Mesajı Okuyun
Old 14-12-2011, 11:08   #26
murka

 
Varsayılan

Umarım bu kararlar yardımcı olur..
İyi çalışmalar...

T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/9842
K. 2009/7830
T. 4.6.2009
• ÇALIŞMANIN TESPİTİ ( İşe Giriş Bildirgesi Aylık Sigorta Primleri Bildirgesi Dönem Bordrosu Belgelerinden Birisinin Dahi Kuruma Verilmiş Olması veya Kurumca Fiilen ya da Kayden Sigortalı Çalışma Olgusunun Tesbiti Halinde Hak Düşürücü Süreden Söz Edilemeyeceği )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Çalışmanın Tespiti - İşe Giriş Bildirgesi Aylık Sigorta Primleri Bildirgesi Dönem Bordrosu Belgelerinden Birisinin Dahi Kuruma Verilmiş Olması veya Kurumca Fiilen ya da Kayden Sigortalı Çalışma Olgusunun Tesbiti Halinde Söz Edilemeyeceği )
• SİGORTALI ÇALIŞMA OLGUSU ( Çalışmanın Tespiti - İşe Giriş Bildirgesi Aylık Sigorta Primleri Bildirgesi Dönem Bordrosu Belgelerinden Birisinin Dahi Kuruma Verilmiş Olması veya Kurumca Fiilen ya da Kayden Sigortalı Çalışma Olgusunun Tesbiti Halinde Hak Düşürücü Süreden Söz Edilemeyeceği )
• KURUMA VERİLEN BELGELER ( Belgelerinden Birisinin Dahi Kuruma Verilmiş Olması veya Kurumca Fiilen ya da Kayden Sigortalı Çalışma Olgusunun Tesbiti Halinde Hak Düşürücü Süreden Söz Edilemeyeceği )
506/m.79/1
ÖZET : Davacı, davalı işveren nezdinde çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir. İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tesbiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
DAVA : Davacı, davalı işveren nezdinde 1.12.1998-31.5.2004 tarihleri arası çalıştığının tespiti ile işçilik alacaklarının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Sultan Namazcı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava, davacının davalıya ait işyerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen 01.12.1998-31.05.2004 tarihleri arasında sürekli çalıştığından bildirilmeyen sürelerin tespiti ile işçilik alacaklarının davalı işverenden istemine ilişkindir.
Mahkemece işçilik alacaklarına yönelik talebin kısmen kabulüne, 21.4.200 tarihli işe giriş bildirgesinin verilmesinden önceki süreye yönelik davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; davada hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Çalıştırılanlar, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 3. maddesinde belirtilen istisnalardan olmamak kaydıyla, 2. maddede öngörülen koşulların varlığı halinde kendiliğinden sigortalı sayılırlar.
Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağına ilişkin norm, sigortalının kayıt altına alınabilmesi ile sonuç doğurur.
Bildirimsiz geçen çalışmaların tespitine ilişkin dava koşullan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde tanımlanmıştır. Bunlar; 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılma, yönetmelikte tespit edilen belgelerinin Kuruma verilmemiş ya da çalışmaların Kurumca saptanamamış olması ile anılan davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması şeklinde sıralanabilir.
Sigortalı, bildirimsiz kalan çalışmalarının tespitini hak düşürücü sürenin işlemeye başladığı, hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl içerisinde isteyebilir. Hak düşürücü süre, bildirimsiz kalan çalışmalar yönünden öngörülmüştür.
İşverenin, sigortalılara ilişkin hangi belgeleri Kuruma vermesi gerektiği Kanunun 79/1. maddesinde açıkça ifade edildiği üzere yönetmeliğe bırakılmıştır. Atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde, işverence Kuruma verilecek belgeler; işe giriş bildirgesi, aylık sigorta primleri bildirgesi, dönem bordrosu vs. şeklinde sıralanmıştır. Bu belgelerden birisinin dahi Kuruma verilmiş olması veya Kurumca, fiilen ya da kayden sigortalı çalışma olgusunun tesbiti halinde hak düşürücü süreden söz edilemeyecektir.
Kesintili çalışmanın varlığı halinde ise, kesintinin öncesi ve sonrasında oluşacak her çalışma devresi için dava koşullarının varlığı yukarıda belirtilen olgular dikkate alınarak belirlenecektir.
Somut olaya bakıldığında; davalı işveren tarafından çalınmalarının bir bölümünün Kuruma bildirilerek, kayda geçtiği; dosya içeriği ve bordro tanık beyanlarına göre Kuruma bildirilmeyen, iddia konusu devrede aralıksız çalışma olgusunun kanıtlanmış olması karsısında, hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.2003 gün ve 2003/21-44-98; 23.06.2004 gün ve 2004/21-369-371 sayılı Kararlarında da bu hususlara değinilmiştir.
Yapılacak iş; Davacının 01.12.1998-31.05.2000 tarihleri arasında çalışmalarının sürekli olduğu ve bu çalışmaların 21.04.2000-31.05.2000 tarihleri arasındaki dönem davalı Kuruma tam olarak bildirildiğinden bu dönemin yeniden tesbitinde hukuki yarar olmadığı gözetilerek 01.12.1998 tarihinden bildirimin yapıldığı 21.04.2000 tarihine kadar tesbite yönelik istemin kabulüne karar verilmesi gerektiği düşünülerek davacının isçilik alacakları bilirkişiye hesaplattırılarak sonuca gitmekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile davanın kısmen kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelemesine, şimdilik yer almadığına, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 04.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Hukuk Genel Kurulu E: 1999/21-985, K: 1999/985, Tarih: 24.11.1999

Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenilen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir.

(506 s. SSK. m. 79/8)

Taraflar arasındaki "hizmet tesbiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ekinözü Asliye (İş) Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11/6/1998 gün ve 1997/70 - 1998/38 sayılı kararın incelenmesi davalı S.S.K. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 8/12/1998 gün ve 1998/8396-8575 sayılı ilamı ile; (... 506 sayılı Kanunun 79/8. maddesi hükmünce, Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tesbiti istenilen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde açılması gerekir.

Davacının tesbitini istediği çalışmaların 1976-1977 yılları arasında geçtiği, Mahkemeye 1997 yılında başvurulduğu hizmetin geçtiği yılın sonu olan 1977 yılı sonundan, dava tarihine kadar hak düşürücü sürenin fazlasıyla geçtiği, dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Öte yandan, davacının aynı işyerinde bu tarihten sonra çalışmasını sürdürmesinin veya 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde tekrar aynı işyerine girerek çalışmasının, hak düşürücü sürenin işlemesine engel olamayacağı ve hak düşürücü sürenin kesilmesi ve durmasının mümkün bulunmadığı hukuksal gerçeği de ortadadır.

Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki olgular nazara alınarak, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli hüküm bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı S.S.K. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı S.S.K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24/11/1999 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

UYUŞMAZLIK: Taraflar arasındaki uyuşmazlık sigortalılık süresinin (hizmet akdiyle çalıştığı sürenin) tesbitine ilişkin açılan davada hakdüşürücü sürenin geçip geçmediğine ilişkindir.

Maddi Olay, Yasa Hükümleri, Deliller ve Tartışılması:

Davacı 24/09/1997 tarihli dava dilekçesinde; davalı işveren Belediyeye ait işyerinde 14/04/1976 tarihinde işe başladığı ve sürekli çalıştığı halde işe giriş bildirgesinin 01/03/1977 tarihinde verilmiş olduğunu, Sosyal Sigortalar Kurumu'na bildirilmeyen 14.04.1976-01/03/1977 devresinin tesbitini istemiştir. Davalı Belediyece düzenlenen ve mahkemeye ibraz edilen 15/01/1998 tarihli hizmet belgesinde ise, davacının işçi olarak 13/04/1976 tarihinde sigortalı olarak işe başladığını 28/02/1980 tarihine kadar işçi olarak Belediyede çalıştığı sonradan aynı Belediyede Emekli Sandığı'na tabi memur olarak çalışmasını 15/01/1998 tarihine kadar sürdürdüğü belirtilmiştir.

