Mesajı Okuyun
Old 16-03-2013, 17:25   #7
olgu

 
Varsayılan

TK 21/2 ye göre yapılan tebligatta tebliğ memurunun komşuya sorup dışarıda olma sebebini sorma yükümlülüğü yok bu görüşü desteklemesem de Yargıtay böyle demiş.
Alıntı:
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/1089
K. 2012/18617
T. 31.5.2012
• BİLİNEN ADRESTE TEBLİGAT (Şikayet - Şahsın Mernis Adresine Tebligat Yapılması Halinde Nerede Olduğunun Araştırılmasının Gerekmediği/Adreste Bulunmama Nedeninin Tebliğe İşlenmesinin Gerekli Olmadığı)
• TEBLİĞ İMKANSIZLIĞI (Bilinen Adrese Tebligat Yapılamaması Nedeniyle Borçlunun Adres Kayıt Sisteminde Bulunan Yerleşim Yeri Adresi Bilinen En Son Adresi Kabul Edilerek Bu Adrese Tebligat Yapılacağı/Mernis Adresine Tebligat Yapılması Halinde Şahsın Adreste Bulunmama Nedeninin Tebliğe İşlenmesinin Gerekli Olmadığı - Şikayet)
• TEBLİGAT (Şikayet - Şahsın Mernis Adresine Tebligat Yapılması Halinde Nerede Olduğunun Araştırılmasının Gerekmediği/Adreste Bulunmama Nedeninin Tebliğe İşlenmesinin Gerekli Olmadığı)
• ADRES KAYIT SİSTEMİ (Şikayet - Bilinen Adrese Tebligat Yapılamaması Nedeniyle Borçlunun Adres Kayıt Sisteminde Bulunan Yerleşim Yeri Adresi Bilinen En Son Adresi Kabul Edilerek Bu Adrese Tebligat Yapılacağı/Şahsın Mernis Adresine Tebligat Yapılması Halinde Nerede Olduğunun Araştırılmasının Gerekmediği)
2004/m.16
7201/m.10, 21, 23/8
ÖZET : Dava, icra müdürlüğü işlemini şikayete ilişkindir. İcra takip dosyasında bilinen adresin tebligata elverişli olmaması ve tebligat yapılamaması nedeniyle, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesi uyarınca, borçlunun adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilerek bu adrese tebligat yapılmasının koşulları oluştuğunda; borçlunun adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebligat çıkarılmasında yasaya aykırılık bulunmayıp, 6099 sayılı Yasa ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi ve Tebligat Kanunu Yönetmeliği 31. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, şahsın mernis adresine tebligat yapılması halinde nerede olduğunun komşu, kapıcı, yönetici gibi kimselerden araştırılması ve şahsın adreste bulunmama nedeninin tebliğe işlenmesi geçerlilik şartı değildir.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır.
Yine, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddesine 6099 sayılı Yasa'nın 5. maddesi ile eklenen 2. fıkrasında; "Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır." hükmü yer almaktadır. Bu maddeye göre tebliğ işleminin ne şekilde yapılacağı Tebligat Kanunu Yönetmeliği 31/1-c maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddenin son fıkrasında bende göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30. maddesinde öngörülen araştırmanın yapılmayacağı belirtilmiştir. Nitekim Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1. maddesinde de buna paralel olarak; "adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar" tebliğ memurunca muhatabın adreste bulunmama sebebinin araştırması zorunluluğu dışında tutulmuştur.
Öte yandan 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/8. maddesi uyarınca, tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydın tebligat evrakı üzerine yazılması zorunludur. Bir diğer anlatımla 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran merciice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur.
Somut olayda her ne kadar borçlunun mernis adresine yapılan tebligatın Tebligat Kanunu 21 ve Tebligat Tüzüğü 28. maddelerine aykırılık gerekçesiyle şikayetin kabulüne karar verilmiş ise de; 6099 sayılı Yasa ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi ve Tebligat Kanunu Yönetmeliği 31. maddesi birlikte değerlendirildiğinde, şahsın mernis adresine tebligat yapılması halinde nerede olduğunun komşu, kapıcı, yönetici gibi kimselerden araştırılması ve şahsın adreste bulunmama nedeninin tebliğe işlenmesi geçerlilik şartı değildir. Şu halde tebliğ usulüne uygun kabul edilerek şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Somut olayda alacaklı tarafından genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, borçlu adresine tebliğe çıkarılan örnek 7 numaralı ödeme emrinin borçlunun adresten ayrıldığı sebebi ile 21.05.2011 tarihinde iade edildiği, alacaklının talebi ile üzerine borçlunun adres kayıt sisteminde bulunan adresine "Adres Kayıt Sistemindeki Adresidir TK 21'e göre iade olunmaması ihtar olunur" şerhi yazılmak suretiyle çıkarılan tebligatın aynı madde uyarınca 26.05.2011 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
Buna göre icra takip dosyasında bilinen adresin tebligata elverişli olmaması ve tebligat yapılamaması nedeniyle, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2. maddesi uyarınca, borçlunun adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilerek bu adrese tebligat yapılmasının koşulları oluşmuştur. Bu nedenle borçlunun adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebligat çıkarılmasında yasaya aykırılık yoktur. Tebliğ evrakı üzerine verilen şerh de 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/8. maddesine uygundur.
O halde, ödeme emri tebliğ işlemi 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2, 21/2 ve 23/8. maddelerine ve dolayısıyla usulüne uygun olduğundan, mahkemece şikayetin reddi yerine, yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 31.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.



