Mesajı Okuyun
Old 30-08-2019, 22:10   #1
Dilek_b

 
Varsayılan orman arazisi içinde kaldığından bahisle mahkeme kararıyla hazine adına tescil edilmiş olan taşınmaz için tazminat

Müvekkilin murisi adına kayıtlı 1952 yılında murise iskan kanunu kapsamında verilen arazi, orman sınırları içinde kaldığından bahisle 2003 yılında kesinleşen karar ile ellerinden alınmıştır.
2010 yılında bu taşınmazlardan bir parsel orman arazisi dışına çıktığından bahisle iade edilmiştir. Yakın tarihte bir müteahhit kendileri ile arsa payı kat karşılığı sözleşme yapmak istemiş, tüm başvuruları yapıp evrakları hazırladığını bildirmiş, sözleşme aşamasında mirasçılardan biri aracıya verilen payı haksız bulduğundan dosyayı istemiş, müteahhit tarafından kendisine boş dosya verilmiştir. (Bana böyle anlatıldı.)
Bu tarihten sonra (2003' ten bu yana dosya kendisinde olup iade ve tazmin için kendisine masraf ve vekalet ücreti teslim eidlmiştir, ancak o tarihte açılan davalar reddedilmekte iken Yargıtay 20. HD 2009 yılındaki kararı ile tazmin söz konusu olmuştur. Dosyaya sümen altına atmış olan meslektaş muhtemelen 2014 yılındaki kanun kapsamında bir başvuru yaptı diye düşündüm ancak ulaşamadım.) vekilleri olan avukat meslektaş 2015-2016 yılı gibi kendilerine emsal değeri oldukça düşük başka arazilerin önerildiğini bildirmiştir. Müvekkiller emsal değeri oldukça düşük ve yaşadıkları yer ile ilgisi olmayan arazi yerine bedelini talep ettiklerini bildirmişlerdir. Bundan sonra vekil kendilerine bilgi vermemiş, iletişim kurmamışlardır. Sonradan görüştükleri meslektaşlar, işin garanti olduğu, milli emlaktan evrakları talep etiiklerini ibldirmişler, milli emlak ise evrak vermeyip, burada bulunan kişi "sizi dosyanız arşivde, iyi bir evukat tutarsanız, yüklü bir tazminat alırsınız." şeklinde yönlendirmişlerdir. Bu tarihten sonra birkaç avukat ile görüşülmüş, yüzde 25 pay isteyen vekil, bir anda yüzde elli pay talep etmiş; başka biri kesin tazmin garantisi verip yüklü bir vekalet ücreti talep etmiştir. Akrabam olan mirasçı bana gelinde işin doğrusu öğrenip yönlendirmek isteyince 10 yıllık zamanaşımı süresi olduğu ve dolduğunu, tek kazanılan davanın idarenin zamanaşını definde bulunmayı atladığı bir dava olduğunu (TMK 1007 kapsamında) öğrendim. Burada tartışmalarda 10 yıllık zamanaşımının haksız olduğu, kamulaştırmasız el atma olarak değerlendirebilecek bu olayda 10 yıllık zamanaşının öngörülemeyeceği yorumu okudum.
Sayın Meslektaşlarım, bu konuda olumlu netice alabilmiş bir meslektaştan bilgi almayı dilerim. Beni yönlendirmenizi talep ediyorum. İyi günler dilerim.