen belirteyim ki kira konusu ile ilgili böyle bir karar bulamadım. Daha çok istisna akdi ile ilgili kararlar…Böyle kabul edilecek olursa, kiralayan kendi adına dava açamayacaktır. Temsil edilen adına açabilecektir. Ancak yasa maddesine bakıldığında bazı davaların ancak kiralayan tarafından açılabildiğini görmekteyiz. Örneğin tahliye taahhüdüne dayalı olarak yapılan takip ve davayı ancak kiralayan sıfatı olan açabilecektir. Saim Bey bu sıkıntıyı nasıl aşacaktır? Yine kiracının açacağı dava kime karşı açılacaktır? Temsil yetkisi hükümleri geçerli ise, malike açılması gerekecektir. Bence Saim Bey’in en büyük yanılgısı budur. Bütün kira ilişkilerini temsil yetkisi konusuna indirgemiştir.

Suat Bey, değerli üyeler;
Kiralayanın malik olmadığı durumlarda, kiralayana değil, malik'e ait bir taşınmaz kiralanmaktadır. Başka bir ifade ile kiralanan mecur, kiralayana değil, malik'e aittir. Sanıyorum bu durum Suat bey tarafından da kabul edilecektir.
O halde malik'in mülyetindeki taşınmazı üzerinde bulunan haklarını -öncelikle- incelemek gerekecektir.
Bilindiği üzere Mülkiyet hakkı, Yeni Türk Medeni Kanununun (683-778). maddelerinde düzenlenmiş olup, özellikle 704-761. maddeler arasında ise konumuzla direkt ilgili "taşınmaz mülkiyeti" esasa bağlanmştır. Medeni Kanunun taşınmaz mülkiyetine ilişkin hükümler incelendiğinde açıkça görülür ki, mülkiyet hakkı sahibine mutlak yetkiler vermektedir. Anayasamızın 35. maddesi mülkiyet hakkının anayasal niteliğine vurgu yapıp, güvence altına almış ancak mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlandırılabileceğini de açıkça belirtmiştir. Bu bağlamda YMK. nun 683. maddesinde sınırları çizilen mülkiyet hakkının sahibine hangi genel yetkileri verdiğine baktığımızda aynen şu şekilde bir düzenlemeye rastlarız:
Alıntı:
Medeni Kanun MADDE 683.- Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.

O halde malik, -hukuk düzeninin sınırları içinde sahibi olduğu - malı üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir, kullanma, yararlanma gibi haklarını istediği gibi kullanabilir. İkinci fıkraya göre de, malına haksız yere el atan kişilere karşı istihkak davası ve müdahalenin men'i davası açabileceğini ortaya koymuştur. Bu fıkrada önem arzden husus, el atmanın "haksız" olması halinin değerlendirilmesinde yatmaktadır. Haksız el atmak malik açısından önem arz eder. Yani el atan kişi malik veya malik'in yetki verdiği kişiler ile hukuki bir zeminde ilişki içinde değilse, malik bakımından haksız el atan konumundadır. Somut olayımızda olduğu gibi malik veya malik'in yetki verdiği kişiler dışında, ilgisiz bir kişi ile hukuki zeminde kiracının anlaşmış olması, kiracıyı malik'e karşı "haklı" bir nedene dayalı mala el atan konumuna getirmeyecektir.
Bu husus Prof. Dr. Şeref Ertaş'ın,-Seçkin Yayınlarından çıkan 4. bası ve Şubat-2002 Tarihli- "Yeni Medeni Kanun Hükümlerine göre eşya hukuku isimli kitabının 206. sayfasında "istihkak davası" başlığı altında bir örnekle de açıklanmış ve yetkisiz bir başkası ile olan akdi kira ilişkisinin malik'e karşı ileri sürülemeyeceği ve bu durumun, kiracının malike yöneltebileceği "haklı" bir sebep olarak değerlendirilemeyeceğini açıkça ortaya koymuştur.
Bu hesapla, malik kendisi ile veya temsilcisi ile anlaşmamış olan ve buna rağmen mala el atan kişilere karşı mülkiyet hakkından kaynaklanan tüm haklarını ileri sürebilecektir ve bu temelde haksız el atmanın sona erdirilmesini de talep edebilecektir. Yetkisiz kişi ile kiracı arasında imzalanan kira akdinin malik'e karşı etkisi olmayan bir kira akdi olacağı, yetkisiz kişi ile kiracı arasındaki akdi ilişkinin kendileri (tarafları" arasında geçerli olacağı, fakat malik'in müdahalenin men'ini isteyerek kiracıyı kiralanandan çıkartabileceği çok açık bir şekilde ortadadır. Tüm bu açıklamalarda göstermektedir ki; malik veya malik'in yetki verdiği kişiler ile kira akdi yapılmadığı veyahut malik'in yetkisiz kiralayanın işlemine icazet vermediği hallerde, kira akdi malik'e karşı ileri sürülemeyecektir. Bu itibarla malik bakımından geçerli ve bağlayıcı bir kira akdinden bahsedilmesi için, kiralayanın ya doğrudan malik olması yahut kiralayanın malik olmadığı hallerde ise malik'in yetkilendirdiği veyahut sonradan işlemine icazet vererek kendisi bakımından geçerli kıldığı bir kişinin olması gerekir. Bu kişi temsilcidir. Ben bunu başından beri dile getirdiğim halde, olayı salt kira akdi olarak gören, eşya hukukunun emredici hükümlerini görmezden gelen Suat Bey'e bir türlü anlatamadım. Bu nedenle, kiracı ister iyi niyetli olsun isterse kötü niyetli olsun, bu durum tapulu malın malik'ine karşı ileri sürülemez. Yukardan beri yapılan tüm açıklamalarım tapulu mülkiyet için geçerlidir. Bu açıklamalarımın diğer soruları da cevapladığı kanaatindeyim ve bu nedenle lüzumsuz ayrıntılara girmeye gerek duymuyorum.