Öncelikle belirtelim ki 506 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin başlığı sigortalılığın başlangıcı ve mecburi oluşu olup bu maddede aynen "Çalışanlar, işe alınmalarıyla kendiliğinden "sigortalı" olurlar. Sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümleri sigortalının işe alındığı tarihten başlar. Bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılmaz ve vazgeçilmez. Sözleşmelere sosyal sigorta yardım ve yükümlerinin azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamaz." denilmekte ve sigortalılığın vazgeçilmez feragat edilmez hak olduğu vurgulanmaktadır. Sigortalılığın tesbiti devresi ise kamu düzenine ilişkin olup mahkemece gereği gibi özenle delillerin toplanarak sonuca varılması gerekmektedir. Sigortalılığın tesbiti davalarında hakdüşürücü süreye ilişkin yasal madde ise 506 sayılı Yasa'nın 79/8; maddesi olup maddede aynen "Yönetmelikle tesbit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tesbit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır." Belediyeye ait işyerine 14/04/1976 tarihinde işe girerek 28/02/1980 tarihine kadar sosyal sigortaya tabi işçi statüsünde ve sonradan 15/01/1998 tarihine kadar memur olarak çalıştığı işe giriş bildirgesinin 1/03/1977 tarihinde verildiği ve 01/03/1977 tarihinden 28/2/1980 tarihine kadar da primlerinin Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödendiği uyuşmazlık konusu değildir. 29/02/1980 tarihine kadar ki bildirimlerle Sosyal Sigortalar Kurumu davacının işyerinde çalıştığından haberdardır. 506 sayılı Kanun'un 79. maddesine göre noksan bildirilen sürelere ait primleri tahsil etmek hak ve yükümlülüğüne sahip olduğu gibi 506 sayılı Kanunun 140. maddesi uyarınca (506 S.K. 9, 140) idari para cezası uygulamak zorunluluğu da vardır. Kurum'un haberdar olduğu durumlarda hakdüşürücü süre sözkonusu değildir. Zira davacının sigortalılık hizmet süresi 14/04/1976-28/02/1980 devresi arasında geçmiştir. Bu sürenin herhangi bir bölümünde Kurum'un sigortalının çalıştığından haberdar olması yeterlidir. Zira 506 sayılı Kanun'un 79/8. maddesinde hizmetlerin sözcüğü o işyerindeki sigortalı hizmetlerinin bütününü kapsar ve davacının 14/04/1976-28.02.1980 devresinde sürekli çalıştığı da resmi kayıtlarla sabittir. Yasa koyucunun amacı da bu doğrultudadır. Sadece davacının 1976 yılındaki çalışması yönünden konunun düşünülmesi ise sosyal güvenlik hukuku kurallarıyla, yasa koyucunun amacıyla bağdaşmaz. Dairemizin kakarlarındaki görüşte bu doğrultudadır. Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu 14/04/1976-28/02/1980 devresi içerisinde sürekli olarak 01/03/1977-28/02/1980 devresindeki bildirimlerle davacının işveren Belediyede çalıştığından haberdardır. Sosyal sigortalar Yasası'nın Kuruma tanıdığı hak ve yükümlülüklerini yerine getirmesi gerekirken özellikle noksan bildirilen sürelerin tesbiti için müfettiş marifetiyle tahkikat yaptırarak prim tahsili ve idari para cezası (506 sayılı Kanun 79, 9, 140) tahakkuk ve tahsili cihetine gitmesi gerekirken bunları yapmadığı ve davacının işyerinde çalışmasından haberdar olduğu halde hakdüşürücü süreden bahsetmeye hak ve yetkisinin bulunmadığı açık ve seçik ortadadır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının onanması gerekirken Yüksek Özel Daire görüşü doğrultusunda bozma kararı veren çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.