Mesajı Okuyun
Old 28-10-2010, 15:21   #2
Av. Hilal Ceren HATİPOĞLU

 
Varsayılan

Bu genel şartın hukuka aykırı olmadığı ancak bu şarta dayanan sigorta şirketinin hastalığın daha önce var olduğunu ispatlamak zorunda olduğunu düşünüyorum. Ancak bunun ispatı da oldukça güç olacağından anlattığınız kadarı ile davanızın lehinize sonuçlanacağı kanaatindeyim.
Öte yandan aşağıda paylaşacağım Yargıtay Kararına göre müvekkilinizin daha önceden böyle bir rahatsızlığının olup olmadığının bilirkişilerce tespiti gerekir ki olmadığını söylüyorsunuz. Ayrıca sigortacı tarafından yapıldığı iddia edilen tespitin zamanının bildirilmesinin istenilmesi ve cayma süresinin geçtiğinin ileri sürülmesi de lehinize olabilir. yargıtay Kararı:

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/9709
Karar: 2003/10221
Karar Tarihi: 03.11.2003

(6762 S. K. m. 1290) (Hayat Sigortaları Genel Şartları C.2)

Taraflar arasında görülen davada Antalya Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 09.05.2003 tarih ve 2002/1333 - 2003/460 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Davacı vekili, müvekkilinin eşinin, çocukları Murat lehine davalı sigorta şirketine Hayat Sigortası yaptırdığını, primlerin ödendiğini, eşin 20.11.2001 tarihinde kalp krizi sonucunda rizikonun davalıya ihbar edildiğini ancak ölüm halinde ödenmesi gereken sigorta tazminatının ödenmediğini ileri sürerek, 7.500.000.000.-TL sigorta tazminatı ve 800.000.000.-TL kâr paylı birikimin ölüm tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, sigortalının ölümünün kalp ve şeker hastalığı sonucu olduğunu, ancak, poliçe düzenlenirken şeker hastalığının gizlendiğini, TTK.nun 1290 ncı maddesi uyarınca cayma hakkının kullanıldığını, ancak iştira bedelinin ödeneceğini, poliçe genel şartları C.2-2.4 hükmünün uygulanamayacağını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamından davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava, hayat sigortası sözleşmesinden doğan maluliyet tazminatı istemine ilişkindir. Davalı sigorta şirketi, sigortalının kalp ve damar hastalığı ile şeker hastalığından vefat ettiğini, edinilen belgelerden kalp hastalığının şeker hastalığına bağlı olarak ortaya çıktığını, şeker hastalığının kalp rahatsızlığını doğurabilmesi için uzunca bir süre evvel bu hastalığa yakalanılmış olmasının söz konusu olduğunu, bu şekilde sigortalının Sigorta Teklifnamesi'nde sağlık beyanı bölümündeki "bu güne kadar yapılan kontrollerde ciddi bir hastalığınız bulundu mu? ( kalp, diyabet, böbrek, kronik ciğer hastalığı vs.)" sorusuna "Hayır" cevabı vererek, şeker hastalığını gizlediğini, ihbar yükümlülüğünün tam ve doğru olarak yerine getirilmediğini, sözleşmeden cayma hakkının kullanıldığını savunmuştur.

Somut olayda, sigorta ettiren 06.09.1996 tarihinde anjiyo olmuş, 13.10.1995 günü yapılan sigorta sözleşmesinin eki teklifnamede ciddi bir hastalık geçirilip geçirilmediği sorusuna "hayır" yanıtını vermiştir. Daha sonra, sözleşme devam ederken 20.11.2001 günlü vefat etmiştir. Davalı yanlış, bildirim nedeniyle tazminat ödenemeyeceğini bildirmiştir. Bu hususlar, dosya kapsamı, tıbbi belgeler ve bilirkişi raporu ile sabit olup, tarafların da kabulündedir.Uyuşmazlık, sigorta sözleşmesinin geçerli olup olmadığı noktasındadır. Sigorta sözleşmesinin kurulmasında doğru bilgi verme yükümlülüğü ile ilgili TTK.nun 1290 ncu maddesi hükmü mal sigortalarına ilişkin olmakla birlikte, yerleşmiş Yargıtay uygulaması ile hayat sigortalarında da uygulanmakta olup, esasen bu yükümlülük Poliçe Genel Şartları'nda sözleşme hükmü haline getirilmiş bulunmaktadır. Bu meyanda HSGŞ'nin C.2 nci maddesinde de beyan yükümlülüğüne ilişkin hükümler yer almaktadır. Davalı, sigorta ettirenin şeker ve kalp hastası olduğunu riziko gerçekleştikten sonra öğrenmiştir. Bu itibarla, mahkemece, ölüm raporu ve sigortalının tedavi belgelerinin ilgili hastanelerden getirtilerek, ölüm olayı ile mevcut rahatsızlık arasında irtibat bulunup bulunmadığı, rahatsızlığın poliçe düzenlenmesinden önce mevcut olup olmadığı, uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak araştırılması ve sonucu çerçevesinde bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 03.11.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.