Mesajı Okuyun
Old 04-07-2018, 22:57   #2
Admin

 
Varsayılan

Zorunlu arabuluculuk süreci ilk başladığında tutanaklar bu şekilde tutuluyordu. Arabuluculuk oturumları gizli olduğu için son tutanağın sadece "görüşmeler sonucu anlaşamadılar" şeklinde tutulması gerektiği ve ayrıntılara girilmemesi gereği arabuluculuk eğitimlerinde dahi söyleniyordu. Hatta arabuluculuk daire başkanlığının kendi web sitesindeki anlaşamama son tutanak şablonu bile bu şekildeydi.

Ancak uyuşmazlıklar iş Mahkemelerinin önüne gelmeye başladıktan sonra bir kısım iş hakimleri bu tutanakları yetersiz kabul edip, sizin belirttiğiniz şekilde kararlar vermeye başladı ve mutlaka arabuluculuk toplantılarında hangi kalemlerin konuşulduğun son tutanakta yazılı olmasını aramaya başladılar.

Bu kararların verilmeye başlamasıyla birlikte Daire başkanlığı da son tutanak şablonlarını güncelledi ve arabuluculara da son tutanaklara uyuşmazlık konusu olarak nelerin konuşulduğunu yazmaları konusunda bilgilendirmeler yaptı (resmi değil, whatsapp grupları üzerinden).

Şu anda birçok arabulucu bu gelişmelere uygun olarak son tutanak tutuyor ve anlaşamama tutanağında uyuşmazlık konusu olarak nelerin konuşulduğunu tek tek yazıyor.

Bana sorarsanız bu konuda Mahkemelerin tutumu hatalı. Kanun bu konuda bir zorunluluk getirmiyor ve arabuluculuk da yargılamanın aksine usuli değil, "esnek" bir süreç olduğundan bir uyuşmazlık arabuluculuğa yansıdığında esasında o uyuşmazlığın her boyutu zaten ister istemez orada konuşuluyor. Hatta esasen arabuluculuk "taleple bile bağlı değil", yani örneğin siz bir işçi-işveren uyuşmazlığı konusunda arabuluculuğa başvurmuş olabilirsiniz ama sonra toplantıda aranızdaki tamamen farklı bir uyuşmazlıkla ilgili dahi arabuluculuk anlaşması yapabilirsiniz. Dolayısıyla arabuluculuk sürecinde bir dava dilekçesi gibi usuli şartların aranması ve bunlara dayalı olarak işlemi "yapılmamış" hükmünde kabul etmek bence son derece hatalı ve arabuluculuğun hem ruhuna, hem mevzuatına aykırı bir uygulama.

Bu uygulamanın kanun koyucunun amacına da aykırı olduğunu düşünüyorum, çünkü kanun koyucunun iş davası açmadan önce arabuluculuğa başvurma zorunluluğu getirirken amacı birbirleriyle davalaşmak üzere olan iki tarafı öncelikle bir masaya oturtup birbirlerini dinlemelerini ve anlaşmaya bir şans vermelerini sağlamak. Arabulucunun karşısına oturan taraflar bu amacı gerçekleştirmiş demektir ve arabulucunun önüne gidip anlaşamamamış bir kişi davasını açtığında halen "usuli" gerekçelere dayalı olarak "bir daha arabuluculuğa git" demenin kanun koyucunun hedefleriyle örtüşmediği bence çok açık.

Ancak neticede bu kararı veren hakimler arabuluculuk eğitimi almadıklarından ve önlerine gelen her konuyu uzmanlık alanları olan "usul hukuku" çerçevesinde değerlendirme eğiliminde olduklarından, ne yazık ki şu anda uygulamada bu kararlarla karşılaşılıyor.

Bu kararları elbette temiz edebilirsiniz, ama temyizde bu kararları inceleyecek olanlar da yine başka Hakimler olacak, o nedenle ne kadar farklı bir yorum çıkacağı oldukça tartışmalı ve belki temyiz etmek yerine yeniden arabuluculuğa başvurmak çok daha kolay, kısa ve zahmetsiz.

Ama kararlar doğru değil ve bunlar itiraz edilmedikçe uygulama haline dönüşüyor derseniz onda da size katılırım.