Mesajı Okuyun
Old 31-01-2016, 12:09   #17
halit pamuk

 
Varsayılan

Konuyu açıklama işini pazar gününe bırakmıştım, şimdi kaldığım yerden devam edeyim:

Yemin en son çare olarak başvurulan bir delildir. Tarafın diğer delillerle ispat edememesi halinde "son aşamada" yemin deliline başvurulur.

İşte HMK.M.227 yani HUMK.M.350 Davasını ispat için yeminden başka delili olduğunu bildiren tarafın da "diğer delillerini başvurmadan" yemin teklif edilebilmesi düzenlemektedir.(Ejder YILMAZ.Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi. Sh. 1120.Ankara 2012)

Yani şu demek değil: Dava ya da cevap dilekçesinde Yemin delili ibaresi kullanmadım, HMK.m.227'ye dayanarak artık yemin deliline başvurum demek değil.

Gelelim Vs. Deliller" meselesine,

Pekcanıtez- Atalay- Özekes diyor ki;
gerek "sair deliller" ibaresinin doğuracağı sonuç gerekse hakimin yemin delilini hatırlatma zorunluluğu olması artık Hukuk Muhakemeleri Kanunu düzenlemesi çerçevesinde geçerli sayılamaz. Çünkü taraf dayandığı delilleri açıkça göstermek zorunadır. (Medeni Usul Hukuku. 13. Bası. Sh. 642)

Ancak uygulamada bu görüş tam anlamıyla yerleşmedi.

Çeşitli Dairelerden görüşler :

Vs. deliller ibaresinin yemin delilini kapsamadığına dair:


19. Hukuk Dairesi 2014/9471 E. , 2014/13860 K.•

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İnegöl 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Tic. Mah. Sıfatıyla)
TARİHİ : 27/03/2014
NUMARASI : 2013/541-2014/227

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

- K A R A R -
Hükmüne uyulan Dairemiz bozma kararında özetle “Davacının davalıya mal satıp teslim ettiğini kanıtlayamadığının kabulü gerekirken mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu, “ belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi hükmüne uyulan bozma kararı kesin bozma niteliğindedir. Bozma kararına uyulmakla bir taraf lehine diğer taraf aleyhine usuli kazanılmış hak doğar.
Dava tarihinde 6100 sayılı HMK yürürlüktedir. Anılan Kanunun 119. maddesinde dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar sayılmış ve bu maddenin (f) fıkrasında iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği” hususunun dava dilekçesinde bulunması gereken hususlar arasında olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu durumda yemin deliline dayanılabilmesi için bunun dava dilekçesinde açıkça belirtilmiş olması gerekir. Oysa dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanılmamıştır. 6100 sayılı HMK'nun 119/f maddesinin açık hükmü karşısında dava dilekçesindeki “vs.delil” ibaresinin yemin delilini de kapsadığı kabul edilemez. O halde mahkemece hükmüne uyulan bozma kapsamında bulunmayan, dava dilekçesindeki deliller içeresinde de yer olmayan icapsız yemine ilişkin davetiyeye icabet edilmediği gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulması usule yasaya ve usuli kazanılmış hak kuralına aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 22.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Kapsadığına dair:

13. Hukuk Dairesi 2013/30833 E. , 2014/13273 K.•

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gülnar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/09/2013
NUMARASI : 2011/35-2013/161

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalılardan Mumin Uysal'ın kiracısı olduğunu, 17.02.2009 tarihinde, davalılara 8.260,00 TL para ile 235.35 gr altın verdiğini,davalıların 3 ay sonra vermeyi vaat ettiklerini, ancak tüm ısrarlarına rağmen borcu ödemediklerini, aralarındaki samimiyetten dolayı senet dahi yapılmadığını ve ufak bir kartla yetinildiğini ileri sürerek, 8.260,00 TL paranın 17.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, 235,35 gr altının da tahsil tarihindeki rayiç bedeli üzerinden davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı,davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece,davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillere yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacının dava dilekçesinde," ceza dosyası,vs.” delili demekle yemin deliline dayandığı anlaşılmaktadır.Hal böyle olunca, mahkemece davacıya yemin delili hatırlatılarak hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.Mahkemece eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi


14. Hukuk Dairesi 2013/14419 E. , 2014/2446 K.•

"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/12/2012
NUMARASI : 2011/557-2012/556

Davacı-k.davalı vekili tarafından, davalı-k.davacı aleyhine 30.09.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi 15.11.2011 günlü karşı dava ile de tapu iptali ve tescil veya tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; asıl davanın kabulüne, karşı davada tazminat isteminin kabulüne dair verilen 28.12.2012 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı-karşı davalı H.. Ç.. vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 25.02.2014 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı-karşı davalı vekili Av. S. A. geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklaması dinlendi duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacı, maliki olduğu ..parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümde davalının fuzuli şagil olduğunu ileri sürerek, taşınmaza elatmanın önlenmesi ile tarafına teslimini istemiştir.
Davalı karşı dava ile dava konusu taşınmazın ailesinin, kendisinin ve eski eşinin birikimleriyle edinilerek banka kredisi kullanılacağı gerekçesiyle ve davacı kayınpederi adına daha sonra kendisine devredilmek üzere davacı adına tescil edildiğini ancak davacının taşınmazı devretmediğini ileri sürerek 1/2 payının adına tescilini veya keşif sırasında belirlenecek bedelin 1/2 payının boşanma davasının kesinleşme tarihinden itibaren işleyen faiziyle birlikte alınmasını istemiştir.
Mahkemece asıl davada, elatmanın önlenmesine, taşınmazın davacıya hapis hakkının sona ermesiyle teslimine; karşı davada 57.500TL’nin karşı davalıdan alınarak karşı davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, asıl davanın davacısının vekili temyiz etmiştir.
Asıl dava, elatmanın önlenmesi, karşı dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kadamede tazminat istemlerine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, karşı davacı inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil olmazsa ikinci kademede tazminat talep etmiştir. Karşı davacı ile davalı arasında inanç sözleşmesini kanıtlayan yazılı bir belge veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgeye dayanmamıştır. Ancak, karşı davacı gerek dava dilekçesinde ve gerekse delil dilekçelerinde “vs. delil” demek suretiyle yemin deliline de dayanmış sayılacağından karşı davacıya bu hakkı hatırlatılmalı, kullanılması halinde HMK’nın 225 ve devamı maddelerinde öngörülen yöntem izlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, bu husus gözetilmeden eksik inceleme ile inanç sözleşmesine dayalı tazminat isteminin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 1.100TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin karşı davacı Senem’den alınarak karşı davalı Halil İbrahim’e verilmesine, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 25.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.