İtiraz süreniz geçtiğinden genel mahkemede menfi tespit davası açmalısınız. Senedi lehtar takibe koymuşsa ve imza kefile ait çıkmazsa müvekkiliniz lehine kötüniyet tazminatı alabilirsiniz


Alıntı:
T.C. YARGITAY
12.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/9526
Karar: 2006/12082
Karar Tarihi: 06.06.2006
 
İMZAYA İTİRAZ DAVASI - LEHTARIN BONODAKİ İMZANIN AİDİYETİNİ BİLEBİLECEK DURUMDA OLMASI - İMZAYA İTİRAZI KABUL EDİLENLER KARŞISINDA ALACAKLININ AĞIR KUSURLU KABUL EDİLMESİ GEREĞİ - İCRA İNKAR TAZMİNATI
ÖZET: İİK' nun 170/4. maddesi gereğince itirazın kabulüne karar verilmesi halinde senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklının takip konusu alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır.Somut olayda, takip alacaklısı, söz konusu bonoda lehtar sıfatını taşımakta olup, lehtar, bonodaki imzanın keşideci borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumdadır. Bonodaki imzaların borçluların eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzaların huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı imzaya itirazları kabul edilenlere karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edilmelidir.
(2004 S. K. m. 170)
Mahalli mahkemesinden verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekilleri tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
1- Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının (REDDİNE),
2- Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İİK' nun 170/4. maddesi gereğince itirazın kabulüne karar verilmesi halinde senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklının takip konusu alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere tazminatla sorumlu tutulacağı hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, takip alacaklısı, söz konusu bonoda lehtar sıfatını taşımakta olup, lehtar, bonodaki imzanın keşideci borçluya ait olup olmadığını bilebilecek durumdadır. Bonodaki imzaların borçluların eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzaların huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı imzaya itirazları kabul edilenlere karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edilmelidir. O halde, Mahkemece alacaklının takip konusu asıl alacağın %20'si nispetinde icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerekirken bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
Sonuç: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda 2. maddede yazılı nedenlerle İİK 366. ve HUMK 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 06.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

TBK'nın yürürlüğe girmesinden sonra keşide edilmiş bir senetse kefelatin geçerli olabilmesi için eş rızasının olup olmadığı da ayrı bir ayrıntı.